A password will be e-mailed to you.

Bu bir resim sergisi değil. Optik ve kinetik sanat sergisi. Bu sanat türü, zannedildiği gibi çok yeni bir akım da değil, 50-60’lı yıllarda “matematik, renk teorisi, algı psikolojisi ve fizyolojisinden ilham alınarak ortaya çıkmış”. İçine motor ve hareketli parçalar katılarak hareket de ettirilmiş. Sergilenen eserler bu akımın ilkleri, dolayısıyla çok yeni değil. Ama bizim için yeni çünkü görmediğimiz eserler.

Bir süredir İstanbul’un en sevdiğim sanat mekanı Eyüp Sultan’daki Artİstanbul Feshane! Üsküdar ve Kadıköy’den Karaköy’e de uğrayan Şehir Hatları’yla deniz yoluyla gittiğinizde de önünde iniyorsunuz, Eminönü’nden Haliç tramvayına bindiğinizde de. Feshane, tarihi bir bina; Osmanlı’nın ilk sanayii tesisi de denilebilir, Feshane-i Amire, bir fes dikim fabrikası. Eskiden içinde makineleri dururken de gezmiş idim. Fatih Belediye Başkan adayı olmadan önce İstanbul’un tarihi mirasına sahip çıkan İBB Miras’ın  Başkanı, aynı zamanda İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, burasının bir sanat kültür merkezi olarak düzenlenmesini sağladı, Mekan Temmuz 2023’te Artİstanbul Feshane olarak ziyarete açıldı. İçinde plastik sanatlar için sergi salonları, kütüphane, kafeterya ve hediyelik eşya dükkanı bulunuyor.

Bahçede bütün yaz düzenlenen etkinliklerde konserler, dinletiler, sinema gösterileri yapıldı. En son etkinlik ise Britanyalı Tate Museum’un “Optik ve Kinetik sanat sergisi” koleksiyonunu İstanbul’a taşımak oldu. Bu platformun okurlarına Tate Museum’u anlatmak abes olur. Sergiyi anlatmak yeterli. İlk günlerinde gezdiğim halde bir türlü yazısını tamamlayamamıştım ama iyi haber tez duyulmuş; sergi açıldığından bu yana 40 bin kişi tarafından gezilmiş. Eyüp Sultan gibi bir konumda bir sergi mekanında, çok da kolay anlaşılamayacak bir sergiye böylesine bir katılım ve ilgi, umut ve heyecan verici. Tabii serginin bir belediye tarafından açılan ve ücretsiz gezilebilen, uluslararası anlamdaki en büyük ve önemli sergi olduğu gerçeğini özellikle gençlerin fark etmiş olması da öyle.

Optik Sanat Seyirciyi İşin İçine Katar

Bu bir resim sergisi değil. Optik ve kinetik sanat sergisi. Bu sanat türü, zannedildiği gibi çok yeni bir akım da değil, 50-60’lı yıllarda “matematik, renk teorisi, algı psikolojisi ve fizyolojisinden ilham alınarak ortaya çıkmış”. İçine motor ve hareketli parçalar katılarak hareket de ettirilmiş. Sergilenen eserler bu akımın ilkleri, dolayısıyla çok yeni değil. Ama bizim için yeni çünkü görmediğimiz eserler.

Oysa şimdi bizim de Server Demirtaş gibi şahane hareketli heykel yapan sanatçılarımız var. Ve her sergide, festivalde müthiş bir işini görebiliyoruz. Bu sergide ise bu akımın daha çok ağababaları var. Küçümsemek için değil, saptama yapıyorum. Mahir Polat’ın bütün bağlantılarını kullanarak Tate Museum’a erişmesi ve onların eserlerini İstanbul’da sergilemeye ikna etmesi de küçümsenecek değil, kutlanacak bir iş.

Hareket ve Algı

Optik ve kinetik iş yapan sanatçılar izleyiciyi sadece gezen ve bakan pasif biri olarak değil, zaman ve mekanla etkileşime giren aktif bir katılımcı olarak gördüler. Bir resme bakarken etrafında döndüğünüzde farklı şeyler görüyorsunuz, sanki resim hareket ediyor.

Ya da heykel gerçekten hareketli! “Dinamik Göz, küresel bir bakış açısıyla optik ve kinetik sanatın yükselişini yeniden ele alıyor!” Sergide seri bir kronoloji değil, farklı zamanlarda, farklı coğrafyalarda ve kültürel bağlamlarda sanatçıların yaptığı işler var. “Dinamik Göz” izleyicinin gözünü ve algısını uyarıyor.

Bazılarını Çok Sevdim!

Açılışında Tate Modern’in Sergiler ve Uluslararası Sanat Küratörü Valentina Ravaglia’nın rehberliğinde gezdiğimiz sergiyi anlatmak kolay değil. Ben hareketli eserleri çok severim: Burada da Jean Tinguely’in 1970’de yaptığı Debricollage adlı eserinden çok etkilendim. 55 yıl önce yapılan bu eserde bricollage yani, yapı tasarım işi yapmak için kullanılacak bütün aletleri bir motorla buluşturan sanatçı bricollage’ın tam tersini yapıyor, bozuyor! Bu kendi kendine hareket eden penseler, tornavidalar, hurdalar sanatçının mizahi anlayışıyla sanatla dalga geçiyor.

Beni en çok etkileyen iki işten biri önünde ses çıkardığınız zaman hareket eden, çelik, beton, elektrik motoru, stroboskop ve ses kontrol üniteli alüminyumdan oluşan, titreşen tellerden oluşuyor. 2013’te hayata veda eden Çin asıllı ABD’li Wen-Ving Tsai’nin sibernetik heykeli Square Tops, Kare Üstler adını taşıyor. Bir başkası Filipin asıllı, Britanyalı David Medolla’nın  Bulut Kanyonları adını taşıyan heykeli. Baloncuk Makineleri Topluluğu adını taşıyan yapıtın özelliği, aklına estiği zaman çalışması ve köpükler çıkarması!

Hareketsiz ama renkleriyle gönlünüzü alan iki işten biri de yerlerde: biri binanın içinde, Jim Lambie’nin yere yapıştırılmış, rengarenk vinil bant. Diğeri ise giriş kapısının önünde, bu rengarenk işlerin üzerinde yürüyebiliyorsunuz, bu da işin ayrı bir güzelliği! Gerisini gezin, izleyin, yetkililere sorun, anlatsınlar, kolay bir sergi değil, ama öğrenmenin de ne yaşı, ne zamanı var. Sanat ruha iyi geliyor bu zor günlerde.

21 ülkeden 57 sanatçının 95 eserinin sergilendiği koleksiyon “Dinamik Göz: Optik ve Kinetik Sanatın Ötesinde” 19 Mayıs 2024’e kadar gezilebilecek.

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 10:33:20