Ahmet Güneştekin, Mayıs ayında Venedik’te Emre Arolat ve Murat Pilevneli ile "feminist" bir sergi açıyor.
Ahmet Güneştekin’in Milion Taşı başlıklı sergisi Matthew Drutt’un küratörlüğünde 6 Mayıs – 22 Kasım tarihleri arasında Venedik’teki Santa Maria della Pietà’da izlenebilecek.
Kiliselerin sanatla içiçeliği, özellikle klasik müzik konserleri bağlamında bilinen bir şeydir. On yedinci yüzyılda Antonio Vivaldi’nin vaftiz edildiği, sonrasında Vivaldi’nin gençlere keman dersi verdiği, dokusunda notalarının izi kaldığı Venedik’teki Santa Maria della Pietà kilisesi kapılarını bu kez Ahmet Güneştekin’in resimlerine ve heykellerine açıyor.
Güneştekin, Milion Taşı başlıklı sergisinde İstanbul’da Doğu Roma zamanından kalma anıtı yeniden şekillendiriyor ve bu fallus simgesini yeniden yorumlayarak karşısına da Adem’in ilk eşi Lilith’i yerleştiriyor. Çıkış noktası, Milion Taşı’nın neden kültürel bir sembol olarak görüldüğünü merak etmesi ve erkek egemenliğinin sembolü olmasından duyduğu rahatsızlık. “Cinsellik bu kadar mı önemli?” sorusuyla birlikte taşı yeniden yorumlamak istemesiyle yedi katman halinde, yedi hikâyesi olan, yedi tepeli şehirde hayat bulan Milion Taşı’nın Venedik serüveninde yer alan Lilith ise Güneştekin’e göre erkek egemenliğine ilk başkaldıran canlı.
Cinsel ayrımcılığa, eşitsizliğe karşı bir müdahale olarak okunabilecek sergisi için Güneştekin iki heykel ve altı resimle sekiz eser hazırlamış. Resimlerinde Anadolu, Mezopotamya ve Yunan kültürlerinin ve efsanelerin etkisi her zaman hissedilen Güneştekin bu kez İstanbul’u merkez alıyor. Şehrin gelmiş geçmiş tüm isimleri eşliğinde kadim zamanlara gidiyor ve ortaya Kostantiniyye adlı heykeli çıkıyor. “İstanbul’un bir anlamda bütün reddedilen katmanlarını içine alan bir çalışma”. Kutsal Yüzleşme serisinde ise üç semavi dinin etkileri hissediliyor.
Merkezinde İstanbul ve kadının olduğu Milion Taşı sergisinin oluşum ekibinde, Güntekin’in 2012’den beri beraber çalıştığı ve Türkiye dışında Amerika, Hollanda gibi ülkelerde Malborough Galeri’de sergiler düzenleyen Murat Pilevneli ve Venedik’teki sergi için bir araya geldiği mimar Emre Arolat var.
Üçlünün bir araya geldiği basın toplantısında Arolat, Santa Maria della Pietà için şunları söyledi: “Bir yere ait olma duygusunu çok boyutlu ortaya koyan, bizim alıştığımız pek çok duruşu reddeden bir duruşu var. Biz mimarlara biraz mağrur bir yapı olarak görünür. Pietà ile baş edemezsiniz, ancak belli bir süre unutursunuz. İnanılmaz hafızası olan bir yer. Ahmet Güntekin’in işleri de öyle. Bu tansiyonlu ilişkiyi kabul eden, Pietà’nın güçlü varlığından istifade eden, ilginç bir ilişki kurmaya çalıştık.”
Ahmet Güneştekin ise manevi babam dediği Yaşar Kemal’i anarken konuşmasına onun söylediği bir deyişle başladı, “İyi insanlar bir araya gelince hep iyi şeyler olur. Ben hep iyi insanlarla bir araya geldim, o yüzden iyi şeyler yaptığımı düşünüyorum”.
Ortaya çıkan eserler Yaşar Kemal’i haklı çıkarıyor. Güneştekin’in yaratıcılığında dünya halleri, dünyanın tüm renkleri, kültürleri, hikâyeleriyle şekilleniyor. Bize de izlemesi kalıyor.