Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi,Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen son derece sıradışı bir sergiye ev sahipliği yapıyor; "Duvarların Dili:Graffiti/Sokak Sanatı".
Özellikle underground döneminde sokaklarda bir başkaldırının ifadesi olan ve bugün çağdaş sanatta gittikçe önemli bir yere sahip olmaya başlayan Graffiti/Sokak Sanatı’nı sokaklardan müze duvarlarına taşıyan Pera Müzesi hem bu olgunun kapsamını hem de kültürel çeşitliliğini yansıtmayı hedefliyor.
Sergide Amerika’dan,Fransa’dan,Almnaya’dan,Japonya’dan ve ülkemizden de,Futura,Mare 139,Cope 2,Turbo,KR,Herakut,Logan Hicks,C215,Tabone,Funk ve No More Lies gibi farklı jenerasyondan birçok sanatçı bulunuyor.Serginin küratöroüğünü ise Roxanne Ayral’ın üstleniyor. Ayral,aynı zamanda projenin ‘fikir annesi’.
Suna ve İnanç Vakfı Müdürü Özalp Birol,sergi çalışmalarının 2012 bahar aylarında başladığını ve çok ciddi bir emek verildiğini belirtti konuşmasını yaparken. Aslında böylesi bir projeye kalkışmak için cesaretin gerektiğini anlamak hiç de güç değil. Özalp Birol, paradigmaları zorlayan bir iş olarak tanımlıyor bu durumu.
Asıl risk’in de sokaklarda yapılan bir işin müzeye taşınması fikri olduğunu da ekliyor sözlerine. Genç küratör, Fransa’da graffitiyle büyüyen ve bu sanatın insanların hayatlarını değiştirecek bir etki yaratacak gücü olduğuna inanıyor.
İnsanların buna ihtiyacının olduğunu düşünerek böyle bir projeye giriştiğini ifade ediyor. Pera Müzesi’nin graffiticilere ev sahipliği yaptığı bu proje son derece önemli bir adım. Zira bu serginin, bu sanatı vandalizm olarak tanımlayan çevrelerin bakışını etkileyecek bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Çünkü Beyoğlu ve Beşiktaş Belediyeleri bu sergi için kent duvarlarını ayırdı ve İstanbul sokaklarını da sanatçılara açarak çizimlerin daha geniş bir kitleye ve alana yayılmasına imkan tanıdı.. Sergide hiçbir şekilde sansür yok. Bu durum da son derece değerli ve özgür şeylerin üretildiğine işaret ediyor.
Graffitinin müzeye taşınmasında sanatçılar üzerinde bir kısıtlama olmaması son derece önemli.
Sergi, 5 Ekim 2014’e kadar ev sahipliği yapacak.
Sergide Kimler Var?
Cope 2 (1968,ABD)
Porto Riko asıllı ve Güney Bronx’un en ünlü graffiticisi.Graffitiye 1978’de kuzeninin etkisiyle başlamış.İlk takma adı Nano ile anneannesinin yaşadığı binanın merdiven altlarına çizimler yaparak başlamış graffitiye. Daha sonralarıysa New York metrolarına çizimler yaparak ünlenmeye başlamış.Cope2 takma adınıysa en yakın arkadaşı Kope vermiş.Kendisinden ve sanatından bahsederken en büyük amacının doğal olmak olduğunu vurguluyor.Kendisiyle özdeşleşen ‘Bubble’ harflerini her gittiği şehrin sokaklarına boyamaktan kendisini alamıyor.
Funk (1988,Türkiye)
Asıl adı Atakan Özdemir.1998 yılında başladı graffitiye.Sanatını hayatının ayrılmaz bir parçası olarak gören Funk graffiti için ‘gri dünyaya renkli yağmurlar yağdırıyor’ diyor
."Benim stilim yaşadığım şehri yansıtıyor aslında;bazen durgun,bazen kaotik,bazen sevimli,bazen hareketli,bazen keskin,bazen de kızgın."
Mare 139 (1965,ABD)
New York’ta yaşıyor ve asıl ismi Carlos Rodriguez.1976 yılında efsanevi Lee Quinones tarafından boyanmış bir treni gördükten sonra başladı graffitiye.1985’te heykel denemelerine başladı. Özellikle harfleri soyut formlara döndürerek yarattığı,kübizm ve fütürizm etkileri taşıyan,mekanın içine ve dışına doğru katlanarak duvardan sorulan metal heykelleri imzası haline geldi.Son dönemlerde,İslami sanattan, hat ve mimariden etkileniyor.
Gaia (1988,ABD)
Baltimore’da yaşamasına karşın yılın çoğu zamanını yollarda geçiriyor.Graffitiye 17 yaşındayken başladı.Gaia,sokak sanatını formel bağıntının karşıtlığı olarak,inşa edilmiş çevreyle olan ilişkisiyle tanımlanan bir hareket olarak tanımlıyor.Sokak sanatına şemsiye kategori olarak bakan sanatçı bu sanatın yasadışı olması gerektiğini düşünüyor. Kendi sanatınıysa,maneviyatın ifadelerini politik çalışmayla sentezlemeye yönelik sürekli bir çaba olarak tarif ediyor.