Atak Üçyıldız, Ege’de dolaşmaya devam ediyor ve şöyle yazıyor bizlere: " Doğa Okulunda Bildiklerimi Sildim, Şimdi Yeniden Öğreniyorum".
Girit kanım beni Ege kıyılarında sürüklemeye devam ediyor.
Bu yazıyı Teos yani Sığacık’ta yani Seferihisar sahilinde yazıyorum.
Rivayet olur ki Akalardan kaçan Giritliler tarafından kurulmuştur ve Selçuklu’nun önemli merkezlerinden biridir.
Son yıllarda Cittaslow yani Sakin Şehir olarak ünlenen Seferihisar ve Sığacık gerçekten hayata bakışınızı yeniliyor. Büyük şehirlerdeki homojen mekanlardan, kimliksiz yaşantılardan sonra bu kasabada gerçekten nefes aldığınızı hissediyorsunuz.
Yaşam kolaylaştırılmalı ve tabiatla savaş yerine barışın yollarını bulmalıyız diyoruz ama yapamıyoruz.
Son iki senede ne yazık ki buradaki meyve bahçelerinin çoğu yok oldu yerlerini yazlıklar aldı. Bodrum ve Marmaris ve Alaçatı’da yaşananlar umarım burada yaşanmaz.
Teos Pansiyon buradaki evim, aile işletmesi ve onların huzurlu halleri bana yansıyor. Kalenin hemen yanında, camdan bakınca Sığacık koyunun içinde oturuyor hissine kapılıyorum. Günden kopup geçmişte yaşar gibi bir haleti ruhiye…
Neyse ben Orhanlı keşfimden bahsetmeliyim size. Seferihisar merkeze 18 km. Buradakilerin aklına uyup bisikletle gitmeye kalkıştım ama şehirli kaslarım epey zorlandı ama zeytin çiçeklerini görmek güzeldi. Köyün eski yerleşim merkezindeki okul artık “Doğa Okulu”. Burada doğayı aracı kullanmadan okumanın ve çoğaltmanın peşindeler. Bunun da ancak doğanın döngüsel mantığını kavramakla mümkün olduğuna inanıyorlar. Doğa Okulu kurucuları enteresan isimlerden oluşuyor. Başta Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer olmak üzere şehirli yaşamı bilen ama doğanın önemini anlayan güzel insanlar ve bu okulun duyulmasında büyük katkısı olan sanatçımız Tarkan var. Doğa Derneği Başkanı ve okul fikrinin öncüsü Güve Eken iki yıldır Orhanlı’da yaşıyor. Burada ve Gelibolu’da çiftlikleri var. Orhanlı köyü dışarı göç vermemiş. 7’den 70’e herkes bir arada yaşıyor. Buranın zeytini ve üzümü ünlü, biri soğuk baskı olmak üzere üç yağhaneleri var.
Zeytinyağı içilecek kadar güzel. Üzümler ise ünlü şarap firmalarının tercihi. Bana nedense güney İtalya köylerini anımsatan yörede, insanların birlikte pişirip, birlikte yeme alışkınları iyi geldi. Mahallelerdeki fırınlar ortak kullanıma açık.
Doğa Okulu ve Orhanlı bilgisinden sonra gelelim buralarda neler yendiğine.
Benim gibi peynirsiz olmaz diyenlerdenseniz tavsiyem Armola. Keçi tulumunun içine süt, yoğurt ve tuz koyularak yapılıyor ve 15-20 gün bekletiliyor. Bu peyniri zeytinyağı ve kızarmış ekmekle yemek ayrı bir zevk. Enginar ve ekmek dolmasının mutlaka tadına bakmalısınız. Ve bu mevsimde oğlak dolması, tuzla ovulmuş bütün oğlak fıstıklı üzümlü pirinçle hazırlanan pilavla dolduruluyor. Dört saatte yakın fırında pişiriliyor. Masaya geldiğinde şenlik başlıyor.
Bir de buraya geldiğinizde mutlaka tatlı tarhananın tadına bakın, karanfil ve damla sakızla hazırlanan tarhanalar et suyunda çorbaya dönüştüğünde çıkan sonucu tahmin etmeniz zor değil…
Bunların gerçekten tadına varmak için Seferihisar Lokantası’na gidebilirsiniz. 75 yaş üstü kadınlardan toplanan tariflerle yemekler yapılıyor. Ama benim gibi Seferihisar yerlisiyle dostluklar kurduysanız veya buralarda düğüne davetliyseniz hiç kaçırmayın, evlerde yapılan yemek bambaşka…