Güher ve Süher Pekinel kardeşlerin, son albüm DVD’leri "Renkleri duymak, Sesleri Görmek" başlığını taşıyor. Pekinel kardeşler, Cumhuriyet gazetesinden Esra Açıkgöz"e verdikleri söyleşide resme olan ilgilerini anlatıyorlar.
-Renkleri duymak aynı zamanda sesleri görmeyi de içeriyor. Lise yıllarında Kandinsky’nin iki kitabından "Punkt und Linie zur Flaeche" ve "Das Geistige in der Kunst’tan çok etkilendik. 1911 yıllarında başlattığı resimdeki dönüşüm noktası Almanya’da ‘Blau Reiter’ ve "Bauhaus’ gibi çok önemli oluşumları beraberinde getirirken bilindiği gibi Fransa’da yeniliğe susamış değişik akımlar, müzik, resim ve edebiyatta birbirleriyle iç içe yeni oluşumlara temel hazırlıyordu.
-Her ne kadar Rönesans döneminde yaşamış da, bugüne ulaşan değişim daima vardı. Önemli olan bir sanatçının etrafındaki akımları ne kadar derinden izlediği ve bu akımlardan nasıl etkilendiği ve aktardığıdır.
-Evde yalnız müziğe değil resme de yoğun bir ilgi vardı. Ve zamanla tutkuya dönüştü. Resim dersleri en sevdiğimiz derslerden biriydi. Kandinksk’yle yoğun olarak ilgilenmemiz Münih’te yaşadığımız dönemle başladı. Blau Reiter akımı ile Lenbach Haus’a yerleşmiş Kandinsky, Klee, Franz Marc üçlüsünün ayrıca müziksel açıdan da bir trio oluşturması bizleri o günlerde devamlı yapılan etkinlikler ve seminerlere yönlendirdi.
-Bu arada Kandinsky’den etkilenmeş Bartok’un sonradan konçertoya dönüşen sonatı Berlin filarmoni ve Münih filarmoni orkestralarının iki değerli perküsyonistleriyle plağa almıştık.
-Geleceğimizi şimdiden belirleyen görsel medya, internet. Bu süreci yakalayamadığımız takdirde müzisyen olarak da önümüzü görmenin zorlaşacağının bilincindeyiz.
-Mesala Debussy Bartok ilişkisi… Bartok, Infante, Saygun üçgeni (…) Nitekim şu an Türkiye’de Bartok müzesi bulunuyor. DVD’mizde bunlarla ilgili bizzat yazdığımız bir analiz de bulunuyor.
(Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi, 5 Ekim 2014. Pazar eki.)