A password will be e-mailed to you.

Beyazımtırak, Ayşe Erkmen’in Arter’in yeni binasında açılan ve sanatçının Türkiye’deki ilk kurumsal solo sergisi olma niteliği taşıyan aynı isimli sergiye eşlik ediyor. Sergi, Ayşe Erkmen’in 1970’lerden bu yana gerçekleştirdiği sanatsal üretim içinden retrospektif bir anlayışla seçilenlerle birlikte bu sergi için özel olarak tasarlayıp ürettiği yeni işleri bir araya getiriyor. Serginin küratörlüğünü üstlenen Emre Baykal’ın Ayşe Erkmen ile yaptığı söyleşinin yer aldığı kitapta sanatçının 50 yılı aşkın bir süredir kesintisiz şekilde sürdürdüğü sanatsal üretime ışık tutan arşiv fotoğrafları ile birlikte Arter’in yeni binasına uyarlanıp yeni bir ilişkiler ağı içinde sunulan işlerinin görüntülerine yer veriliyor. Kitaptan bir kesiti Sanatatak okurlarıyla paylaşıyoruz.  

 

Emre Baykal: Arter’in Dolapdere’deki yeni binasının açılış programında yer alan kişisel sergin için, kurumun koleksiyonunda bulunan ve koleksiyon dışından pek çok yapıtını bu yeni mekânla diyalog halinde yeniden hayata geçiriyoruz.

(…)

Sergiye birlikte hazırlanma sürecimizde, (…) işlerinde her zaman iç içe örülerek karşımıza çıkan tüm strateji ve niteliklerin bir arada nasıl bir bütün oluşturacaklarını dikkate almak önemliydi. Senin yapıtının çoğunlukla içinde yer aldığı mekân ve gerçekleştiği zamanla belirlenen ve sonradan birebir tekrarlanmaya izin vermeyen doğası gereği retrospektif olmasa da retrospektif nitelikler taşıyan bu serginin kapısını bize açacak anahtar olarak, görülebilir dalga boyundaki tüm renkleri kapsayan “beyaz”ı seçmeye karar verdik. Sergiye dahil ettiğimiz işlerden birinin adından ödünç alıp serginin adına da Beyazımtırak olarak taşıdığımız bu başlangıç fikrinin senin yapıtındaki somut ve kavramsal tezahürlerini sormak istiyorum.

Ayşe Erkmen: Beyaz fikri senden geldi. Bir fikir olarak değil de daha çok bir hayal olarak. “Beyaz bir sergi tahayyül ediyorum,” dediğinde bunu bir başlangıç düşüncesi olarak almak benim de işimi kolaylaştırdı. Sanat yapmanın en zor tarafı, nereden başlayacağının belirsizliği, günlerce ne düşündüğünü bile bilemeden dolanmak, masa başında oturmak, acaba bir kafeye gidip orada mı düşünsem gibi fikirlerle kendini oyalayıp durmak. Konuşmamız sırasında senin söylediğin “beyaz” ve “tahayyül”, bende “beyazımtırak” ve “hayal-et” olarak karşılık buldu; beyazı ille de renk olarak değil de belirsizlikle ilgili, varla yok arası bir şey olarak düşündüm. Belki biraz şeffaf, biraz soluk, rengi kaçmış bir sergi. Retrospektif bir bakışla da ele aldığımızdan, bazı işler o kadar eski ki, gerçekten solmuş veya hayalet olarak geri dönmüş olabilirler. Eski işlerin renkleri pastelleşti, parçaları azaldı, boşlukları çoğaldı.

(…)

“Sanki yerini bulmuş ve rahatlamış gibi”

Ayşe Erkmen, Mavi Taş, 2019, Arter’in yeni binasının hafriyatından çıkan kaya, 3 adet lamineli cam blok Taş, (Fotoğraf: FluFoto)

Emre Baykal: Arter’deki sergiyi, galeri olarak tanımlı mekâna daha girmeden başlatıyor, aynı katta galeri dışı olarak düşünülmesi gereken geçiş alanına da işler yerleştirerek içeriyle dışarıyı birbirine bağlıyor, sergiyi döngüsel bir dolaşım içine sokuyorsun. Dışarıya çıktığımızı düşündüğümüz anda aslında tekrar sergiye başladığımız yere, bizi karşılayan ilk işe, Mavi Taş’a dönmüş oluyoruz. Arter’in inşaatına başlandığında, henüz hafriyat aşamasında, binanın belleğini temsil etmek üzere Melih Fereli’nin önerisiyle onlarca metre derinlikten çıkarılıp saklanmış olan bu taş kütle, şimdi binanın içinde bir sanat nesnesine dönüşürken, sergilendiği yerin hafızasını da içinde taşıyor. Bu taşın fotoğraflarını gösterdiğimde, onunla yeni bir işe girişmek konusunda duraksamamıştın. Getirdiğin öneriyle, binanın, taşın ve senin daha önceki işlerinin hafızalarını birbirine nasıl bağladığından çok etkilendiğimi söylemeliyim.

Ayşe Erkmen: Senden daha Arter’in yeni binasının inşaatı sırasında temelden çıkan bir kaya saklamanızı istemiştim. Sen de, şaşırtıcı bir şekilde, zaten iki kaya ayırmış olduğunuzu söyleyip bana bunlardan birinin fotoğraflarını gönderdin. Üstelik çok da güzel bir kaya. Tesadüfen daha önce Stoned ve Kristal Kaya’da kullandıklarıma da çok benziyor. Formu o kadar mükemmel ki, tabii değiştirilmemeli. Stoned adlı işte cam üzerinde sallandırdığım kaya, bu sergide üç cam kütle üzerine oturuyor ve Kristal Kaya’da olduğu gibi kıpırdamak zorunda da değil. Sanki yerini bulmuş ve rahatlamış gibi.

