Filistin’den Fransa’ya sığınan, oradan Amerika’ya taşınan Mısır asıllı Müslüman bir aile, jenerasyonlar ve kültürler arası çatışmalar, aidiyetsizlik, cinsellik, uyuşturucu, alkol ve daha fazlasını harmanlarken klişelere sırtını dayamayan bir dramedi Ramy. Ama daha çok düşündüren bir komedi.
Asghar Farhadi’nin Jodaeiye Nader az Simin (A Separation) filmi birbirinden önemli ve değerli pek çok ödül almış olsa da, Batılı eleştirmenleri iki kutba bölmüştü. Kimileri hikayede İran’daki korkunç yaşam koşullarının üzerinde yeterince durmadığını, filmde İslami baskının Batıya uyarlanarak ve yumuşatılarak verildiğini vurgulayıp, İran’dan daha dramatik, insan haklarının hiçe sayıldığı, Persepolis tadında yapımlar beklediklerini üstü kapalı da olsa dile getirmekten çekinmemişti. Bir kadının, yaşlı ve hasta bir erkeği çıplak olması nedeniyle düştüğü yerden kaldırıp kaldırmaması konusunda yaşadığı ikilem kimi eleştirmenler için yeterli bir ahlaki sorgulama değildi. Jodaeiye Nader az Simin’in kazandığı En İyi Yabancı Film Oscar’ı dahil pek çok ödül, bu eleştirilerin önünü kesse de algının değişmesi için hâlâ yolumuz olduğu ortadaydı.
O da arada kalmış bir millenial!
Mısır asıllı Amerikalı komedyen- oyuncu Ramy Youssef’in yazıp, başrolü oynayıp, yapımcılığını üstlendiği Ramy ile Jodaeiye Nader az Simin çok farklı tarzlarda yapımlar olsa da onun gibi dışarıdaki izleyiciye-ötekiye, hikayesini anlatma konusunda izleyicinin beklentilerine uymaya çalışmayarak samimi ve yeni bir dil kurmayı başarıyor. Amerika’da büyümüş Müslüman ve gerçekten inanan bir genç olan Ramy aslında pek çok millennial gibi bir arada kalmışlık sendromu yaşıyor. Onun arada kalmışlığı hayatını nasıl yaşayacağı, nasıl bir yolculuk yapacağı gibi yaşıtı gençlerin yaşadıklarından biraz daha karışık. İnancını yaşama şekli bile sürekli birileri tarafından sorgulanıyor. Abdest alırken ayağını nasıl yıkaması gerektiğinden tutun, ne zaman oruç tutmaya başlaması gerektiğine kadar… İş bulmak, para biriktirmek, ailenin yanından taşınmak, aşık olmak ve sürdürülebilir bir hayat kurmak gibi dertler de cabası.
Ana karakterimiz Ramy kendini keşfetme, inancını sınama ve romantik ilişkilerde aradığını bulma konusunda birbirinden komik, zaman zaman da düşündürücü pek çok şey yaşıyor. Lakin Ramy, bu komedi unsurunu sonuna kadar sömürebilecekken, özüne sadık kalıyor ve izleyiciyi nadir rastlayabileceği yolculuklara çıkarıyor. İyi bir Müslüman Amerikalı olmaya çalışan ilk jenerasyon baba figürü, kendini çocuklarına adamış yedirip içirme görevlerini üstlenen cefakar anne, özgün bir ruh olmakla birlikte diğer kadınlar kadar rahat yaşayamayan ve bunun farkında olan kız kardeş, kendi ikilemleri ile boğuşmak yerine türlü kaçışlar keşfetmiş Müslüman bro’lar, Yahudi düşmanı ve seksist amca gibi ilk bakışta çok da şaşırmayacağınız tüm karakterlerin hayatlarından samimi birer iç görü vermeyi ihmal etmiyor Ramy.
Bölümleri film olabilecek kadar özgün
11 Eylül saldırısı ile birlikte henüz küçük bir çocukken Ramy’nin hayatında nelerin değiştiğini çok da özgün bir dille izlediğimiz Strawberries isimli bölümde Ramy Youssef yönetmenlik görevini üstleniyor. Bölümün sonunda Usame Bin Ladin’in minik Ramy ile diyaloğunda geçen “Amerikalılar Aralık’ta çilek yiyebilsinler diye…” sözleri gibi Amerikan emperyalizmine gönderme yapan metaforlar genel izleyiciyi rahatsız etme kaygısından bağımsız bir şekilde sıkça kullanılıyor. Kız kardeşi Dana’nın kendi cinselliğini keşfetmeye niyetlendiği Refugees, sürpriz gelişmelere vesile olurken ağır bir eleştirinin nasıl eğlenceli bir şekilde sunulacağına örnek teşkil ediyor.
Ramy’nin annesi Maysa’nın -ki kendisi Altın Portakal’da En İyi Film ödülü için aday gösterilen Inheritance’ın yönetmeni de olan güzeller güzeli oyuncu Hiam Abbass tarafından canlandırılıyor- tek başına sırtlandığı Ne Me Quitte Pas başlı başına bir film olacak nitelikte. Ramy, beyaz ekranda son derece sığ çizilen Müslüman kadın portresini, katmanlı ve derinlikli karakterleri ile gerçeğe dokunan bir boyuta getiriyor. Ramy’nin Müslüman kadınları sevişmek istiyor, aldatıyor, sorumluluk alıyor, kendi hayatlarına, isteklerine sahip çıkabiliyorlar. Ve Ramy’nin kökleri ile kavuşmak için Mısır’a yaptığı yolculuğu konu edinen sezonun son iki bölümü -ruhani idealizminin karşılığını Kahire’de bulacağını sanan kahramanımız, ilk kez Batılı kimliğini de keşfediyor- de özellikle bu coğrafyada yaşayan, benim gibi pek çok insanı kendi yabancılaşması üzerine düşündürecek cömert önermeler sunuyor.
Yaratıcısı Ramy Youssef’e Müzikal ve Komedi dalında En İyi Erkek Oyuncu Altın Küre’si kazandıran Ramy’nin ikinci sezonunun 29 Mayıs’ta yayınlanması planlanıyor. 1991 doğumlu Youssef’in varını yoğunu koyduğu bu sıra dışı dramedinin ilk sezonunu Türkiye’de BluTV’den izleyebilirsiniz.