A password will be e-mailed to you.

Kamil Fırat geçtiğimiz günlerde, Çukurcuma Galeri G-Art’ta yeni solo fotoğraf sergisini açtı. Sergi 27 Nisan 2024’e kadar açık kalacak.

Ben fotoğraf sanatçısı diyecek oluyorum, o fotoğrafı bir sanat olarak değil bir “aktarıcılık” olarak tanımlıyor. Fotoğrafın anlatımın en güçlü yollarından biri olduğuna inanıyor, dilin bir aracısı olduğunu ifade ediyor, “Elbette sanat kaygısı da olmalıdır ama aradan çekilip izleyiciyle nesneyi baş başa bırakmayı yeğlerim” diyor. Çünkü “Varsa çekersiniz, yoksa çekemezsiniz” diyerek de gerekçesini açıklıyor.

Kamil Fırat, daha okulu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olmadan bir Güzel Sanatlar Akademisi mezunu. Şimdi de Mimar Sinan Fotoğraf Bölümü’nde öğretim üyesi. Yani mezun okulda yeni fotoğrafçı kuşaklar yetiştiriyor. Sanat teorileri konusunda eğitim veriyor. 2015 ile 2020 arasında Bursa Uluslararası Fotoğraf Festivalleri‘nde küratörlük yaptı, yıllarca Adatepe’de kapatılmış bir köy okulunda felsefe sohbetlerinden atölye çalışmalarına kadar ders verdi, Adatepe’yi turizm destinasyonu yapmakta katkısı oldu, ancak geçtiğimiz yıl Valilik emriyle okul boşaltılıp Milli Eğitim Müdürlüğü’ne devredildi. Sanatçı’nın beni etkileyen bir başka özelliği ise fotoğraf makinesi yapması yani üretmesi. Kendi arzuladığı gibi fotoğraf çeken makinalar bunlar. 360 derece kubbe çeken kadranlarıyla oynanmış makinalar, panoramik çeken makinalar ya da ön planı da arka planı da net çeken makinalar. Bunlarla çekiyor, sergi de açıyor.

Gelelim yeni sergisi “YOL”a… Bu sergide, sanatçı ya da kendi deyişiyle “aktarıcı”, yıllardır çektiği siyah-beyaz yolları sergiliyor. Ama ne yollar… Kıvrılıyor dönüyor çizgisini izletiyor ama bakıyorsunuz bir yere varamadan başlangıca geri dönüyor. Bakıyorsunuz geniş bir yol daralıyor daralıyor ucunda pırıl pırıl ışıldayan bir rüzgar santralında sona eriyor. Hemen altında geleneğe ve geçmişe referansla birkaç un değirmeni, işlevlerini yitirmiş umutsuzca başlarına gelecekleri bekliyor.

Gözleriniz bu yapıların bedenlerine, kanatlarına “aralarındaki 7 farkı” buluncaya kadar kilitleniyor ve estetik benzerlikleri şaşırtıyor. Bazı yollar fırtınalı bir gökyüzüne, bazı yollar pırıl pırıl düzgün ve dingin bir denize varıyor. Bir yandan yakılmaya hazır deste yapılmış ağaç dalları yolun iki tarafına istiflenmiş, ister istemez çevre, iklim, doğa diye diye sizi tedirgin ediyor, diğer yanda bir mezarlıkta son bulan yollar bu kez de yaşamı sorgulatıyor.  Yollar var, vaktiyle kenarında koca bir sanayi tesisi tüm yöreye istihdam sağlamış ama artık terk edilmiş çöp olmuş, yollar var vaktiyle kenarındaki benzin istasyonunun pompası gelen geçenin yoğunluğundan şikayetçiyken şimdi kimsesizliğe mahkum edilmiş. Ancak Kamil Fırat’ın derdi bu çektiği yollarda değil; yolların sağını solunu çevreleyen etrafta. Aynen şöyle diyor: “Beni bana anlatan, benim benle hesaplaşmamı sağlayan ‘etraf’ın ortasındaki aralıktır yol.

Sergi sırasında sohbet ettiğim Kamil Fırat “Öğrencilerimle de sık sık yeni bir romantizme gereksinimiz olup olmadığını düşünüyoruz, konuşuyoruz,” diyor. Belli ki fotoğrafta da duygu ve düşüncelerin vurgulanmasını arzuluyor ya da “yol” ve “etraf” kendisinden böyle bir talepte bulunuyor. Ancak ben de hemen soruyorum Fırat’a; “Dünyada trend dijitale AI’a (yapay zeka) yol alırken siz neden romantizme özlem duyuyorsunuz?“ diyorum. “Çünkü,” diyor “hem aklı hem duygu ve düşünceyi birbirinin içine geçiren dinamikler var; bunu yok ederseniz başınıza da ‘bugün’ gelir. Bugün yaşadıklarımız romantizmi yaşamımızdan çıkarmanın sonucudur.” “Politikaların ve sosyolojik sorunların yoğunluğu sonucu bugünü yaşıyoruz. Bunun panzehri de romantizm, akıl ve duyguyu tekrar canlandırmak diye düşünüyorum” diye bitiriyor.

Bir soru daha sormak istiyorum; acaba Kamil Fırat günün birinde fotoğraftan videoya geçmek ister mi?  “İstemem” diye kategorik bir biçimde yanıtlıyor. “Çünkü ben bugüne kadar fotoğrafın diliyle hep düşündüm. Zihnim onunla şekillendi. Zihnimi yeniden geliştirip o düşünce sistemini kurgulayacak kadar vaktim olduğunu düşünmüyorum” diyor. Sizce bu yollar bir yere gitmeli mi varmalı mı diye devam ediyorum.  “Gerekmez” diyor. “Çünkü yollar artık bir yere gitmemeli. Her yeni açılan yol, bize ait olan bir şeyi de elimizden alıyor. Yol elbette ihtiyaç ancak gidilen yeri de yok etmemeli.” Son olarak da Fırat’ın hangi nesneleri gördüğünde hemen deklanşöre basmak dürtüsünü tetiklediğini soruyorum; “Ben nesne estetiği üzerine teori üreten birisiyim. Eğer bir konu benim dikkatimi çekiyorsa önyargısız olarak fotoğrafını çekerim. Bazen küçük bir taş parçasının bile bir hikayesi olabilir, benimle iletişim kurabilir. Gözümün gördüğü gibi değil, zihnimin algıladığı gibi olsun isterim. Göz ve zihin arasında çoğu zaman bir gerilim vardır. Gözle zihni eşleştirmek idealdir,“ diye bitiriyor. Sergiyi bir kez de birlikte geziyoruz.

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 10:34:48