Senaryo, In-Yer-Face anlayışının temsilcilerinden İngiliz oyun yazarı Martin Crimp’in Türkiye tiyatro izleyicisiyle buluştuğu ikinci oyunu. 2003 yılında Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen “Kır” ile tanıma fırsatı bulduğumuz Crimp, kimileri için tiyatronun dahi çocuğuyken, kimileri için anlaşılması zor bir yazar.
Mehmet Birkiye rejisiyle sahnelenen Senaryo, New York’ta modern bir ofisin toplantı odasında, Brooklyn’den gelen Anne’in, hikâyesini film yapımcısı çift Andrew ve Jennifer’a anlattığı sahne ile başlar. Anne, kocasının kendisini bağlayıp, ağzını bantlayarak uyguladığı tacizden dolayı yaşadığı travmayı, bir psikolog veya psikiyatriste değil de film yapımcılarına anlatmaktadır, çünkü Anne’in aradığı şifa değildir. O, hayatını bir film senaryosu olarak satmanın peşindedir.
İnsanların hayat hikâyelerinden beslenen Andrew ve Jennifer ise artık Anne’in hikâyesinin ortaklarıdır ve onlara göre, hikâyenin sahiciliğinin bir önemi yoktur, çünkü gerçek yetersizdir. Genç Anne eğer var olmak istiyorsa kurguya dâhil olmalı, sıra dışı şeyler yaşamalı ve gerekiyorsa kendi hikâyesine ihanet etmelidir. Eski bir oyun yazarı ile bir aktörün de işe alınmasıyla, Anne’in hikâyesi çarpıtılarak tanınmayacak bir hale getirilir ve en sonunda, röntgenci bir fanteziye dönüşür.
Medyanın gerçeği
Gerçeğin medya tarafından ne ölçüde çarpıtılabildiği ve yaşamın sanata dönüşürken gerçekten ne derece uzaklaşılabileceğini sorgulayan Senaryo, günlük yaşamın sahnedeki izdüşümünü arayan izleyici için bir miktar hayal kırıklığı yaratabilir.
Oyunda, diğerlerinden sıyrılan bir karakter ve oyunculuk göze çarpmazken, Andrew’u canlandıran Çağrı Şensoy’un sahnedeki snob duruşu, Jennifer rolündeki Güneş Sayın’ın abartılı oyunculuğu, tam da canlandırdıkları karakterler gibi, izleyici üzerinde amaçlanan rahatsız edici etkiyi yaratıyor. “Kör Taksi Şoförü” metaforunda Salih Bademci ve içine girdiği dünyaya uyum sağlamaya çalışan Anne rolünde İmer Özgün ise üstün bir performans gerektirmeyen karakterlerini, senaryoya yeterince hizmet edecek şekilde sergiliyor.
Tüm oyuncuların oyun boyunca sahnede olması ve repliklerinin bulunmadığı anlarda, arka fonda resim yapması, izleyici üzerinde merak uyandırırken, oyunun modern temasının modern tiyatrodaki yorumu olarak göze çarpıyor. Bunun yanı sıra, günümüz New York’unun rekabetçi ve acımasız dünyası, dekor ve ışık anlamında inandırıcı bir şekilde ortaya konuyor.