A password will be e-mailed to you.

Zekâ, Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı anlamına gelen Arapça kökenli bir sözcük. Buradaki tanım sabit bir “yetenek” vurgusu yaptığı (ya vardır ya yoktur) ve zekânın geliştirilebilir olmasını görmezden geldiği için zekâyı doğuştan gelen ve değişmesi mümkün olmayan yetenekler toplamı olarak gören zihniyeti yansıtıyor. Oysa zekânın Arapçada zihin pırıltısıyla beraber ateşin harlanması anlamında bir kullanımı daha var. Harlanan ateş, zekânın nasıl anlaşılması ve değerlendirilmesi gerektiğine dair oldukça uygun bir metafor. Bir an için zekânın TDK’da yazan anlamını unutup zihin pırıltısı üzerine düşünelim.

Nasıl ateş, altına odun atıldıkça daha çok harlanır, unutulursa da sönüp giderse; zekâ da gelişmek için gayret ister ve kesinlikle geliştirilebilir. O hâlde, harlanan ateş metaforunu akılda tutarak, şu soruya cevap verelim: Çocukların zekâ ve yeteneklerini nasıl geliştirebiliriz? Yahut, zihin pırıltısını nasıl güçlendirebiliriz?

İnsan beyninin deneyimler karşısında öğrenme yoluyla değişme ve gelişme kapasitesini hatırlayalım. Nöroplastisite denilen beynin bu yeniden yapılanma özelliği, zekâyı sabit ve değiştirelemez gören her türlü anlayışı sorgulamayı gerekli kılar. Böylelikle zekâyı tıpkı ateş gibi beslendikçe gelişen ve başlangıç noktası ne olursa olsun gösterilen çabaya bağlı olarak işlevlerinde iyileşmeler görülebilen yetenekler bütünü olarak görebiliriz.

Carol Dweck ve arkadaşlarının yaptığı araştırmaya göre, zekânın geliştirilebileceğine inanan çocuklar hata yapmaktan korkmuyor ve hatalarından ders alabileceklerine inanıyorlar. Bu yüzden önlerine çıkan güçlükleri daha kolay aşıyorlar. Ayrıca zekânın sabit ve değiştirilemez olduğuna inanan yaşıtlarına kıyasla yenilgi karşısında pes etmiyorlar. En önemlisi de hatalarının nedenini zeki olmamalarına değil, çalışmamalarına bağlıyorlar (2007). Böylelikle kendilerine güvenleri düşmüyor; ayrıca, güçlükleri öğrenme fırsatına çeviren, yaratıcı düşünmekten korkmayan ve öğrenmeye hevesli bireyler olma potansiyellerine yaklaştıklarını görüyoruz.

Gina Lee Kim

Gina Lee Kim

Diyelim ki zekânın gösterilen çabaya bağlı olarak değişebilip gelişebileceğine inandık. Bunu çocuklara nasıl aktaracağız? Bu noktada devreye sosyal ödül olarak övgü giriyor. Ancak kişisel özelliklere ya da genel yeteneklere dayanan övgüler yerine çocukların o anki uğraşları ne ise onun üzerine harcadıkları çabayı övmemiz daha etkili olabilir. Claudia Mueller ve Carol Dweck’in yaptığı bir araştırmada, çabanın vurgulandığı “Bu problemi çözmek için ne kadar çok çaba harcamışsın!” övgüsü alan çocuklar, kişisel özelliklerinin vurgulandığı “Bu problemi çözdüğüne göre çok zeki olmalısın!” övgüsü alan yaşıtlarına kıyasla matematik problemlerini çözerken hem daha çok eğlendiler hem de olumsuz geridönüt aldıkları durumda problemleri çözmeye devam etmekte daha istekli oldular (1998).

Son olarak hatırlatmakta fayda var, Vincent Van Gogh hayatı boyunca sadece bir tablo satabilmiş bir ressamdı; buna rağmen daha iyi resimler yapabilmek için hep daha çok çalıştı. Eğer önemli olanın çaba değil de iyi resim yaptığına dair övgü almak olduğuna inansaydı, Van Gogh olabilir miydi?

O hâlde neden Van Gogh’lar yetişmesine engel oluyoruz?

 


Kaynakça
Blackwell, L. S., Trzesniewski, K. H. and Dweck, C. S. (2007), Implicit Theories of Intelligence Predict Achievement Across an Adolescent Transition: A Longitudinal Study and an Intervention. Child Development, 78(1), 246–263.

“Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü – zekâ”. Erişim tarihi: 7 Ocak 2017.

Mueller, C. M., & Dweck, C. S. (1998). Praise for intelligence can undermine children’s motivation and performance. Journal of Personality and Social Psychology, 75(1), 33-52.

“TDK Güncel Türkçe Sözlük – zekâ”. Erişim tarihi: 7 Ocak 2017.

Daha fazla yazı yok
2024-12-22 12:40:09