A password will be e-mailed to you.

Fırat İlim, Gezi ruhunu karnavalla ilişkilendirmekte çok haklı… Ben de onu gülmeyle taçlandırmakta…

Sanki Rabelais, Cervantes ve Shakespeare, Ortaçağ’ı Rönesans’tan ayıran kesin bir gülme çizgisi çiziyorlar.

Rabelais’ın romanları günümüz okuyucusuna tuhaf gelen olağanüstü abartılar, yeme içme bolluğu ile aşırı bir silip süpürme, tuhaf kalabalıklar, yaratıklarla doludur.

Dolup taşan bir bolluğun anlatımı olarak bu grotesk biçimdir.

Grotesk’in özü “tam da yaşamın çelişkili ve çift taraflı bütünlüğünü sergiler…

Grotesk imgenin maddi bedensel altyapısı (yiyecek, şarap, cinsel organın gücü, bedenin uzuvları) son derece olumlu bir nitelik taşır. Bu ilke zafer kazanır, çünkü nihai sonuç hep bolluk, artıştır. Bu doğanın güçlerinin keşfi, beden olarak yaşam güçlerinin olumlanması, doğa güçlerinin sınır tanımaz güçlerinin çağrısıdır… Kilisenin insanın ikinci doğası olarak bastırdığı “cadılar bayramı”, kimi özel günlerde sınırlı olarak meydana çıkmasına izin verdiği gülme, doğa güçlerinin olumlanması olarak insanın birinci doğası haline gelir ve insanı insan yapar.

Bu insan da her zaman bedensel vurgulu insandır.

“Bu kitabı okuyan okur dostlar
Atın içinizden her türlü kuşkuyu
Okurken de irkilmeyin sakın
Ne kötülük vardır içinde ne muzırlık
Doğrusu güldürmeden başka da
Bir hüner bulamayacaksınız pek
Başka yola gidemiyor gönlüm
Sizleri dertler içinde görürken
Gülen kitap yeğdir ağlayan kitaptan
Gülmektir çünkü insanı insan eden”

Tanrısal aşkınlığın baskısından kurtulan bedenin Descartesçı küçümsenmesinden ve akıl dışının atılıp aklın yeniden tahsis edilmesinden önce üretici bir ilke olarak bedenin olumlanması söz konusudur.

Nasıl düşünce Rönesans’la birlikte devrimci içkinliği keşfetmişse, Rabelais’la birlikte roman da içkinlik düzlemini keşfetmiştir. Gülmenin zirvesi olarak 16. yüzyıl,edebiyatta bedeni güçlere sahip yeni insanı yaratır. Bu anlamıyla Rabelais modern romana çok yakındır. Bakhtin bu yeni romanın kaynaklarını araştırırken aynı zamanda 18. yüzyılda olumlayıcı ilkesi yok olacak gülmenin de kısa tarihini betimler.

Gülme, Rönesans döneminde halka özgü bayağı dili Boccaccio’dan Shakespeare’e yüksek edebiyata sokarak folk kültürünün derinliklerinden doğar. Ortaçağ boyunca folk mizahı, yüksek ideolojiyle edebiyatın dışında varolmuş; yaşam ve ideolojinin resmi alanlarından dışlanıp yalnızca pazar meydanında, bayramlarda, eğlence edebiyatında serbest ve kuralsız olarak varlığını sürdürmüştü. Bin yıllık gülme Rönesans edebiyatına girer; böylece yanlızca edebiyatı güçlendirmez ama aynı zamanda kendisini de hümanist bilgi ve ileri edebiyat teknikleriyle pekiştirir.

Ortaçağ gülmesi, Rönesans’ta, yeni bir özgür ve eleştirel tarihsel bilincin ifadesi haline gelir.

Demek ki ilk olarak gülmenin her şeyden önce özgürlükle bir ilişkisi vardır. Gülme, Tanrı ve insanın iktidarına, otoriteye, ölüme ve ölümden sonraki cezaya, suçlu varoluşa, korkuya karşı bir zafer olarak yönelmişti. İkinci olarak gülme, yaşamın bereketli güçleri olarak bedenselle yakın ilişkilidir.

“Yeryüzüne ait olamayan tüm nesneler yeryüzüne, gelişmekte olan daha büyük bir şeyi doğurmak için yiyip yutan anaya aktarılıyordu. Tıpkı emzirmek için meme uçları olan, üreme organı olan … bir annenin bedeninde korkulacak hiçbir şey olmaması gibi yeryüzünde de korkulacak hiçbir şey yoktur. Şiddetin dünyevi öğesi döl yatağıdır, bedensel mezardır ama güzel ve yeni bir yaşam yeşertir.”

Üçüncü olarak gülmenin karnavallarda, cadılar bayramında görülebilecek biçimde ortaya çıkan çılgın kalabalıkla, çoklukla ilişkisi vardır.

Bakhtin’in de belirtiği gibi pazar meydanında, karnaval güruhu içinde farklı yaş gruplarından ve toplumsal kastlardan gelen başka bedenlerle temas içinde deneyimlenen toplumsal bir olaydır. Öyleyse edebiyatta gülmeyle olumlanan bolluk, yaratıcı gücü içinde doğa, özgürlük ve bedenlerin karnavalesk teması olarak çokluktur.

Ulusal dilin kullanımının, açık seçikliği içinde halk ağzının yüksek edebiyata girmesi, çokluğun grotesk biçim altında edebiyattaki ortaya çıkışıdır.

Gezi Parkı’ndaki şenlik, büyükleri şaşırtan mizahın yani gülmenin en az direnmeye eş tutulması bize karnaval ruhunun yine ortaya çıktığına ilişkin önemli ipuçları verir. Gezi Parkı’nda gülmek, özgürlükle ilişkilidir. Ve bedenseldir. Her şeyden önce insanın iktidarına, otoriteye karşı bir zaferdir. Tıpkı bir zamanların gülmelerinin karşı olduğu gibi…

 

Kaynakça – François Rabelais, Gargantua, Çev. S.Eyüboğlu, V. Günyol, A. Erhat, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2000, s. 27

Görsel: Guardian üzerinden…

Daha fazla yazı yok
2024-12-22 13:57:09