"Ofisler de dâhil, Cuma akşamları her yerde bir parti var. Bizimkiler de geri durmadılar tabii; nasıl olsa benim gibi bir arkadaşları var."
Geçen hafta yazdığım gibi şehrin beyaz yakalıları ve sanatçı kesimi için yılsonu partileri başlamış bulunuyor. Ofisler de dâhil, Cuma akşamları her yerde bir parti var. Bizimkiler de geri durmadılar tabii; nasıl olsa benim gibi bir arkadaşları var. Sonuçta, bende toplanılmasına karar verildi. Peki, kimlerden mi oluşuyordu bu grup? Bir psikolog, bir gazeteci-yazar, iki ressam ve bir halkla ilişkiler şirketi sahibi. Neden mesleklerini yazdığımı yazının sonuna doğru anlayacaksınız.
Son zamanlarda ev partilerinin en büyük kurtarıcısı, Aras Balcıoğlu’nun “Aleta” ürünleri. Avrupa’da, Michelin yıldızlı Relais and Chateaux üyesi restoranlarda çalışan bu genç çocuğun adını, aklınızın bir kenarına not etmenizi tavsiye ederim. Enginar fümesi ve somon patesi favorilerimden. Peyniriyse füme sevenler için denemeden olmazsa olmazlardan. “Bu kadar tuzlunun yanına bolca yeşillik lazım” diyerek, çarşıdan tere, roka, maydanoz ne varsa topladım. Onları güzelce yıkayıp, kuruladım ve adeta ikebana düzeni içinde bir vazoya yerleştirdim. Bizimkilerin son günlerdeki derdi alkali beslenme…
Ellerinde özel suları ve çiğ bisküvileriyle dolaşan arkadaşlarım için kavrulmamış çiğ badem ve cevizleri içeren ayrı bir tabak olarak hazırlandı. Saat 19.30 gibi herkes gelmişti. Şimdi biraz dedikodu yapmazsam olmayacak: Arkadaşlarımızdan psikolog olanı evli. Normalde hiç şımarık değildir, ama kocasının yanında küçük kız çocuğuyla kedi kıvamına dönüşür. Neredeyse önündeki yemeği adamcağız yedirmek zorunda kalır, ama ikisi de bu oyundan çok memnundur. Ressam arkadaşlarımızdan biriyse sevgilileri tarafından bir ay içinde terk edilir; çünkü sürekli anne rolündedir. Bazen bizi bile boğuyor… Şimdilik ortamı anlamanız için bu kadar yeter. Saat 22.00 sırasında evden sonra nereye gidileceği konuşulurken, halkla ilişkilerci arkadaşımız bütün rezervasyonları yaptırdığını söyleyerek konuya noktayı koydu. Patrona’larımızı, Unesco’nun somut olmayan dünya mirası listesine alınan Türk kahvelerimizle içtik. Böylece gecenin beyaz kısmı da bitmiş oldu.
Saat 24:00 civarında Osmanbey’e vardığımızda, kimsenin aklına gelmeyen sürpriz ortaya çıktı: Neo yeniden açılmıştı. Bizim için bu marka 2000’li yıllardaki azgınlığımızı anlatıyor. Ceylan Çaplı ile 90’lı yıllardan sonraki durağımız. İçeri girdiğimizde, biraz yadırgadık. Fazla kalabalık değil gibi geldi, ama müziklerle anında kıvama geldik. Ajda’nın yerini Hande Yener mi alıyor tartışması yaparken, sevgili liderimiz mekân değiştirme emrini vermişti bile: Sırada Maslak vardı… XLarge, darty dance parti… Osmanbey nere, Maslak nere? Yol boyunca eğlencesi yarım bırakıldı diye söylenen gazeteci arkadaşımız, aslında Neo’da gözüne kestirdiği yakışıklının derdindeydi. XLarge’ın girişini görmeniz gerekiyordu, o ne kuyruktu öyle! Burası, sosyal medyanın bir numaralı ismi Ohannes sayesinde patladı. Şu an en iyi dark queenler burada, gösteriler ve müzik inanılmaz. Neden gay bar ve kulüplerde olduğumuz sorusu aklınıza gelebilir. Hemen izahat vereyim: Buralar sınıfsız ve egosuz. Gültepeli veya Boğaz hattı bir arada; müziğin ve şovun hâkimiyetinde. Tam iki saat tepindikten sonra karnımız tekrar acıktı…
Saat 03.30 civarı sanırım, tekrar Osmanbey’deyiz, Love Dans Point önündeki midye dolmacıyı istila ettik. Adam ise bizi şöyle savuşturdu: “ Loulou’yu kaçırıyorsunuz!” O ne kalabalıktı; içeride kimler yoktu ki…
Şimdi müsaadenizle biraz uyumam lazım, Sanatatak beni bu yazıdan sonra kesin işten atacak!