A password will be e-mailed to you.

"Gezi direnişinin saymakla bitmeyecek kazanımı oldu, ancak Onur Yürüyüşü’nden baktığımızda LGBT hakları çalışmaları, Türkiye muhalif hareketinin “bir rengi”, “destek verilmesi gereken bir kısmı” olmaktan öte, ana kulvarına girmiştir."

24 Haziran günü Trans Onur Yürüyüşü ile başlayan 21’inci Onur Haftası etkinlikleri, 30 Haziran Pazar günü yapılan LGBT Onur Yürüyüşü ile son buldu. Bu yürüyüşlerin LGBT mücadelesi verenleri ve LGBT bireyleri umutlandıran yönü de katılımın bir yıl içinde neredeyse iki katına çıkmış olmasıydı.

Kaseti biraz başa sarmak gerekirse… Onur Yürüyüşü hazırlayıcıları, birkaç ay önce, Onur Haftası çalışmalarına başladığında, tema olarak “Direniş”i seçmişti. Daha memleket ayağa kalkmadan, direnmek gündem sözlüğünün arka sıralarındayken direnişi seçmek ne öngörüyle, ne de tesadüfle açıklanabilir. Radikal’e konuşan Onur Haftası gönüllüleri, direniş ile LGBT’lerin hayatlarının ne kadar iç içe olduğunu açıklamış. Böyle bir yaşamın ve hareketin içinden gelenlerin de Gezi Direnişinin ilk gününden itibaren ön saflarda yer alması kaçınılmazdı. Yaşamı direnmekle eş anlamlı olan LGBT’ler Gezi Direnişinde verdikleri mücadeleyle Türkiye muhalif hareketinin en önemli parçalarından biri olduklarını bir güzel akıllara kazıdı.

Aslında bu seneki LGBT Onur Yürüyüşü’nün kalabalık geçeceği, bir hafta önceden gerçekleşen Trans Onur Yürüyüşü’nden belliydi. Geçtiğimiz senelerde kısıtlı ve trans görünürlüğünü öne çıkaran yürüyüşler yapılırken, bu seneki Trans Yürüyüşü de kalabalıktı. Trans yürüyüşündeki kitleyi gören birçok katılımcı sonraki haftanın ne kadar kalabalık olacağına dair tahminlerde bulunmaya başlamıştı.

Kaldı ki sığamadık da. Erken gelmeme rağmen Taksim meydanını göremedim, sadece ben değil, birçok kişi göremedi. Tünel’e daha 500 metre yol varken durduğumuzda ve niye ilerlemiyoruz diye baktığımda tüm İstiklal Caddesi’nin dolduğunu ve artık gidilecek hiçbir yer olmadığını gördüm. Önümüzdeki senenin Onur Haftası toplantılarına katılıp, bundan sonraki Onur Yürüyüşü’nün Kazlıçeşme’de yapılmasını önereceğim. Ancak yeter!

Pembe baretler, gökkuşağı rengindeki gaz maskeleri, direnişin “o” biçimi, “o ne ayol” denen yasaklar, Türkiye’deki LGBT mücadelesinin ne kadar yaratıcı, coşkulu, eylem pratiklerini alaşağı edecek gücü olduğunu gösteren “Nerdesin Aşkım? Burdayım Aşkım!” sloganı ve bunu büyük bir hevesle sahiplenen diğer muhalif hareketler, memleketin mücadele anlayışını değiştirecek altın dokunuşlar. Tabi kişisel olarak beni en çok mutlu eden olay da bundan daha birkaç yıl önce homofobik laflar etmeyi pek seven birçok arkadaşımın gözleri parlayarak yürüyüşe gelmiş olmasıydı. Gezi direnişinin saymakla bitmeyecek kazanımı oldu, ancak Onur Yürüyüşü’nden baktığımızda LGBT hakları çalışmaları, Türkiye muhalif hareketinin “bir rengi”, “destek verilmesi gereken bir kısmı” olmaktan öte, ana kulvarına girmiştir.

Görsel: Radikal gazetesi üzerinden fotoakbaba

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 17:35:04