Size yeni medya teknolojisi üzerine çalışan bir sosyolog ve sanat eleştirmeni takdim etmek istiyorum. Ebru Yetişkin’i… Bir parataktik müşterek uzmanı.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV-Sinema bölümünde okumaya başlamadan önce NBC New York haber merkezinde belediye başkan adayı Guiliani’yi izleyen ekipte staj yaptı. İTÜ ve Louis Pasteur Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamladı. Bilimdeki belirsizlikle bazı bilimsel verilerin popülerleştirilmesinin politika üretim sürecine etkisi üzerine çalıştı.
Ebru Yetişkin, “Parataktik müşterekler” temasıyla o dönem tanıştı.
Ormansızlaşmayla ilgili siyasi-ekonomik rant/söylem ağları ve algı savaşlarının yanı sıra genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili demokratik bir karar verme mekanizması olarak denenen yurttaş konsensüs konferanslarına odaklanmıştı. 2003 yılında Türkiye’ye döndükten sonra MSGSÜ Sosyoloji bölümünde başladığı doktora tezinde gündelik toplumsal etkileşim ilişkileri içinde mikro ölçekte gerçekleştirilen yeniliklerin nasıl ortaya çıktığını inceleyerek yeniliğin mevcut olanı muhafaza eden ile fark yaratana nasıl eklendiğine odaklandı.
B(ağ) kavramını ürettiği doktora tezinin, yöntem ve saha araştırmasını Bruno Latour ile birlikte Ecole des Mines de Paris’teki İnovasyon Sosyolojisi Merkezi’nde ve Palais de Tokyo Müzesi’nde gerçekleştirdi. Doktora yaptığı yıllarda aynı zamanda İTÜ Avrupa Birliği Eğitim ve Araştırma Programları ile ilgili çalıştı. Böylece bilim ve teknoloji konusundaki politikaların uygulama alanında da deneyim kazandı.
Doktora çalışmasını bitirdikten sonra bir yandan sömürünün güncel hali ve maduniyet meselesiyle uğraşan çalışmalar yaptı bir yandan da 2000’ler çağdaş sanatı ile dönüşen çağdaş sanat eleştirisi hakkında yazılar yazdı. Halen İTÜ’de bu perspektife ağırlık verdiği Sosyoloji ile Medya ve Toplum dersleri veriyor. Yeni medya sanatının sosyolojik olarak nasıl okunabileceği ile ilgili bir araştırma yürütüyor.
Geçtiğimiz aylarda Ekmel Ertan, Zeynep Gündüz ve Fatih Aydoğdu ile birlikte Amber Sanat ve Teknoloji Festivali kapsamında "parataktik müşterekler" temalı bir uluslararası konferans düzenledi. Amber Festivali, bugüne kadar “Ses ve Tutunma", "İnterpasif Persona", "Siborglaştıramadıklarımızdan mısınız?", "Veri-kent" ve "Öteki Ekoloji" gibi temalarla çalışan Türkiye’deki tek bilim, sanat ve teknoloji etkinliği.
Disiplinler-ötesi formata sahip Transmediale ve Ars Electronica gibi etkinliklerle birlikte çalışan Amber’in önümüzdeki dönem bu alandaki kuramsal ve kavramsal tartışmayı besleyecek çeşitli yayınları da olacak. Önümüzdeki aylarda yapılması planlanan "Nano Süpermarket" başlıklı bir sergi ve konferansı de ekleyelim.
Parataktik müşterekler, hegemonyaya karşı tekilliklere açılan, başka olasılıkları çoğaltmaya yönelik bir çaba. Dolayısıyla yeni adil bir dünya, Ebru Yetişkin’in deyişiyle “o da varsa, evet, tahayyül gücünün eylemle birleştiği parataktik müşterek alanlara, zamanlara ve olasılıklara açık diyebiliriz”.
Ayşegül Sönmez: Bu yılkı festivalin teması, "Parataktik Müşterekler"di. Hiç anlayamayacağımız gibi gelen bu tema aslında o kadar hepimizi ve hepimizin sorunlarını kapsıyor ki… Biraz bahsedebilir misin?
