A password will be e-mailed to you.

Zaha Hadid’in kaybını devam eden bir mimarlık geleneğine ait bir neferin kaybından çok, bu akımların içinde başlamış olsa, kendi eşsiz yeteneği ve duyarlılığı ile çevresindeki diğer tasarımcılardan uzaklaşmış, yalnız ve nadide bir yıldızın yitimi olarak değerlendirmek lazım.  

Hadid benim zihin haritamda Coco Chanel ile Oscar Niemeyer arasında bir yerlerde yer alıyor. Tıpkı Niemeyer gibi, içinde bulunduğu mimari güncelin içinde yeteneği ve görüşüyle kendine özgü, tekrar edilemez bir dili, yıllar içinde inşa etmiştir Hadid; fakat kritik bir yerde iki mimar birbirinden ayrılır. Niemeyer ne kadar çizim masasında yalnızsa da, bunun tam tersi bir politik hayatı tercih etmiş, Brezilya Komünist Partisi’nin başkanlığına kadar yükselmiş, her zaman toplumun önemli bir sözcüsü gibi davranmıştır. Zaha Hadid ise, en az Niemeyer kadar politik bir aile çevresinde büyümüş olsa da, dilini sosyal ve politik bir bağlama oturtmak için özel bir çaba sarf etmez. Hatta bazen politik doğruyu bile es geçtiği olabilir, birkaç sene önce olay yaratan Katar’daki projesinin inşaatında ölen işçilerle ilgili açıklaması hala zihinlerde tazeliğini korumaktadır. 

Bu pervasızlığa kadar varan keyfiyet hali, Hadid’i kendisini mimarlardan çok, bundan yüzyıl önce yine pervasızca devrimler yapan Coco Chanel’e yaklaştırır.  Mimari ve kişisel arzularının peşinden koşarak kendine bir yol açmıştır. Niemeyer gibi bir politik bilinçle yaptığını göremeyiz bunu, öncülü Coco Chanel gibi, kendini var etmek ile o kadar meşguldür ki, bu uğraşla istemeyerek de olsa pek çok kadına rol model olmayı başarmıştır. Coco ile kadınlar pantalonla tanışmış, cinsiyet kimlikleri arasındaki bir duvar daha yıkılmıştır. Zaha sayesinde mimarlık gibi erkeklerin egemen olduğu bir meslekte, kadınlar, en tepeyi, ulaşılabilir bir zirve olarak algılamaya başlamışlardır. 2004 yılında kazandığı Priztker ödülü ile bu ödülü kazanan ilk kadın olmuştur. Hala da tek başına kazanan ilk ve (şimdilik) son kadın mimardır. (2010 yılında Sejima, ortağı ile birlikte kazandı.) 

Kendisi 80’ler sonrası büyük bir anlam krizine giren mimarlık dünyasında bu krizi kendisi için bir dil yaratma fırsatına çeviren birkaç mimardan biridir. İlginçtir bu isimlerden bir tanesi de, eski mentörü olan Rem Koolhaas’dır. Koolhaas ve OMA, bu krizin üstüne düşünerek, bu krizin üstüne giderek bir mimarlık ortaya çıkarmaya çalışmıştır. O yüzden de OMA için söylem, reeldeki mimarlıkları kadar kritik, hatta çoğu zaman daha başat bir rolde yer alır. Hadid ise bu krizi, bir ekol ya da tarz grubuna bağlı kalmama özgürlüğü olarak görmüş, kariyeri boyunca güncel mimarlığın ve bunu üreten kişi ve kurumların tam göbeğinde yer alsa da, her zaman yeteneği ile çerçevelenen mesafeli bir Hadid tarzını çevresine kabul ettirmiştir.

Hadid, 90’larda çok yarışma kaybettiğinden bahseder. Dünya onun çizgisine kâğıtta hazırdır belki ama bina yapmasına daha hazır değildir. Fakat bu dönem aynı zamanda, arada birkaç inşa edilmiş işle de taçlanan, Hadid tarzının nihai hale ulaşmasına uzanan bir tefekkür dönemidir. Nitekim bu tefekkürün sonu muhteşem bir patlamayla gelir. Milenyum başından itibaren, Hadid’in inşa edilen işlerinde astronomik bir artış olur. 80’ler ve 90’larda oluşan birikim, adeta her kıtada ve büyük ülkede bir Hadid yapısı ile sonuçlanmaya başlar. Projelerin ölçeği ve çeşitliliği artar, hatta bina ölçeğinden çıkarak kentsel tasarım ölçeğinde de işler yapmaya başlar ofisi. Bu arada ofisi de büyür, bir zamanlar “golf oynamadığım için iş kaybettiğim oldu” diyen mimarın ofisi, golf oynayan, Sir ünvanlı ofislerin cirolarına denk, Londra’nın en önemli ve kalabalık mimarlık ofislerinden birisi olur. 

Hadid’in milenyum sonrası başarısında kuşkusuz seçilmiş yalnızlığını kurumsallaştırmasının payı büyük. Kâğıtta sıkışıp kaldığı yılların acısını çıkartır bir şekilde özellikle son 10 yılda pek çok projeyi hayata geçirdi. Bunu başarırken, her yıldız mimar gibi kendini tekrarla eleştirildi, projelerinin çevresiyle kurduğu ilişki tartışma yarattı. Katar ve Çin gibi ülkelerde Hadid projelerini hayata geçirirken ölen işçilerle ilgili kayıtsızlığı konuşuldu. Hatta pek çok mimarın gözünde stereotipik yıldız mimar figürü Hadid ile cisimleşmiş oldu.

Aslında bu polemiklerin arkasında son derece basit bir hikâye yatıyor: eşsiz yeteneği ve görüşü ile çağının ötesindeyken de yalnızdı, inşaat ve tasarım teknolojileri onun çizgisine hizmet eder hale geldiğinde, bir yıldıza dönüşürken de yalnızdı. Toplum, norm dışı düşünenleri de, ilah noktasına çıkardıklarını da, yalnızlaştırır. O yüzden, Hadid’in hikâyesi tutarlı bir yalnızlığın, bunun sonucunda kristalleşen bir tarzın ve her dönemde bizi şaşırtmayı başaran bir mimarlığın hikâyesi aynı zamanda. 

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 17:21:40