A password will be e-mailed to you.

 ‘’Kadınlık ve Sürdürülebilirlik’’ sergisi, 7 Nisan-30 Nisan tarihleri arasında Pasaj işbirliğinde Barın Han’da sergilenecek. Proje direktörlüğünü Ariane Tinner’ın, Kürotörlüğünü Carole Kambli ve Burçak Yakıcı’nın yaptığı sergide Talaya Schmid, Aglaia Haritz, Patricia Jacomella, SENA, Ecem Yerman ve Gözde İlkin’in eserleri ziyaretçilerle buluşuyor. Sürdürülebilirliğin desteklenmesi adına yapılan çoğu proje erkeklere odaklandığı bu alanda, kadınların yürüttüğü bir çalışma olarak sergi, özel bir yerde duruyor. ‘

 

İsviçre Büyükelçiliğinin desteklediği sergiye evsahipliğini tarihi yarımadada eski bir atölye ve cilt evi olan Barın Han yapıyor. Türkiye’nin önde gelen hat ve cilt sanatçılarından Prof. Emin Barın‘ın 50 yıl boyunca atölye olarak kullandığı Barın Han o dönemde sanatçıların ortak buluşma noktasıymış. Bir dönem sanata ev sahipliği yapmış bu atölye evinin günümüzde de bir sanat buluşma noktası olarak hayatta kalması ve sürdürülebilirliği -tıpkı şu sıralar ev sahipliği yaptığı serginin konusu gibi- restore edilmesindeki ana gayelerden biri. Bu açıdan mekân seçimi ayrı bir anlam taşıyor. Eserleri yerleştirirken küratörler Burçak Yakıcı ve Carole Kambli hanın hiçbir özelliğini değiştirmemeye özen göstermişler.

‘’Çağımızın en büyük sorunu olan iklim değişikliğiyle mücadelede özellikle kadınlara düşen görev nedir? Kadınların erkeklerin sahip olmadığı özel yetenek ve güçleri var mı? Kim bilir, belki de bu noktada bilinçaltımız bize Tabiat Ana’yı, Gaia’yı ve unutulmuş medeniyetlerden bize miras tanrıça figürlerini anımsatacaktır” diyor  İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean Daniel Ruch.

 

SENA, panosunu doğa anaya ithaf etmiş

 

“Daha adil ve sürdürülebilir bir gelecek için kadın sanatçılar neler yapabilir, sanatın bu uğurda yapacakları var mıdır?’’ sorularıyla yola çıkan projenin küratörlerinden Carole Kambli, serginin amacının farklı nesillerden ve kültürel geçmişlerden gelen kadınların kültürel, sosyal ve ekolojik sürdürülebilirlik üzerine bakış açılarını sanatsal uygulamalar aracılığıyla keşfetmek olduğunu belirtiyor.

Ve serginin aslında gelecekteki yaşamımız ve çevremiz için daha iyi bir dünyayı önemsemenin hiçbir sınırı olmadığını göstermek olduğunu dile getiriyor.

Göçmen kadınlardan hikayeler kumaşlarda

‘’Çevresel sürdürülebilirlik, sosyal sürdürülebilirlik olmadan düşünülemez’’ diyen proje bireysel çalışmaların yanında sanatçılar ile (Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği) SGDD-ASAM,  adil ve temiz ürünlerin dikimi üzerine çalışan Atölye Bez’i bir araya getirip atölyeler düzenlemiş. Bu kolektif çalışmalardan biri Gözde İlkin’in duvar koruyucu üzerine yaptığı ‘’Direniş Kumaşları’’ adlı çalışma. Gözde İlkin ‘’kadının ev içindeki ve dışındaki yaşantısını, aile içinde konumlandırılma biçimlerini, arzu ve isteklerini nakışla kumaşlara yansıttığı işlemelerden örnekler’’ sunmak amacıyla bir atölye tasarlamış. Geçtiğimiz şubat ayında Ankara, ASAM’da Türkiye, Irak, Suriye, Filistin’den on bir katılımcı kadın ile bir araya geldikten sonra üç buçuk hafta süren bir atölyede kadınlar kendi hikayelerini kumaşlara işleyerek bu çalışmayı hayata geçirmişler.

