A password will be e-mailed to you.

22. İstanbul Caz Festivali için biletler hazır satışa çıkmışken müzik yazarımız Alain Matalon, "bir hayli dolu" bulduğu programdan sizin için seçti.

Toplam 14 konserin yer alacağı festival boyunca cazın en klasik halinden en avant-garde, en etnik ve en pop haline kadar neredeyse her türde müzik olacak. Gönül konserlerin –hemen hemen- hepsine gitmekten yana da olsa, hem bilet hem de biletlere verecek parayı bulmak kolay olmayabiliyor. Bu durumda da müzik severlerin seçim yapması gerekiyor. Ben de “belki benim gibi seçim yapmak zorunda kalacak dinleyicilerin işini bir nebze kolaylaştırır” diye düşünerek benzer ya da en azından mukayese edilebilir isimler arasında seçim yaptım.

Tigran Hamasyan vs Tigran Hamasyan

Bu usta caz piyanistini dinlemek icin iki şansınız var. Sanatçı ilk olarak 30 Haziran Salı akşamı Aya İrini’de Yerevan Devlet Oda Korosu ile geleneksel Ermeni melodilerini yorumlayacak. Fakat bana kalırsa Tigran’ı 1 Temmuz Çarşamba günü Cemal Reşit Rey’de vereceği konserde dinleyin. 2014’te çıkan Mockroot albümünden parçaları çalacağı bu konserde Kars 1 ve Kars 2 gibi geleneksel Ermeni folk müziklerinin yanı sıra Entertain Me ve The Apple Orchard in Saghmosavanq gibi modern/indie jazz yorumlarını da dinleme şansımız olacak.

Marcus Miller vs Charnett Moffett

Bu seneki caz festivalinde bas gitara doyacağız. 2 Temmuz Perşembe Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde Marcus Miller yeni projesi Afredeezia ile karşımızda olacak. Marcus Miller her ne kadar jazz ve R&B’yi birleştiren kendine özgü soundu ile bilinse de, yeni albümünde AfroJazz esintili yüksek tempolu parçalara yer vermişti. Bu konserde büyük ihtimalle Afrodeezia albümü ağırlıklı olarak çalınacak olsa da, basçıdan Detroit ve Any Love gibi klasikleşmiş parçalarını da dinleme şansımız yüksek. Bir sonraki akşam ise Charnett Moffett yıldızlardan oluşan konuk müzisyenlerle karşımızda Sakıp Sabancı Müzesi Bahçesi’nde karşımızda olacak. Moffett, Miller’a göre biraz daha improvizasyon seven bir virtüöz. Başabaş olsalar seçimim Marcus Miller’dan yana olurdu, ancak Moffett yanında Stanley Jordan’ı da getirdiği için benim oyumu aldı.

Joan Baez vs Melody Gardot

Kadın şarkıcılar kategorisinde festivalin eski gözdelerinden Baez ile yeni gözde Gardot arasında seçim yapmak zor. Politik söylemleri ve roots-folk’a katkıları ne kadar önemli olursa olsun Baez’in sesi beni hiçbir zaman cezbetmedi. Buna karşılık Melody Gardot’nun müziği çıkarttığı üç albümde giderek daha çok derinleşen bir zenginliğe sahip. Müzikal açıdan tercihim 6 Temmuz’da Sepetçiler Kasrı’nda Gardot’yu dinlemek olurdu, ancak Joan Baez “daha kaç defa canlı dinleyebileceğiz ki?” kontenjanından galip çıktı. Baez 1 Temmuz Çarşamba akşamı Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’nde olacak.

Avantgarde vs Klasik

Bu seneki festivalin –bence- ağır toplarıThe Bad Plus / Joshua Redman ve Chris Potter / Dave Holland / Lionel Loueke / Eric Harland dörtlüsü. Bu iki konser arasından seçim yapmak gerçekten zor. Joshua Redman ve Chris Potter’ın ikisini de saksofonda canlı dinlemek şart aslında. ÜStelik bir yanda Potter’ın yanında bir başka bas gitar ustası Dave Holland, diğer yanda The Bad Plus’ın farklı türlerden harmanladıkları mükemmel müzikal uyumu var. Burada tercih yapmama şansınız varsa 10 Temmuz Cuma akşamı ENKA’da The Bad Plus’ı 13 Temmuz Pazartesi akşamı ise Cemil Reşit Rey’de Chris Potter ve arkadaşlarını dinlemeye gidin derim. Ama illa da seçim yapmanız gerekiyorsa The Bad Plus / Joshua Redman’ı seçin derim. Salt, 2014’te çıkarttıkları Le Sacre du printemps’ı yorumladıkları albümlerinde ’da beni kendine hayran bırakan piyanist Ethan Iverson’ı bu sefer canlı olarak “Smells Like Teen Spirit” ya da “Heart of Glass”ı çalarken duyma ihtimali için bile olsa.

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 21:38:59