Sanatatak Haftanın Kitabı’nda bu hafta Iris Murdoch’un “Çan” kitabı var.
İngiliz romancı, oyun yazarı, şair, denemeci, filozof ve senaryo yazarı Iris Murdoch’un dördüncü romanı Çan, Seda Ağar’ın çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’nın Edebiyat Dizisi kapsamında edebiyatseverlerle buluştu. Murdoch’un 1973 James Tait Black Anma Ödülü kazanan Kara Prens ve 1978 Booker Ödülü kazanan Deniz Deniz romanlarını Türkiye’deki okurlarla buluşturan Ayrıntı Yayınları, ayrıca yazarın Ağ, Kesik Bir Baş, Rüya Sakinleri, Melekler Zamanı romanlarıyla İyiliğin Egemenliği, Sartre: Romantik Rasyonalist, Varoluşçular ve Mistikler, Ateş ve Güneş adlı çalışmalarını da yayımladı. 1970’de İrlanda Akademisi’nin, 1975’te Amerikan Beşeri Bilimler ve Sanat Akademisi’nin onursal üyeliğine seçilen; eserleri filmlere ve dizilere de uyarlanan Iris Murdoch’un The Good Apprentice, The Nice and The Good, The Unicorn, A Fairly Honourable Defeat adlı eserleri de önümüzdeki dönemde Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanacak.
“Dora Greenfield kocasını terk etti çünkü ondan korkuyordu. Altı ay sonra ise aynı sebepten ona geri dönmeye karar verdi. Olmayan Paul, mektuplar, çalan telefonlar ve merdivenlerdeki hayali ayak sesleriyle Dora’ya dadanarak daha büyük bir eziyete dönüşmeye başlamıştı. Dora kendisini suçlu hissediyordu, suçluluk duygusu da beraberinde korkuyu getirdi. En sonunda Paul’ün varlığının sebep olduğu zulmün ,yokluğunun sebep olduğu zulme yeğ olduğuna hükmetti.”
Iris Murdoch 1958 yılında yayımlanan dördüncü romanı Çan’da roman kişilerinin içsel hesaplaşmaları ve karşılıklı ilişkileri üzerinden ahlak, maneviyat, özgürlük, evlilik, cinsellik gibi temaları masaya yatırır. Romandaki eşcinsel karakterler aracılığıyla,1950’ler gibi erken bir dönemde konuyu kınayıcı olmaktan uzak bir tonda ele alır.
Hikâye, kilise dışı bir dini topluluk üyeleriyle, gruba geçici olarak dahil olan bir grup yabancının birbirleriyle olan karmaşık ilişkiler ağına odaklanır. Dış dünyayla bağlarını koparmadan dini yaşamın nimetlerinden yararlanmak isteyen topluluk üyeleri, aralarına yabancıların karışmasıyla ciddi bir sınavdan geçerler. Civardaki gölde orta çağdan kalma bir çanın tesadüfen bulunmasıyla, zaten pamuk ipliğine bağlı bu ilişkiler kalıcı bir darbe alır. Romandaki karakterler dış dünyadan kaçarak inzivaya çekilmeyi ve maneviyata yönelmeyi başaramazlar zira geçmişten gelen sorunları ve kırılganlıkları peşlerini bırakmaz.