Ağacın yaşam döngüsü ve kadının yaşam döngüsü

Aglaia Haritz’in kolektif çalışması olan ‘Kadınlığın Güz Mevsimi’ ise yaprak tasarımları ile iletişim, birlikte-öğrenme ve bir ötekinin güzelliği ve eşsizliğini fark etmek üzerine odaklanıyor. Çalışmada yer alan çok çeşitli ve birbirine benzemeyen rengarenk yapraklardan oluşan enstalasyon, Mamak Dikiş Atölyesi ve Zeytindalı Kadın Çevre Kooperatifi işbirliği ile Suriyeli mülteci dört toplam 11 kadın ile Şubat ayında bir hafta süren atölyede ortaya çıkmış.

Gözde İlkin ve atölye katılımcıları

Aglaia Haritz’in atölye sürecinde çalışan kadınların ağacın yaşam döngüsü ve kadının yaşam döngüsü konuları üzerine konuştukları farklı dillerden (Arapça- Türkçe-İngilizce) cümleler de yere yansıtılarak sergileniyor. Bizi farklı kültürlerden, farklı geçmişlerden kadınların bu kavramlara olan bakış açılarını gözlemlemeye davet ediyor. Yine ‘‘A Tent for Storytelling, Secrets and Kissing / Öyküler, Sırlar ve Öpüşmeler İçin Bir Çadır” işi, Atölye Bez, Mamak Dikiş Atölyesi ve ZeytinDalı Kadın Çevre Kooperatifi işbirliği ile Suriyeli mülteci dört kadın ve Türk toplam on bir kadının
katılımıyla üç haftaya yayılan bir süreçte sanatçı Talaya Schmid ile birlikte üretilmiş. Sergiye katılan sanatçılardan SENA ise seramik panosunu, doğana anaya ithaf ediyor.  Eserinde, doğa ananın feminen ve yaratıcı yanına dokunuşlar yaparken 18 parçadan bir araya gelerek bir bütünü oluşturan ve ismi ‘Altın’ olan panosunda Mezopotamya’dan birçok evrensel sembol mevcut.

Yıkıcı ve politik bir ifade

Ecem Yerman’ın beden politikalarına dair güçlü bir görsel ifade içeren kağıt hamurundan yapılmış, akıcı cinsiyetli beden heykelleri, serginin ziyaretçileri tarafından giyilmeyi bekliyor. Bu bedenleri giymek belki rahatsız edici olabilir ancak samimi ve kendimizi farklı hissetmemize ve görmemize izin veriyor.  Sergide tekstil, el işçiliği, seramik, kumaş gibi klasik kadın disiplinleri olarak görülen araçların kullanılma sebebini Carole Kambli , “güzel sanatların geleneksel hiyerarşisini ve kadın ile erkek arasındaki hiyerarşileri kültürel objeler ve sanat üreterek aşmak için yıkıcı ve politik bir ifade” olarak açıklıyor.

Kadınların kolektif eylemlerinin ve bilgilerinin sürdürülebilirlik konusu üzerinde doğası gereği faydalı ve yükseltici etkisi olduğunu bize hatırlatmak adına güzel bir vurgu yapan bu sergiyi bir ay boyunca Barın Han’da ziyaret edebilirsiniz. Nisan ayı içinde aynı zamanda sanat söyleşileri, atölye çalışmaları, performans ve panel oturumları düzenleyip, ‘sanat, ekoloji ve kadın’ konuları ele alınacak. Bu ay gezilecek yenilikçi bir sergi köklü bir mekan farklı bir semt arayışı içindeyseniz sergiye gitmenizde fayda var.

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 10:23:16