Edebiyatta kendi tarzını oluşturmuş yazar Faruk Duman’la Öykü Gazetesi ve çoğu kitabının başkahramanı “doğa” üzerine konuştuk…
Türkiye’de artık bir Öykü Gazetesi var, 1.yılını kutluyor hem de, ve siz kurucu editörüsünüz. Gerek yola çıkışı ve bütünlüğü gerekse tasarımı ve içeriği bakımından “başka türlü düşünülmüş” bir iş diyebilir miyiz Öykü Gazetesi için?
Öykü Gazetesi’ne kaynaklık eden bizim edebiyat dergiciliği geleneğimiz. Arkadaşlarla (Ercan y Yılmaz, Zeynep Gülçin) oturup gazeteyi konuştuğumuz günlerde, ilkin sadelik ve yalnızca öykü yayınlama fikri vardı, sonra Yeditepe, “a” gibi efsanevi edebiyat dergileri… Türkiye’de çok ve belli bir düzeyde öykü yazıldığını ama bu yazılanların basılı ortamda kendine yeterince yer bulamadığını biliyorduk. O nedenle “en kısıtlı alanda en çok öyküyü nasıl yayınlarız” diye düşünüyorduk. Çok doğru, “başka türlü düşünülmüş” bir yayın Öykü Gazetesi. Çıktığı gün, o eski dergilerin geleneğini taşıdığı okur tarafından hemen algılandı. Hemen sahiplenilmesini buna bağlıyorum.
Artık herkes roman mı yazacak diye düşünenler için, Türkiye’de öykü geleneği dünya edebiyatının gidişatı açısından değerlendirildiğinde gücünü ve yerini hâlâ koruyor diyebilir miyiz?
Elbette. Türkiye’nin sarsılmaz bir masal geleneği var. Bizim için edebiyatın esas mirası orası. Yurtdışından bazı yayıncı arkadaşlarımız gazeteye çok şaşırıyorlar mesela. Öykü okunuyor mu ki bir de gazetesi var, diyorlar. Şunu unutmamak lazım, öykü, ülkemizde, kimi zaman “haber”in yerini tutar. Misal, mesel, çok eskiden bu yolla açık açık söylenemeyen şeyler anlatılırdı. Bugün bizi takip edenler, gazeteyi biraz da bu gözle okusunlar. Toplumsal hayatımızda yaşananlar çok hızlı bir biçimde öyküye aktarılıyor genç yazarlar tarafından.
Sizin öyküleriniz ve romanlarınızda ise en çok “doğa” var. İnsanın doğayla kurduğu düzen ya da düzensizlik içinden akan bir zaman… Hal böyle olunca çağımız insanı biraz afallıyor sanki, bu “mekân”a pek alışık olmasa gerek… Öte yandan Köpekler İçin Gece Müziği, Ve Bir Pars Hüzünle Kaybolur, Baykuş Virane Sever gibi isimleri var kitaplarınızın, karakterler de keza Avcıatmaca, tavşan…v.s özellikle vahşi doğa hayvanları. Doğa karşısında insanın kendini “önemsiz” hissetmesi duygusunu önemsiyor musunuz?
Ben önemsiyorum elbette ama insanın doğa karşısında anlamsız kibri sürüyor ne yazık ki. Benim düşünceme göre, insanın doğa ile arasında bir mesafe yok. Zaten bu bilimsel olarak da anlamsız. Yani siz istediğiniz kadar insan-hayvan-bitki diye sınıflandırın; organizmanın doğası bu, her şey birbirinin içindedir. Yani, bedenimiz hayvanların mekânıdır. Bu açıdan bakılınca, “doğayı korumak” gibi iyi niyetli yaklaşımlar bile çok anlamsız. Kimin kimi koruyacağı belli olmaz.
Kuzey edebiyatındaki gibi mi biraz, hani Doppler’deki, At Çalmaya Gidiyoruz’daki “kaçış”lar gibi mi sizde doğa?
Çok beğendiğim iki kitabı örnek verdiniz. Doğayı anlatmaya yaklaşmış metinler bunlar. Ama dediğiniz gibi eninde sonunda yine dışarıdan bir bakış söz konusu ikisinde de. Benim yapmaya çalıştığım şey hayvanı, ağacı kendisinin ağzından anlatmak. Dilimizin bizi doğru anlatabilmesi dışarıya bakışımızın değişmesiyle mümkün. Elbette bu insanı sevmemek değil. İnsana, dışarıyı yanlış değerlendiriyorsun, doğa senin düşmanın ya da rakibin değil, o sensin, demek.
Diğer kitaplarınızda da olduğu gibi özellikle Köpekler İçin Gece Müziği’ni okuyunca ziyadesiyle “sinematografik” olduğunu düşünmekten alıkoyamıyor insan kendini, “filmi ne güzel olur” düşüncesi başka deyişle… hiç teklif geldi mi?
Geldi, ama şimdilik olmadı. Yaprak kıpırtılarını, yağmuru uzun uzun gösterecek bir yönetmen çıkarsa ne âlâ.
Deneme de yazıyorsunuz aynı zamanda ve yeni çıkan Yazmalı Defter adlı denemeniz daha çok yazma ve yaratma süreçleriyle ilgili. “Umutsuzluğa kapılmak için henüz erken” altyapısı üzerine mi kurulu denemedeki yazılarınız?
Marc Augé’nin Yaşsız Zaman kitabını okuyordum; cümle olduğu gibi aklımda değil ama, yazmanın daha iyi bir ölüme hazırlık olduğunu söylüyordu. Bununla ilgili defterime bir not aldım, sonra o defter bir kitaba dönüştü. Yazmanın bir amacı var mıdır? Bununla ilgili, kesin yargılardan kaçınan, kısa kısa parçalardan oluşan bir kitap. Ben yazarken çok eğlendiğimi söyleyebilirim…