A password will be e-mailed to you.

En son Madrid’deki Arco Sanat Fuarı’nda Anselm Kiefer’in hemen yanında 185 bin euro’luk 1979 tarihli işiyle Maçka Sanat Galerisi’nde karşımıza çıkan Canan Beykal, büyük suskunluğunu sanatatak için bozdu.

 

Canan Beykal, ayrıca Salt’ta açılan Duvar Resminden Korkuyorlar sergisinde 1970’lerdeki eylemleri ve sanat pratiğiyle gündeme geldi. Bu sergiden kısa bir süre önce düzenlenen AICA oturumlarında yaptığı konuşma, sanat çevresine sanat ortamına küs olduğu fikrini verdi. Beykal’la söyleşiye 1970’lerden ve  Duvar Resminden Korkuyorlar’dan söz ederek başlıyoruz:

 

Ayşegül Sönmez: Döneme bakarken o politik ruhunun gerektirdiği toplumsal gerçekçi işler üretme zorunluluğundan söz etmiyoruz. Beni en çok bu etkiledi. Ne dersiniz? Ahmet Öktem’le Cihat Aral’ın yan yana durabilmesi gibi…

Canan Beykal: Farklı estetik kaygılar taşıyan sanatçılar aynı politik duruş içinde olabilirler bence….Görsel Sanatçılar Derneği estetik açıdan herhangi bir kural getirmiyordu. Toplumsal kaygılar az çok ortaktı. 

 

Ayşegül Sönmez: Aslına bakarsanız, bütün estetik cepheler o dönem bir cepheye çıkıyormuş gibi… Sanki öncelikli olan, estetikten tamamen vazgeçme eylemi olmuş? Haksız mıyım?

Canan Beykal: Sanatçıların estetikten vazgeçmeleri farklı sanatsal görüş nedeniyleydi kanımca… Sanatlarına kaba bir toplumsal gerçekçiliği bulaştırmayan sanatçılar da bilinçli olarak estetik sorununu tartışmışlardır. Belki de sanat kavramının tartışılmaya başlaması o dönemlerde başlamıştır diye düşünüyorum. Benim için 70’lerin sonunda sanat kavramı ve estetik gibi kavramlar, geleneksel bakış anlamında ele alınmamaya başlamıştır artık… Kimi sanatçılar politik düşüncelerinin toplumcu gerçekçi bir yaklaşımla dile getirilmesinden yana oldular. Kimileri için sanat kendi kavram alanında ve ontolojik olarak tartışılması gereken bir alandı.

 

Ayşegül Sönmez: Hem AICA kongresi hem bu sergi sanat ortamı size nostalji yaşattı mı?

Canan Beykal: Nostalji filan yaşatmadı ne AICA ne de bu sergi. Ben eskiye, anılara düşkün değilim. Ne anı biriktiririm ne de geçmişe ait herhangi bir eşya saklarım. Ama bütün bunlar tarihsel birer gerçek ve ben de bu öykünün kahramanlarından biriyim. Yaşandı geldi geçti… Ben asıl geçmişe bu merakın nedenini merak ediyorum,kurumların, örgütlerin filan geçmişi bu eşelemelerinin nedenini…

 

Ayşegül Sönmez: Herkes sizin sanat ortamına küstüğünüzü söylüyor. Doğru mu? Doğruysa sizi kim neden kırdı?

Canan Beykal: Herkes kim? Sanat ortamı içinde bulunmadığım doğru, eskiden de az çok böyleydi. Açılışlara filan zorunlu olmadıkça gitmezdim ama biraz da hayat şartları zorluyor şimdi. Sanat ortamına küsmek değil de kırgınlıklarım, kızgınlıklarım elbette vardır. Bazı kişilerin, hem de yakınımda olmak fırsatı bulmuş kişilerin son derece haksız ve ayrımcı tutumlarını yaşamış bir sanatçı olarak bu ortamdan hazzetmemeye başladığım doğrudur. Ama bir sanatçı ve yazar olarak başka hangi ortamda yaşayabilirdim ki? Bir şeylere devam etmek ya da bırakmak sorununa gelince… Değişen koşulları da hesaba katmak gerekli diye düşünüyorum. Sadece kişisel sorunlarınızdan dolayı değil, sanat yapmanın koşulları, amacı ve bağlamı değişmiştir başka aktörlere gereksinim doğmuştur. Bazı sergilere katılmayı reddetmişimdir. Doğru, bazılarından da birileri sizi uzaklaştırma çabası vermişlerdir. Biyografi şişirmek için herhangi bir sergi ya da çaba bana artık anlamsız geliyor. Sanatın kültür endüstrisi içindeki konumu konusundaki düşüncelerimin de bunda rolü büyüktür. Sanat ve sanatçıya duyulan ihtiyacı farklı şeyler ve farklı kurumlar belirliyor artık. Bu ortam bizim değil asıl gençler için zor. Bir hoca olarak bunu çok yakından saptamaktayım.

 

Ayşegül Sönmez: Bugünün 70’lerden en büyük farkı nedir sizce?

Canan Beykal: Bir sanatçı olarak yanıtlayacağım, oldukça sübjektif olabilir… 1970’lerde her şeyi kendi ellerinizle değiştirebileceğinize dair bir gücünüz olduğunun hissi vardı. Bu his sanatınızda, yaşamınızda, dünyaya bakışınızda size radikal bir gözüpeklik ve coşku veriyordu. Bugün ise sanatçının böyle bir güce sahip olduğuna dair en ufak bir hissinin olduğunu düşünmüyorum. En iyileri bugün en uzlaşımsal olan, eleştirel gibi gözükenler de dahil hatta onlar en çok dahil edilenler…

Daha fazla yazı yok
2024-11-22 01:36:00