Zai’de açılan sergisi vesilesiyle Cumhuriyet gazetesi için Serfiraz Ergun‘a konuşan Haluk Akakçe, ondan beklenen Doğu’ya ait politik işleri yapmayı her zaman reddettiğini, pandemi dönemi yaşadıklarını anlattı.
“Sonuçta oyuncak ayı da ırk, millet, dil, din olmaksızın çocukluğa mal olan ortak bir dil”
“Siyah-beyazlar mesela hayal ile mantığın birleştiği resimlerim. Pembeler, uçuk renkler, çocuksu ruh halimdekiler. O renklerle birlikte kendimi bir konfor alanında hissediyorum. Battaniyeye sararlar, özel kokusu vardır, o seni ürkütmez. Eskiden ayı resimlerim vardı, bana “Winnie the Pooh” derlerdi. Sonra “aa Teddy” demeye başladılar. “Yumoş yumoş ne tatlı” derlerdi. Hatta sen “lokum gibi” derdin. Ben de bir süre imza olarak ayıcık çizmeye devam ettim.”
“Çevremi değiştirdim, yeni arkadaşlar edindim. Bambaşka bir kişilik yarattım kendime. Sanat çevresinden de kimseyle görüşmüyordum. Sergi açmadım, değişik inanç sistemlerini okuyordum.”
“Bizden beklenen Shirin Nezhad gibi daha doğuya ait, daha politik işlerdi. Benim hiç öyle şeylerim olmadı. Sonuçta oyuncak ayı da ırk, millet, dil, din olmaksızın çocukluğa mal olan ortak bir dil. Yalnız olmamak için sarıldığın bir obje.”
“Yalnızlıkla yaşamayı öğrendim ve sevdim. Kendimi inzivaya çekmeyi severim. Kendi seçtiğim biçimde dünyaya bağlanmayı tercih ederim.”
“Kendi tecrübelerimi başkalarıyla paylaşmak istiyorum. Karşıdaki resmin üzerinde mesela “I learned to be patient” yazıyor (sabırlı olmayı öğrendim). Bir şeye ne kadar inandığını söylesen de belki derinlerde sorguladığında bir tereddüt oluyor. ”
“Aleyna Tilki, benden resim almak istedi”
“Hem Doğu müziği, hem çoksesli müzik, klasik, opera benim için çok önemli. Devam eden akıcı çizgiler kullanıyorsam ya akıcı vokaller ya da viyolonsel olmalı. Kendimi ona bırakıp sesleri takip ediyorum. Piyano beni kısa çizgilerle yaptığım işlerde alıp götürüyor.”
“Aleyna Tilki, benden resim almak istedi ben de değiş tokuş yapalım dedim. Ben resmi verdim, O üzerinde çalıştığını söyledi ben de sabırla bekliyorum. ”
“LV’un sahibi Bernard Arnault benim koleksiyonerimdi. Merdivenlerden yukarı çıkarken aksi istikamette gittikçe hızlanan, dökülen logolar, görüntüler akıyordu. Siz duran bir tren içinde olsanız yanınızdan hızla giden bir tren geçse siz kendinizinki gidiyor zannedersiniz ya, zamanın aslında insanı yanılsatacak bir kavram olduğunu göstermek istedim.”
“Sanat da ilgimi çekmiyor”
“Bende bilgiye karşı hep büyük bir açlık vardır. Kütüphane kurduydum. Kütüphanelerden kendimin ve hatta arkadaşlarımın kartlarından alabildiğim kadar kitap alırdım. Bazen de çok okumak istediğim bir kitabı raftan alır mesela yemek kitapları arasına saklardım ki kimse bulamasın ben birkaç gün sonra gidip alabilirim diye. Bu kitaplar mimari de olabilir, inanç sistemleri de optik de. Her şeyi merak ederim.”
“Çok beğendiğim sanatçı yok, uzun zamandır gezmiyorum, sanat da ilgimi çekmiyor açıkçası. Ben o lisanla konuştuğum için oksijen gibi bir şey, mecburen görüyorum. Tembelim. Dizi seyrediyorum. Yerli yabancı. Dizilerdekiler, sorunlarıyla benim ailemmiş gibi geliyor. Londra, Paris, New York, Tokyo seyahat ederken online seyrediyorum. ”