Ebru Yetişkin: Müştereklerden kasıt, ortak olanlar… Ekolojiden hukuka, siyasetten ekonomiye uzanan geniş bir alana yayılıyor. Adalet, eşitlik, özgürlük, sevgi, demokrasi, doğa ve barış… Bunlar müşterekler olmasına rağmen müşterek çıkarlarımız için kullanılmayabiliyor. Bugün barış adına savaş yapılması, çevreyi koruma adına doğanın katledilmesi ya da kentsel dönüşüm adına mutenalaştırmadan bahsedebiliyorsak tüm bunlar aynı zamanda müştereklerin kapıldığını ve içeriğinin boşaltıldığını gösteriyor. Oysa teknolojiyi üreten insanlar olduğuna göre, bugün dijital teknolojilerin işleyiş ve örgütlenme yollarını inceleyerek bu zihniyeti toplumsal yaşamımızdaki müşterekler için acaba nasıl kullanabiliriz diye soruyoruz parataktik müşterekler ile… Parataktik, kısaca geçici ve dinamik bir şekilde "bir araya getiren" düzenleme olarak tanımlanabilir sanırım. Dilbiliminden ödünç alınan ve modern-öncesi zihniyetle ilgili parataktik kavramıyla geçici ve dinamik ittifakların farklı işleyiş yollarına dikkat çekiyoruz. Bugün parataktik müşterekleri tartışmak dijital teknolojilerin işleyiş ve örgütlenme ilkeleri üzerinden siyaseti, ekonomiyi, kenti, tasarımı, ekolojiyi ve bedeni yeniden düşünmeye açılma amacını taşıyor tabi aynı zamanda…
Ayşegül Sönmez: Sizi festival için bu konuyu seçmeye iten sorunların başında ne geliyordu? Dijital teknolojilerin, internetin daha iyi bir dünya için yeterli olmadığını kavramak olabilir mi?
Ebru Yetişkin: E-devlet uygulamaları bir yana, Yahoo’nun günde 14 milyar, Facebook’un ise günde 800 milyon güncellemeyi yönettiği düşünüldüğünde büyük veri çalışmalarının günümüz sosyal ve beşeri bilimler çalışmalarına yön vermemesi kaçınılmaz gibi duruyor. Dijital teknoloji ve yeni medyayla ilgili üretilen son derece romantik ve ütopik yaklaşımların sürdürülmesi, bu nedenle kritik bir işleve sahip. İnsan Hakları Beyannamesi’nin kabul edildiği 1776 yılında Adam Smith’in yazdığı Milletlerin Zenginliği’ne karşılık bugün Yochai Benkler belki de parataktik müştereklerden yola çıkan bir düşünce çizgisinde "Ağların Zenginliği"nden bahsediyor. Dijital teknolojilerin kamusal müşterekler için kullanılmasıyla daha iyi bir gelecek yaratmaya hizmet etmesine dair romantik ve ütopik yaklaşımın benimsenmesi, müştereklerin canavarlığına yakalanılan yer sayılabilir. Zira birlikte çalışan devlet ve piyasa aktörleri, müşterekleri kendine mal ederek bizi otoritelerini sağlayan koşullara tabi olmaya sürükleyebiliyor. Bu nedenle parataktik müşterekler, yeni medya ve dijital teknolojilerin "işleyiş protokollerinin içine gömülü olan zihniyetleri ve eylem yollarını okuyabilmek, paylaşabilmek ve bunları yaymanın yollarını çoğaltmak"la ilgili sayılır.
Ayşegül Sönmez: Devlet ve piyasa aktörleri tam olarak bunu nasıl yapıyor?
