A password will be e-mailed to you.

İKSV’nin düzenlediği 20. İstanbul Tiyatro Festivali çerçevesinde 17-18 Mayıs’ta seyircilerle buluşan Her Gün Biraz Daha İranlı kadınların erkekler üzerinden kurgulanan hayatlarını anlatıyor. Ancak  üç kadın karakterin İran İslam Devrimi’nden sonra yaşadıkları, erkil zihniyetin hakim olduğu dünyada biz kadınlara yabancı değil. Bu bağlamda Avrupa’dan Ortadoğu’ya kadınların yaşadıkları toplumsal sorunları, özel hayatlarında tecrübe eden ve bunu üç farklı monolog halinde sahneleyen oyuncular aynı zamanda seyirciye "özel olan politiktir" mesajını veriyor. Bu çerçevede yapımcı Maryam Karroubi ile yaptığımız söyleşide Karroubi, oyunun seyirciyle buluşmasıyla ilgili deneyimlerini aktarırken, aynı zamanda oyunu nasıl değerlendirdiğini ve İran İslam Devrimi’nden sonraki kadın profili hakkındaki görüşlerini aktarıyor.

İKSV’nin düzenlediği 20. İstanbul Tiyatro Festivali çerçevesinde 17-18 Mayıs’ta seyircilerle buluşan Her Gün Biraz Daha İranlı kadınların erkekler üzerinden kurgulanan hayatlarını anlatıyor. Ancak  üç kadın karakterin İran İslam Devrimi’nden sonra yaşadıkları, erkil zihniyetin hakim olduğu dünyada biz kadınlara yabancı değil. Bu bağlamda Avrupa’dan Ortadoğu’ya kadınların yaşadıkları toplumsal sorunları, özel hayatlarında tecrübe eden ve bunu üç farklı monolog halinde sahneleyen oyuncular aynı zamanda seyirciye "özel olan politiktir" mesajını veriyor. Bu çerçevede yapımcı Maryam Karroubi ile yaptığımız söyleşide Karroubi, oyunun seyirciyle buluşmasıyla ilgili deneyimlerini aktarırken, aynı zamanda oyunu nasıl değerlendirdiğini ve İran İslam Devrimi’nden sonraki kadın profili hakkındaki görüşlerini aktarıyor.

Her Gün Biraz Daha’nın uluslararası birçok ödüle hak kazanmış, aynı zamanda kitleleri bu kadar etkileyen bir oyun olarak Avrupa’nın farklı yerlerinde  seyirciyle buluşma hikayesini bize anlatır mısınız ?

Her Gün Biraz Daha toplamda 6 ödüle layık görüldü Paris’te birçok kere kapalı gişe oynadı. Seyirci olarak oyunu ilk izlediğimde her şeyden önce  bir kadın olarak çok duygulandım. Avrupalı arkadaşlarım da benimle aynı şekilde etkilenmişlerdi. Uluslararası tiyatro gruplarıyla yaptığımız görüşmeler sonucu oyun Avrupa seyircisiyle de buluşmaya başladı.

Bizim için önemli olan üç kadını bir araya getiren, monologların gerçekleşebileceği bir alan bulmaktı. Bu örneğin bir mutfak olabilir ama aynı zamanda bir mezar, ev vs. farklı mekanlar kadınları bir arada tutuyor. Modern veya geleneksel toplumlarda mutfağın kadın üzerinden kurgulanan bir mekan olması dolayısıyla mutfak bir sembol niteliğinde.

Sahnede üç kadın karakter gördük ancak arka fondan erkeklerin varlığını hisseder gibi olduk. Üç farklı sosyo-ekonomik katmanlardan gelen bu kadınlar yaşadıkları savaş ve baskılardan aynı şekilde mi etkilendiler ?

Mahnaz geleneksel kadın figürü olarak savaş magduru bir kadındı, yetim kalan oğluyla beraber yalnız bırakıldıkları hayatta zorluklarla karşılaştılar. Shahla orta sınıftan gelen bir kadın olarak futbolcunun metresiydi. Leyla ise geleneksel topluma özgü baskılardan istekleri doğrultusunda dağcılık yapmaya başlayarak bir nevi kurtuluş olarak gören ancak yine baskılardan kaçamayan bir kadındı. Tüm bu kadınları ortaklaştıran noktalardan biri de istekleri ve beklentilerinin olmasıydı aslında. Oyunun adı tam da bu yüzden ‘’Her Gün Biraz Daha’’. Farklı toplumsal yapının birer parçası olarak kadınlar her gün daha fazlasını isteyecektir .

İran İslam Devrimi’nden sonra kadın haklarındaki sınırlandırmalar gerek siyasal alanda gerek akademik çevrede çok konuşuldu siz İranlı kadınların kurtuluşunu neyde görüyorsunuz ?

İran’da nelerin yaşandığı ile ilgili olarak birçok klişe mevcut bunları bir kenara atarsak orada yaşayan kadınların yaşadıkları gerçekliği görmekte fayda var. Kadınlar üzerindeki baskı sadece İran ile sınırlı değil, dünyanın her yerinde mevcut olan bir baskıyla karşı karşıyayız. İran’da genel algı kadınların eve hapsedildiği üzerine ancak kadınlar olarak İran’da görünür bir durumdayız . Avrupa’da kadınlar kişisel mücadelelerini nasıl veriyorsa, İran’da da aynı şekilde .

Sosyal medyada şimdilerde çok konuşulan İranlı kadınların mücadelesini duydunuz. Kadınlar saçlarını kazıtarak, erkek kıyafetleri giyerek toplumsal baskılara bir derecede bir karşı çıkış mücadelesi örneği verdiler. Bunun gibi bireysel kadın mücadeleleri hakkında ne düşünüyorsunuz ?

İran’da kıyafet meselesi buz dağının görünen kısmı. Sorun aslında kıyafet meselesinden öte. Bana kalırsa kadının sosyal hayattaki konumu, hakları eşitlik ve özgürlükleri daha fazla konuşulması gündemde olması gereken bir konu. Bu haklar da maalesef İran’la sınırlı değil tüm dünya kadınlarını ilgilendiren konular bunlar. Ana sorun dindar veya değil kadınların birlikte hareket edebilme sorunu . Bu tarz hak talepleri daha fazlasını istemek için bir adım olabilir.

Daha fazla yazı yok
2024-11-21 21:39:01