Paul Verhoeven‘ın bu yıl Cannes Film Festivali‘nin ana seçkisinde gösterilen son filmi Elle‘in (O Kadın) başlarında bir sahne var: Isabelle Huppert’in oynadığı ve filme adını veren “O Kadın” yani Michele Leblanc bir café’de oturmuş öğle yemeğini yemektedir. Tam yerine otururken arkadaki masada oturan kadının dönüp ona baktığını görürüz. Bir iki dakika sonrasındaysa aynı kadın yerinden kalkar ve elindeki yemek tepsisini olduğu gibi Isabelle Huppert‘in kucağına boca eder. Kadın sakince uzaklaşırken kamera Huppert’de kalır ve biz onun şaşkın yüzüne bakarız, ama o dönüp de kadına bakmaz bile. Bu öncesi ve sonrası olmayan sahne muhtemelen “O Kadın”ın kilit anlarından birine tekabül ediyor. Filmin merkezindeki iş kadını Michele Leblanc’ın kinky’likle mağdurluk arasında gidip gelen özel hayatı hakkında çok şey söyleyen bir sekans, şüphesiz.
Michele Leblanc’ın hayatı, bir açıdan bakıldığında, oyunlar üzerine kurulu. Her şey onun hayatında bir oyun olabilir, olmayabilir de. Verhoeven de böyle bir oyun oynuyor üzerimizde. Film bittiğinde dahi bu oyunda kimin hangi rolü üstlendiğini anlamakta kararsız kalıyoruz. Bu kadar da değil üstelik, Verhoeven filmin bütünlüğü içinde “oyun” başlığını sürekli tekrar eden bir leitmotif’e, farklı versiyonlarla yinelenen bir temaya dönüştürmek adına Michele’i bir bilgisayar oyunu tasarımcısı olarak var ediyor perdede. Playstation kuşağının artık tüm nesillere tekabül ettiği günümüzde gitgide daha uçuk, daha sert, daha fantastik ve daha erotik olması beklenen bir çağda beklentileri karşılamak için kafa patlatan bir şirketin patronu sıfatıyla Michele’in hayatını da oyun gibi kurgulaması çok şaşırtıcı değil herhalde. Filmin açılış sahnesindeki tecavüz hadisesi bu yüzden kolay kolay adlandırılamayan bir noktaya yerleşiveriyor: Bu bir oyun mu, yoksa gerçek bir tecavüz mü? Gerçekse eğer, Michele bundan keyif mi aldı (bunu bir oyuna mı dönüştürdü kafasında), yoksa intikam peşinde mi… Aynı oyun mantığı bu şiddet dolu sahnenin Michele’in zihninde tekrar tekrar canlanırken de çıkıyor karşımıza. Tıpkı bir bilgisayar oyununda olduğu gibi, son kaydettiği yerden oyuna/sahneye başlayan Michele her defasında farklı bir taktik deneyerek kaçınılmaz sonu aşmaya ve bir sonraki level’a atlamaya çalışıyor.
Michele Leblanc ile Erika Kohut uzaktan akraba mı?
Tecavüz, kadına şiddet gibi başlıkların trajik ölçekte gündelik hayata yansıdığı Türkiye gibi ülkelerde Paul Verhoeven’in kara mizahı kolay kolay algılanamayabilir belki. Ama “O Kadın” son derece sert bir güldürü aslında. Üzerine yansıyan imgeyi çarpık çurpuk gösteren bir ayna hatta. Hal böyle olunca tüm filmin merkezindeki Michele karakterini oynayan oyuncunun rolü bir kat daha artıyor. Isabelle Huppert’in bu filmdeki rolü akla hemen Michael Haneke‘nin La Pianiste adlı filminde canlandırdığı rolü getirecektir.
Doğrusu Michele Leblanc ile Erika Kohut’un uzaktan akraba olduklarını düşünmek çok yanlış olmaz. Yine de iki kadını birbirinden ayıran ve farklı dünyalara hapseden kalın bir çizgi var. Erika içinde bulunduğu karanlık dehlizden çıkış bulamamakta ve cinselliği depresif bir sapkınlık düzeyinde deneyimlemekteyken, Michele bir oyun gibi tasavvur ettiği hayatında cinselliği kendi iktidarını da ilan ettiği bir eğlence türü gibi yaşıyor.
İki rolü de Huppert’in üstlenmesi aralarındaki akrabalığı akla getiren ilk etmen elbette. Bunun yanında tüm zamanların en iyi kadın oyuncularından biri olan Huppert’in her iki rolde de inanılmaz ustalıklı oyunculuğu bir anlamda iki filmin de içeriğini, anlamını ve sözünü netleştiren en önemli unsur haline geliyor. Leblanc ve Kohut arasındaki kıyasta son olarak şunu söyleyebiliriz belki; Verhoeven’in kadını yaptığı şeyleri canı istediği için yaparken, Haneke’nin kadını mecbur kaldığı için yapıyor.
Yıllarca Hollywood’da çok ses getiren ama son tahlilde sıradan, popüler ve kült filmlere imza atan Paul Verhoeven 10 yıl önce çektiği Black Book‘tan sonra gerçek bir deha pırıltısı gösterdiği bu son filmiyle Cannes’da eleştirmenlerin çok beğenilmesine rağmen her ne hikmetse herhangi bir ödül almadı. Siz siz olun, alamadığı ödüllere bakmadan, ve film vizyondan kalkmadan “O Kadın”ı izleyin.