Merdivenlerden veya asansörden sergiye gelenleri karşılıyor, sonra da sergiden çıkanları tekrar karşılıyor, görülmemesine imkân yok. Binanın temel taşı, serginin de sanki mihenk taşı! Artık sadece saf bir şekilde kendi kendini gösteriyor, tehdit etmek yerine. Altındaki cam kalaslar, tıpkı önceden depolandığı yerde üzerine oturtulduğu ahşap kalasların boyunda ve aynı düzende duruyorlar. Taş bu şekilde depolandığına ve yerleştirildiğine göre bu onun en rahat oturma şekli olmalı diye düşündüm. Bu benim çok sık başvurduğum, temel bir düşünce ve beni seçim yapmaktan koruyor. Genellikle bu şekilde düşünürüm seçim yapmak zorunda kaldığım zaman. Malzeme ne istiyor, daha önce neredeydi, ne yapmıştı, ne renkti, hangi yükseklikteydi vs. Her türlü durum için düşünülebilecek sonsuz seçenek var, ama bu seçenekleri kendim yaratmaktansa, zaten kendiliğinden var olanlar arasından seçmeyi tercih ederim. Bu beni “aşırı artistik” olmaktan kurtarır, işi de rahatlatır, özgürleştirir diye düşünüyorum.

Yine taşın kendisine dönersek; bu olduğu gibi sergilenen güzel kaya parçasının, cam kalasların üzerine eskiden olduğu gibi yerleştikten sonra, bir de kendini göstermesi gerekiyor. Bunun için de biraz cilalanmak istiyor. Daha güzel olmasa da daha giyimli olmak için… Ya da en şık haliyle görülmek için. Ya da pırıl pırıl yeni mekânla baş edebilmek için.

(…)

“Sergide sürpriz işler var”

Yerleştirme görüntüsü, Ayşe Erkmen: Beyazımtırak, 2019, (Fotoğraf: Hadiye Cangökçe)

Emre Baykal: Arter’deki sergin burada da sözünü ettiğimiz işlerin bazılarını bir araya getirirken izleyici için mekânsal bir deneyim sunuyor. Konuşmamızın başında andığımız Georges Perec’ten alıntılıyorum: “Mekânı işte böyle inşa ediyoruz: Bir yukarı ve bir aşağıyla, bir sol ve bir sağla, bir ön ve bir arkayla, bir yakın ve bir uzakla.” Beyazımtırak’ta izleyicinin işleri deneyimlemesine dayalı mekânsal inşa süreci de Perec’in tarifini hatırlatıyor. İşlerin mekân içindeki dağılımları bakışımızı ve bedenimizi sürekli hareket halinde tutuyor, yapıtla göz hizasında kurulması beklenen klasik ilişki –mekânın mimari özellikleri ve ölçeği de devreye sokularak– kırılıp duruyor. (…) Kurumsal mekânlar ya da kamusal alanlar için projeler geliştirirken, yapıtın sunacağı deneyime beklenmedik yön ve mesafeleri, mimari veya çevresel ölçekleri, uzaklık ve yakınlıkları, görünenleri ve görünmeyenleri eklediğini, bunlar üzerine kafa yorduğunu düşünüyorum.

Ayşe Erkmen: Yapıtlar arasında bir hiyerarşi olmaması gerekirmiş gibi geliyor: Yukarıda, aşağıda hareket ediyor, sallanıyor, kıpırdamadan duruyor, yere yapışmış, ses çıkarıyor, duvarda oynuyor, duvara asılmış, camdan gözüküyor, cama sarılmış, küçük odaya saklanmış vs. gibi… Bir sürü işin bir sergide birlikte olmaları kendi mekânlarına sahip olma isteklerini de beraberinde getiriyor. Bu neredeyse onların karar verdikleri bir şey. Ben de acaba bu iş nerede olmak istiyor, nasıl görünmek ister, yanında kim olsun gibi soruları dikkate alıyorum ve bu konuda kafa yoruyorum tabii. Bu biraz serginin nasıl bir sergi olduğuyla da ilgili.

Biz Beyazımtırak derken, senin o ilk buluşmamızda bahsettiğin “beyaz bir sergi tahayyülü”nü takip ederek sergiye başladık. Beyazımtırak huzurlu olmayı mı gerektiriyor, yoksa silik olmayı mı? Saf mı, yoksa soğuk mu? Bunun gibi sonsuz beyazımsı düşünceler uçuştu ve hâlâ uçuşuyor kafamda. Retrospektif nitelikli bir sergi sıkıcı olabilir. Oysa ki ben sürprizleri severim; hem izleyici için, hem de daha çok kendim için. Bu sergide de bazı beklenmedik, sürpriz işler var bence. (…)

Ayşe Erkmen Ev, 1993, (Fotoğraf: FluFoto)

Ayşe Erkmen-Beyazımtırak 19 Nisan 2020‘ye dek Arter’de ziyaret edilebilir.

 

İLGİLİ HABERLER

Ayşe Erkmen “MAGRITTE” ile Tayland Bienali’nde

Kayıt altındaki zaman: “Saat Kaç?”

Daha fazla yazı yok
2024-11-21 16:38:38