Hazır Dünya Uzay haftası gelmişken bir köşe de müzikleri derledik bir yanda filmleri… Gerçek bilime sıra gelmeyecek mi sandınız? Mars’ta neler oluyor, biz mi uzaylıları, uzaylılar mı bizi bulacak? Kafanızı karıştıran soruların cevapları.
Astronomi dünyasında o kadar çok gelişme oluyor ki, günlük rutin faaliyetlerimiz arasında dilimize uzaylıları ne zaman bulacağımız gibi bir muhabbet dolanabiliyor. NASA’nın Dünya dışı yaşamı bulmak için en geç 2025’i göstermesi ve Stephen Hawking uyarı dolu mesajları, gelecekte oldukça belirsiz ve bir o kadar heyecan verici gelişmelere tanık olacağımıza işaret ediyor. İnsanlığın medeniyet seviyesini kainatın sunduğu hayal gücüyle karşılaştırdığımızda ise başımıza ne geleceğini galaksilerarası boyutlardan gelen ‘büyüklerimizin’ belirleyeceği daha muhtemel.
İnsanlığın uzay-keşif araştırmalarında on yıllardır Dünya dışı yaşamı keşfetmek peşinde koştuğunu biliyoruz. Bu ifade ile belirtmek istediğim koca kafalı E.T’lerden çok, mikroorganizma veya bakteri düzeyindeki yaşam formları. Başta Jüpiter’in Europa ve Satürn’ün Titan uydularında var olduğunu tahmin edilen bakteri veya bitkiler, NASA’ya göre en geç 2025’te keşfedilecek.
NASA’nın hiyerarşi sıralamasında en üst düzey bilim insanı olan Ellen Stofan, Nisan ayında yaptığı açıklamada ‘Güneş Sistemi’nde Dünya dışı yaşam izlerini en geç 10 yılda bulacaklarını’ ifade etti. Stofan’ın dediklerinden, göl ve okyanuslar kaplayan Titan ve Europa’da az gelişmiş yaşam örnekleri bulmaya şimdiden yakınlaştığımız.
Stofan’ın ‘ılımlı’ beklentileri bir kenara dursun, daha açık sözlü bilim insanları ve astronomi meraklılarının beklentileri daha yüksek. Bu beklentiler, buzul uydular Europa, Titan veya Enceladus‘un yeraltı okyanuslarında uzaylı deniz canlıları olabileceğinden başlıyor, sıvı su tespit edilen Mars’ın kızıl kumu altında saklanan uzaylılara ait şehirlere kadar uzanıyor.
Beklentilerimizin 2015 sonrasında nasıl yön alacağını, uzay-keşif alanında atılacak adımlara göz atarak değerlendirebiliriz.
Uzaylıları nasıl bulacağız?
Bilim-kurguyla karışık beklentileri Stephen Hawking yardımıyla gerçekçi senaryolara sokarsak, önümüzdeki on yıllarda E.T’ye ait bir iz bulma ihtimalimiz yok değil. E.T’nin varlığını tespit etmemiz için elimizde oldukça gelişmiş teknolojiler olacağı gibi küresel araştırma sistemleri kullanılacak.
Söz konusu teknolojilerden ilki, 2018’de yörüngeye ateşlenmesi planlanan James Webb Uzay Teleskobu (JWST). Elde ettiği görüntülerle çenemizi yere sarkıtan Hubble‘ın ‘en az 10 katı’ gözlem gücüne sahip olacak JWST, Dünya dışı gezegenlerin sadece atmosferini değil, üzerinde uçuşan uzay gemilerini bile görebilir. JWST’un yanı sıra Spitzer, Kepler ve Chandra gibi uzay teleskoplarının uzaylı arama çalışmalarına destek vereceğini not düşelim.
Bir ikinci ve süper teknoloji, 2024’te açılacak Avrupa Çok Büyük Teleskobu’nun (E-ELT). Avrupa Güney Gözlemevi’ne (ESO) bağlı olarak çalışacak teleskop, Şilinin insan kaynaklı radyo sinyallerinden arınmış dağlarında gökyüzünü gözlemleyecek. Teleskobun ana aynası 39,3 metre, ikinci aynası ise 4,2 metre olacak.
E-ELT’nin göreceği uzaylıları Avrupa saklar mı bilinmez ama Çin, dünyanın en büyük radyo teleskobu olacak 500 metrelik FAST ile doğrudan uzaylıları arayacağını açıkladı. Kısaca, ABD ve Avrupa saklamak istese de her ikisine uzay keşfinde rakip olan Çin önemli bir kozla öne geçmek istiyor.
Bahsettiğimiz teknolojilerin yanında, bizzat Hawking’in desteğiyle başlatılan bir de 100 milyon dolarlık ‘uzaylı bulma’ projesi var. Rus milyarder Yuri Milner’in başını çektiği ‘Breaking Initiatives’, dünyanın mevcut en büyük iki teleskobuyla uzaylı medeniyetlerin radyo sinyallerini yakalamaya çalışacak.
NSA skandalını deşifre eden eski istihbarat ajanı Edward Snowden’a göre ‘uzaylı medeniyetler mesajlarını kriptolu’ gönderiyor. Astronomlar ise ‘akıllı mesajları tespit etmek için kriptonun deşifre edilmesine gerek olmadığını’ ifade ediyor. Bu noktadan sonra düşünmemiz gereken, başımıza ne geleceği.
Uzaylılar bizi bulursa ne olacak?
Stephen Hawking’in sürekli değindiği iki büyük endişe var: Yapay zeka ve kötü niyetli uzaylılar. Bana kalırsa kötü niyetli çok sayıda uzaylı medeniyeti olması ihtimali, robotların Skynet’e dönüşme ihtimalinden daha yüksek. Ancak bu aşamada Hawking’in sığındığı bir faktör var: Mesafe.
Işık, yılda beş trilyon sekiz yüz yetmiş sekiz milyar altı yüz yirmi beş milyon üç yüz yetmiş üç bin yüz seksen dört metre yol kat eder. Eğer cümleyi okumak zor geldiyse bir de uzayın boşluğunda yol almayı hayal edin.
İnsanlık henüz en yakın olduğu mesafede Dünya’ya 54,6 milyon kilometre yaklaşan Mars’a gidecek nükleer enerjili roketleri geliştirmeye çalışıyor. Bin bir yeni tartışma doğuran her teknolojik gelişme, insanlığın Mars’a ulaşması ve sonrasında gelecek gelişmelerle sayısız gelişme için ilk basamak olacak.
Belki de Ay’ın karanlık yüzünde E.T’lere ait üs bulunacak, Mars’ın dev kanyonu Valles Marineris’te antik bir şehir ortaya çıkarılacak, hatta Ceres’in Las Vegas’tan parlak ışıklarının uzaylılara ait bir eğlence merkezi olduğu anlaşılacak?
Bizleri ne tür senaryolar bekliyor bilinmez ama FTL (ışıktan hızlı yolculuk) teknolojisine sahip uzaylılar biz onların sinyalini bile yakalayamadan Dünya’ya gelirlerse, sanırım sonumuz çok iyi olmaz.