Galerici David Zwirner, The New York Times’ın felsefe serisi “The Big Ideas” (Büyük Fikirler) serisi için tüm sevdiği galerilerin, müzelerin, kütüphanelerin, sinemaların ve hatta kendi galerilerinin bile kapandığı dönemde bir makale kaleme aldı. Yazıda fiziksel temasın yokluğuyla canlı renklerden siyah beyaza dönen dünyada sanatın ve kültürün önemine dikkat çekti.
Sanatla ilgili gerçek, elle tutulur deneyimlerin kaybını “bir tür çekilme” diye tanımlayan David Zwirner, insanın kültür ve sanatla göbekten bağlı olduğunu, bu iki olgunun insanın merkezi, onu hayatta tutan motor olduğunu söylüyor ve annesinden alıntı yaparak bu fikrini destekliyor: “Die Kunst ist unsere Daseinsberechtigung (Sanat bizim varoluşumuzu meşrulaştırma biçimimiz)”
İnsanın sanat yolculuğunun Sulawesi ve El Castillo’daki keşiflerle en az 40 bin yıla dayandığını hatırlatırken, çok daha büyük bir kafatasına sahip neandertallerde sanata dair yaratımının görülmediğini ancak bizim yani homo sapien’lerin daha karmaşık ve yaratıcı düşünme biçimleriyle hep sanatla iç içe olduğumuzu ve bu sayede hâlâ hayatta kaldığımızı öne sürüyor:
“Sanat sadece hissel bir stimülasyondan öte entelektüel bir arayış. İyi sanat bizim de ona entegre olmamızı ve onu anlamak için işbirliği yapmamızı, emek vermemizi bekler. Son günlerde en çok özlediğim şey, bir resmin önünde durup onun benimle konuşmasını yaşadığım o muhteşem an. Şaheserler üzerlerinde çok fazla mesaj ve anlam taşır. Çoğunlukla da bu mesajlar yüzyıllarca hayatta kalır. Üstelik geçen yıllarla birlikte gizemli bir şekilde gelişir.”