Narsisizmin sembolü, Samsung’un büyük oyunu, Hülya Avşar’ın kimsenin merak etmediği filmi… Adı ve çağrıştırdıkları bile başlı başına iticilik sembolü olan, milenyum neslinin vazgeçilmezi selfie’ler kırılma-dökülme ve bilumum kaza haberiyle müzelere gireli çok oldu. Ancak onlara özgü yeni bir müessese açılması yeni haber…
Evet, yanlış duymadınız. Eğer siz de Instagram hesabı kendi fotoğraflarından ibaret bir kendini gösterme hastasıysanız ve tedavi olmak yerine yaratıcı selfie’ler çekmek için yer arıyorsanız, The Museum of Selfies (Selfie Müzesi) tam da aradığınız teşebbüshane… 1 Nisan’da (mükemmel bir tarih seçimiyle) Glendale, Los Angeles’da hizmete giren “sanat” alanı, parlak ışıklı rengarenk stüdyolarıyla Instagram düşkünlerine kapılarını ardına kadar açtı.
Giriş ücreti 25 dolar olarak belirlenen müze duvarlarında ve yerleştirilen arka planlarda istediğiniz onlarca konseptte selfie çekmek mümkün. Rengarenk çiçekler, bilim kurgu stili grafikler, vahşi doğa, hatta ünlü dizi ve filmlere dair temalar selfie çılgınlığında sınır tanımayanlar için sonsuz seçenek sunuyor.
Müzeyi sanata ve sanat tarihine dair hiçbir şey içermediği için eleştirmeye kalkanlar içinse Van Gogh’un “Bedroom in Arles” (Arles’daki Yatak Odası, 1888) adlı tablosunun arka planı ve 1920’lerdeki gibi siyah beyaz fotoğrafların çekildiği bir fotoğraf stüdyosu lütfedilmiş.
Müzenin en yaratıcı alanı ise kesinlikle selfie ile bütünleşen banyo. Üstelik ayna karşısında fotoğraf çekmenin kural olduğu banyo selfie’lerine karşın burada ziyaretçilerin yansımalarını göremeyecekleri bir ayna yer alıyor.
Devasa yapay yiyecekler, tabii ki bir Vosvos, selfie tutacaklarından yapılma Game of Thrones’un demir tahtı da “like”a doymak isteyenler için özel olarak “selfie”lere alet olmak için tasarlanmış. Yerleştirmelerin yanındaki tabelalarda ise o tür selfie’nin neden bir akım haline geldiğine dair “aydınlatıcı” bilgiler bulunuyor.
“O nasıl müze?” diyorsanız, zamanın ruhu adına size Bahar Candan cevabı net bir şekilde verebilir: “Bu da böyle bir müze…”