Log In Register
Lost your password?
A password will be e-mailed to you.

Ridley Scott‘ın zamanının ötesindeki klasiği Blade Runner’ın (1982) 35 yıl sonra çekilen devam filmi Blade Runner 2049‘un basın gösterimi gerçekleşti. Yapım 6 Ekim’den itibaren Türkiye’de gösterime giriyor, ancak sansürlü olarak.

Filmin Türkiye versiyonundaki sansür Blade Runner 2049’un film eleştirmenlerine yapılan basın öngösteriminde ortaya çıktı. Bazı sahnelerde aniden yakın plana geçilirken görüntü çözünürlüğünün belirgin biçimde düşmesi, atlamalar, diyaloğun bölünmesi dikkat çekti. Konuyu ilk olarak film eleştirmeni Burak Göral, Twitter hesabında gündeme getirdi ve çıplaklık içeren görüntülerin kadraj dışı kalacak şekilde perdeye geldiğini söyledi.

Sansür mü oto-sansür mü?

Sansüre uğrayan Blade Runner 2049’daki müdahalelerin Film Denetleme ve Sınıflandırma Kurulu’nun kararı doğrultusunda mı yapıldığı yoksa dağıtımcının Türkiye’de alacağı yaş sınırlandırmasını asgariye indirme kaygısıyla oto-sansür mü uyguladığı henüz bilinmiyor.

Önceki Yazıİdeal Bir Sanatçı Olmanın 21 Yolu
Sonraki YazıAntalya Film Festivali’nin resmi seçkisindeki 13 film
Sanatatak

Benzer Yazılar

Bir Cevap

  1. Yüksel Hayirli Yanıtla

    Filmi seyrettikten sonra hep aklimda vardi, oturup film den ziyade bir filmin seyretme esnasindaki seyirci psikolojisi üzerine etkisini konu alan bir makale yazmak.

    Simdi; ben bu filmi Almanca olarak Berlin de seyrettim. Bu cok önemli, yani filmi hangi dilde ve hangi ülkede seyrediyorsunuz. Cünkü simdi yazacagim olayda oldugu gibi mekansallik cok büyük önem arzediyor.
    Filmde bir sahne var (ortalarina dogru) ucan araba yavassa kahverengi dystopiek sehir de yere iner ve sonra kameraya dogru capraz bir sekilde park eder ve kamera yukardan asagi dogru yavassa inerek tam tüm ekran capraz duran ucak arabanin önüne odaklanir.

    Ve bu esnada tabiiki ucan arabanin markasi gözümüze sokulurcasina gösterilir. Iste bu sahnede önümdü oturan iki erkek seyirci (20 yaslarin sonu ) birazda kücümser bir sekilde gülmeye basladirlar, sahne isik oldugu icin bir birlerine bakarak gülmelerini görebildim.

    Sahne su acidan ilginc, bu sahnede bir italyan, yada ingiliz veya ABD li bir seyirci kesinlikle gülmez. Türk seyirci zaten gülmez. Arabanin markasi Peugeot (Rejisör Denis Villeneuve Fransiz kültürü ile egitim almis bir franko Kanada´li belkide reklam amacli yapti, para da almis olabilir.)

    Simdi o iki Alman´in gülmesi (kücümseyerek gülmeleri) benim seyirci psikolojisi üzerine düsünmemi getirdi. Tabii burada beyinin alt yapisinda (icgüdüsel olarak) olusan kültür birikiminden bahsetmek lazim, yani o Almanlar in beyinlerine öyle bir islenmis ki sanki dersin Arabayi Almanlar dan daha iyi yapan yok, burada Alman aroganzinin ve kendini begenmisligin psisik alt yapisi ve bu baglamda bizden daha iyi bir millet olamazliginin düsünce yapisi ortaya cikiyor. Cünkü okullarda ki egitim hep buna yönelik ve sadace kendilerinin nasil basardiklarinin örnekleri ile dolu.(bu arada Alnaya daki araba endüstrisi cuvallamaya basladi bile e-arabalarindan dolayi; cünkü Alman lar uyudu kendilerine özgü bir yazilim gelistiremediler, bu baglamda Google ve Apple bagimli hale geldiler, zaten su anda bunlarla isbirligine giriyorlar, bu arada ilginc olan su BMW 1963 den beri elektrikli araba üzerinde calisiyor ama Software üzerine düsünememisler, sanki dersin sadace elektrikli olmasi yeterli, bu da Alman öngörüsü, yani en önemli etkeni düsünmemisler)

    Film ve seyirci iliskisi cok önemli, cünkü; filmde bir de 25. kareden bahsedilir ve 25 kareyi de aslinda seyirci psikolojisi olusturur. Bu konuda bilhassa Fransiz felsefesi Gilles Delluze ve Psikoanalist Jacques Lacan okumak lazim, bu baglamda Alman sanat tarihcisi Aby Warburg da unutmamak lazim.

    Neyse yazi biraz uzun oldu…aslinda daha esas konuyu tam olarak anlatamadim…baska bir yazida

Cevapla

E-Posta adresin yayınlanmayacaktır

Daha fazla yazı yok
2024-12-22 13:17:51