Başlangıcından bu yana resimlerinde elma formu yer aldı Sevgi Çağal’ın. Kendi dilini bulmanın ve sürdürmenin verdiği kararlılıkla sergisinin başlığı yine, “An Apple a Day…”.
Çoğunlukla kırmızının hâkim olduğu resimleri cinsellikle de bağlantılıydı. Sonrasında heykel çalışmaları da başladı. Aynı form; yuvarlaklık, yumuşaklık heykellerinde de sürdü. Elma bir şekilde dünyayı, doğurganlığı, paylaşımı yansıttı. İnsan vücudunun kıvraklığının, birlikteliğinin yanında karga figürleri heykelinin olmazsa olmazı. Son resimlerinde kırmızının yerini mavi almış durumda. Daha yalın, sakin, sessiz resimler. Elma bir gölge gibi resmin bir köşesinde yine var.
Kendi dilini bulmanın ve sürdürmenin verdiği kararlılıkla sergisinin başlığı yine, “An Apple a Day…”. Değişikliklere uğrasa da bu formda ısrarcı olmasının nedenlerini şöyle açıklıyor: "Benim hep varoluşla ilgili bir sorgulamam vardır. Bir de çok içime dönük bir insanım. Nedeni niçini çok sorguluyorum. Bir yaratma sorunu var, bir şeyler yapmam lazım, ben böyle oturamıyorum, bir hastalık herhalde, devamlı bir şey yapmam lazım."
"Elmayı bir şeyin başlangıcı olarak değerlendiriyorum. Form olarak yuvarlaklık, yumuşaklık, sonsuzluk belki, ben de tam olarak bilmiyorum… İlk yaptığım işlerle, kıvrımlarla ilgili bayağı erotik şeyler söylendi. Şimdi bu yumuşaklık bütün formlarda var. O zamanlar, ilk işlerimde çok daha içgüdüsel bir cinsellik patlamış vaziyetteydi. Sonrasında bir zaman o kadar çok içime kapandım ki, o yuvarlak formlar ve pürüzsüz yüzeyler hiç gitmedi, ama şimdi onları çok küçülttüm. Elma bir imza gibi kaldı. Eskiden daha kırmızıydı, şimdi mavi yeni rengim. Daha bir duruluyorum belki bilmiyorum. Burada farklı bir şey var. Devamlı sorgulayan insan aslında aynı şeyi yapmıyor."
“Bir kadın olarak yaş da belli bir yere gidiyor, daha farklı bakıyorsun, her şey farklı ama yine o form hep var. Bir zamandan sonra o elma şöyle bir şeye dönüştü; bazen insanların her gün bir desteğe ihtiyacı vardır, kimisi ilaç alır, kimisi başka bir şey yapar, ben de her gün bir elma ile bir şey yaratarak kendimi kurtarıyorum. O Amerikan deyimi vardır ya , ‘An apple a day keeps the doctor away / Günde bir elma doktoru uzaklaştırır’. Elmaya öyle bakmaya başladım… Bir de ölüm korkum çok yoğun benim, küçüklüğümden beri var. Bitme korkusu, yok olma korkusu… Çünkü devam etmek istiyorsun. Düşüncelerim çok sarsıldı. Dünyada din adına böyle şeylerin oluşu… Onları düşünmemem için devamlı yaratmam lazım.”
Heykele 2005 yılında başlamış Çağal. Kendi başına. "Amerika’da bir work shop’a katıldım. Amerika’nın şöyle bir güzelliği var; her şey çok kolaydır, kolay öğretilir, her hangi bir şey aldığında da bir açıklaması vardır, o kadar basittir ki, herkes anlayabilir. Katıldığım work shop da öyleydi. Bizde bir yerden ders almaya çalıştığın zaman egolar çatışıyor. Hoca, ‘Bu böyle olacak, bunun başka yolu yok,’ diyor. Orada öyle değil, üç aylık kursta temel şeyleri veriyor, gittim öğrenci gibi bir oda kiraladım, sonra baktım çok sevmeye başladım, çünkü sonuçta resimden çok apayrı bir şey. Ama o yumuşaklığı heykelde hissederek şekillendiriyorsun, bir de ortaya üç boyutlu bir şey çıkıyor, onu da sevmeye başladım ama hiçbir zaman resmi de bırakmadım."
“Bana, resim mi heykel mi diyorlar, ya ben bir sürü şey yapıyorum, tasarım da yapıyorum, tişörtlerimi filan kendim yapıyorum, yani böyle bir şey yok, ressam mısın, heykeltıraş mısın, her ikisi de olsam. Arada bir, bir şey de yazsam, olur.”
Heykele giren kargalara gelince; “Çok yürüyorum ve kargalar bana hem bu dünyalı hem değilmiş gibi geliyor. Çok ilginç ve ısrarcı hayvanlar. Onların da formu hoşuma gidiyor. Sonsuzluk kavramıyla bunları da bağdaştırdım ve hepsinin aslında bir hikâyesi var… Yeni işler çok daha değişik, hem yaş ilerledikçe kafamız daha çok karışıyor, hem hiçbir şey bilmediğimizi anlıyoruz, ama tensel, materyal dünyadan bir çekilme oluyor. Aslında hepsi beni anlatıyor. Bence sanatla uğraşan insanların defoları var… Hep yalnız olmak zorundasın, bu da benim seçtiğim bir şey, yalnız doğuruyorsun, ben doğum olarak bakıyorum yaratmaya, sorgulayan yalnızlık rahatsız edici, onun için yaratıyorsun”
Her yaratıcı sürecin rahatsız edici olduğu bilinen bir şey. Ancak Sevgi Çağal’ın işlerine belirgin bir sükuneti getirdiği de hissediliyor. Sonrasını zaman belirleyecek.
An Apple a Day…/ Sevgi Çağal / artgalerim Bebek/ 10 Ocak’a dek sürüyor.