Ebru Yetişkin: Örneğin internet ve dijital ortamlarda "güvenlik" nedeniyle kişisel verileri toplayarak ve sınıflandırararak… Mobil uygulamalarında daha çok hesaplama ve veri analizi kullanarak yönetimde egemen olmaya başlıyor, müştereklerin belirli bir şekilde kullanılmasına ve yönetilmesine de yol açıyor bu aktörler… Geçenlerde dijital beşeri bilimler ve yeni medya alanındaki öncü isimlerden biri olan Lev Manovich, milyonların oynadığı online oyunlardan biri olan World of Warcraft’in oyun olarak gizlenen bir tüketici veri toplama operasyonu olduğunu ve bunu da bir sanayi zirvesinde söyleyenin şirketin eski yöneticilerinden biri olduğundan bahsediyordu. TTNet ve Phorm da bunun Türkiye’deki en güncel örneği olarak gündemimizde. Dolayısıyla bu tip dolaylı operasyonlar ve ihlaller bir yana, sansür ve erişim engellemeye karşı program (oyun) bozma dilleri ve yolları ile değişik virüslerin işleyişleri, parataktik müşterekler bakımından incelenmeye değer duruyor.
Öte yandan Wikipedia ve ücretsiz açık kaynak projeleri gibi müşterek temelli formatların dijital teknolojiler ile geliştiğini görüyoruz. Ancak devlet ve piyasa aktörlerinin veri toplama ve yönetimindeki varlığı ile otoritesini artırmasıyla kalabalıklar, giderek daha yönetilebilir ve hegemonya altına alınabilir hale geliyor. Üstelik de kendi rızalarıyla…
Ayşegül Sönmez: Ama internetin imkanlarını da görmezden gelemeyiz. Hatta yarına dair umudumuzu yeşerttiklerini hiç mi iddia edemeyiz?
Ebru Yetişkin: Bana göre parataktik müştereklerin en son örneklerinden birini New York ve çevresini etkileyen Sandy Kasırgası sonrası MIT Medya Laboratuarı’nın kurduğu Kasırga Hacker’ları girişimiyle deneyimledik. Paylaşılan bir Google dosyasıyla birbirini hiç tanımayan 20 kadar hacker, fırtına nedeniyle sekteye uğrayan enformasyon kaynaklarını güçlendirmeye ve dağıtmaya çalıştı. Şarj cihazlarının doldurulabileceği noktalardan, battaniye dağıtımının yapılmasını sağlayanları bir araya getirmeye ve afet analizi için kullanılabilecek fotoğrafların Twitter’da instagramdan alınmasına kadar çeşitli etkinlikler gerçekleştirdiler. Bu bir nevi farklı ve bağımsız güçlerin bir araya gelerek geçici ve dinamik bir ittifak kurmak suretiyle müşterekler için işlemesiydi. Kalabalık kaynaklı veriyi işbirliği yoluyla toplayarak afet ve kriz durumlarında ortak çözüm sunmayı amaçlayanlar SandyCrisisCam etkinlikleri gibi kamusal alanlarda birlikte hareket ettiler ve dağıldılar.
Ayşegül Sönmez: Peki ya bir müşterek olarak İstanbul? Ona nasıl parataktik yaklaşabiliriz?
Ebru Yetişkin: İstanbul gibi megalopoller farklılıklarımızla bir arada yaşadığımız ve ulusaşırı sermayenin yönetime hakim olduğu müşterek alanlar bugün. Müşterekleri oluşturanın, her birimizin düşünce ve eylemleriyle de var olduğunu düşünecek olursak bizim, her birimizin ‘’bir araya getiren düzenlemeleri yaratma’’ gücümüzden bahsedebiliriz. Taksim Meydanı ortak, paylaştığımız bir kamusal mekan. Şimdi bu denli herkesin söz ve yaşam hakkına sahip olan bir müşterek alanın yeniden düzenlenmesi sürecine baktığımızda eski ve miadı dolmuş bir hiyerarşik tepeden inmeci anlayış görülüyor. Bu, bana kalırsa çağdaş bir yönetim anlayışıyla da örtüşmüyor. Hiper-rant döneminde halbuki parataktik müşterekler yaklaşımı ile meydanın güncellenme sürecini tahayyüle, hayale açmak, çeşitli olasılıkların yaratılmasını ve çekişmesini sağlayacak etkinlikler düzenlemek, online forumlar ile olasılıkları sorgulamak, bütçeyi paylaşarak şeffaf ve gerçekçi bir yapılanmanın müşterek bir şekilde nasıl yapılacağını araştırmak gibi pek çok yol denenebilirdi.