2. El Gouna Film Festivali Mısır’ın ünlü tatil beldesini bir sinema beldesine dönüştürdü.
Mısır’ın Kızıldeniz kıyısındaki tatil beldelerinden El Gouna yani Lagün, ikinci kez uluslararası bir film festivaline evsahipliği yapıyor. Orascom Holding tarafından kurulan ve düzenlenen, direktörlüğünü Intishal Al Timimi’nin üstlendiği festivale ikinci yılında konuk oldum.
Biri, kumaş kaplı koltukları ve kokteyl alanıyla tören ve galalara da uygun bir açıkhava sahnesi olan hepsi yeni ve bakımlı beş salonda dünya çapında başarı elde etmiş 80 filmin gösterildiği, izleyicinin de film endüstrisine yönelik birçok etkinliğin yapıldığı, CineGouna platformunda yeni yapımların desteklendiği son derece planlı ve iyi işleyen bir organizasyonla karşılaştım. Kahire ve İsmailiye gibi köklü festivallerin bulunduğu Mısır’a yeni bir soluk getiriyor, Intishal Al Timimi direktörlüğündeki El Gouna UFF. Arap sineması deyince ilk akla gelen isimlerden biri olan, önce gazeteci sonra festivalci olarak Abu Dhabi ve Münih film festivalleri dahil birçok kurumda bu sinemanın tanıtımını yapan Irak doğumlu Al Timimi, festivalin kültürel temellerini sağlam atıyor.
Zengin bir programa sahip olan Batum Uluslararası Sanat Filmleri Festivali’ndeki jüri üyeliğim dolayısıyla El Gouna’ya dördüncü gününde gidebildim. İstanbul – Hurghada uçuşu sabahın 01:15’indeydi. Festival uykusuz konuklarına vize ve pasaport çilesi çektirmemek için gereken izinleri almıştı. Uçaktan iner inmez karşılandık, vizelerimiz ve pasaport kontrollerimiz görevliler tarafından öncelikli olarak halledildi. Bagajlarımız alındı ve karayolundan yolculuk için hazır bekleyen araçlarla nakillerimiz yapıldı. Sabahın 5’inde otele girişimiz yapıldı. Böyle yorucu bir yolculuk için olabilecek en konforlu koşullar hazırlanmıştı.
Bu yazıyı yazarken festivaldeki ikinci sabahım ve o yolun üstüne akreditasyon kartımı daha otelden çıkmadan boynuma, çantamı koluma takmış, iki günlük biletlerimi çantaya atmış, basın ve film endüstrisinden arkadaş ve meslektaşlarımın pek çoğuyla merkezde karşılaşmış, en önemlisi de bir panel ve üç film izlemiş durumdayım. İyi ki Cannes’a gitmemişim bu yıl, bütün filmleri Batum ve El Gouna’da telaşsız, stressiz izledim. Hele Hirokazu Koreeda’nın Altın Palmiye kazanan Arakçılar / Manbiki Kazoku adlı muhteşem filmini Marina Sineması’nda, dolunay üzerimizde parlar, meltem tatlı bir serinlik getirirken izleme keyfini hiç unutmayacağım. Nereden nereye gitmek istersem bir görevliye yaklaşıp araç talep etmem yetiyor, salonların kapısına bırakılıyorum. Gezip tozmaya bile vakit var, istersem. Başta Arap alemi olmak üzere birçok sinemacı el altında, yeter ki röportaj yapmak, tanışmak istesin insan! Bir film fazla izlemek için yemek yerine cips yiyorsam, sorun bende.
Festivalin merkezi bir üniversite. Gıcır gıcır oditoryumunda hem paneller düzenleniyor hem film gösterimi yapılıyor. Konukların topluca oturabileceği, masalarında toplantı yapabileceği bir avlusu var. Kafeteryasında da yemek yenebiliyor. Gönüllü öğrenciler canla başla çalışıyor. Türkiye’de üniversitelerle işbirliği ve öğrencilerin festivallere katılımı meselesini ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
Malumunuz Türkiye’den belli başlı festivalleri hem konuğu hem programcısı olarak içeriden bilenlerdenim, gel de haset etme! Bir turizm beldesinin konuk ağırlama pratiğinin avantajını kabul ederim, ama bunun ötesine geçen bir organizasyonla karşılaşınca hayranlığımı dile getirmesem olmazdı.
Arap sineması ağırlığını koyuyor
El Gouna Film Festivali kapsamında uzun metrajlı (15 film), belgesel (12 film) ve kısa film (23 film) dallarında üç uluslararası yarışma düzenleniyor. 25 film yarışma dışı bölümde, 5 film retrospektif programda gösteriliyor. Yılın bu zamanında yapılan ve prömiyer şartı aramayan bütün festivaller misali A sınıfı festivallerde gösterilmiş, ödül kazanmış filmlerden oluşan parlak bir seçkiye sahip.
Arap sinemasının uluslararası alanda yükselişi El Gouna’da kendini hissettiriyor. Programın yüksek kalitesini tutturan filmler yarışmalarda yerini aldı. Pawel Pawlikowski’nin Soğuk Savaş’ının yanında Merzak Allouache’ın Vent Divin’i (Kutsal Rüzgar / Kamikaze) benzer bir siyah beyaz lirizm içinde zamanın ruhunu yakalıyor. Berlin’de iki Gümüş Ayı kazanan Mirasçılar ya da Locarno’da Altın Leopar kazanan Singapur yapımı A Land Imagined (Hayal Ülkesi) yanında Berlin Film Festivali’nde Hedi ile En İyi İlk Film ödülü kazanan Mohamed Ben Attia’nın yeni yapımı Weldi (Oğlum), Suriye doğumlu Soudade Kaadan’ın Venedik’te Luigi Di Laurentiis En İyi İlk Film Ödülü kazanan The Day I Lost My Shadow (Gölgemi Kaybettiğim Gün), Bassam Jarbawi’nin Venice Days’de yarışan Mafak (Tornavida) ve Cannes Film Festivali’nde yarışmaya seçilen A.B. Shawky imzalı Yomeddine yarışmanın Arapça konuşulan filmleri.
Belgesel bölümünde yarışan Talal Derki imzalı Babalar ve Oğullar sonuncusu Batum Uluslararası Sanat Filmleri Festivali’nden olmak üzere çok sayıda ödül kazanmış bir film olarak favoriler arasında yer alıyor. Kısa filmler arasında ise geçen yıl Yeter Artık Yeter adlı filmi Cannes’dan başlayarak bütün festivallerin gözdesi olan Kaouther Ben Hania’nın Sheikh’s Watermelons (Şeyhin Karpuzları) adlı kısa filmi bulunuyor. Arap sinemasındaki bu yükselişe CineGouna platformundan çıkacak filmlerin de katkıda bulunacağını şimdiden öngörebiliriz.