A password will be e-mailed to you.

On yıl Sinopale için uğraş veren Beral Madra Karadenizliler’e sitemkar. Ali Şimşek yazıyor. 

Seçimleri atlattık. Özlemişiz sevinmeyi. Time line sevindirik olmuş durumda. Kızgınlıklar da var tabii… Sevgili Beral Madra heyecen ve kırgınlıkla olsa gerek, Sinop’un AKP’ye desteği üzerinden bir twit atıverdi. Anlamak gerek. Uzun yıllar Sinop Bienali’ni koşturan Madra şöyle diyordu: “HES’lere ve Nükleer Santrala kurban edilen Karadeniz’in AKP’ye oy vermesi akla zarar! Sinop AKP’ye oy veriyor. 10 yıl uğraştık Sinopale etkinliklerinde. Yazıklar olsun SİNOP!”

Bu twitten sonra sosyal medyanın hınzır yüzü @Sanatberbat hemen topa giriverdi. Ve arkasından esprili dillerle bir tartışma geliverdi.

Aslında Beral Madra uzun süredir bienal-siyasal olan- kamusal alan ve yerellikler üzerinden dönen bir laf kalabalığını kendince rafine etmiş oldu.

Öncelikle şunu söyleyeyim. Madra’nın tepkisinde aşırı bir iyimserlik var. Bienal ya da sanatın toplumu ve siyasayı belirleyeceği yönünde bir varsayım bu. Çağdaş sanatın aşırı politik text yapısı düşünüldüğünde bu iyimserlik iyice artıyor. Politikayı söyleme ve estetiğe indirgeyen, politikayı ikame eden bu anlayışı yıllar önce “apolitik politiklik” olarak tanımlamıştım; ya da tersi de olabilir.

Türkiye’de yerel ölçekte üç adet bienal var. Sinopale, Çanakkale ve Mardin bienalleri. Bu üç bienal İstanbul merkezli projeci profesyoneller tarafından kotarılıyor. Yani İstanbul’un bir açılım krizini çözmeye çalışıyorlar kendilerince.

Fatih Balcı’nın Çanakkale üzerine söylediği gibi, bu bienaller çoğu halka teğet geçiyor. (http://www.sanatatak.com/view/Sehre-Teget-Gecen-Bienal/1220) Yerelin katılımının sınırlı olduğu, contemporary’nin doğası gereği, yerel izleyiciyi “entelektüel olarak” ezdiği, yerelin tepkisinin ise dalga geçmek olduğu bir sarmal doğuruyor. “La anlamadım, bunu ben de yaparım” esprisi gibi…

Halk bienal yapıtlarıyla konvansiyonel (figüratif, cüsse, pentür, espri vb.) bağ kurabildiği zaman ilgi gösteriyor ancak. Kavramsallık, dökümantasyon, yerleştirmeler ilgisini çekmiyor.

Yani yerel bienaller İstanbul kültür profesyonellerinin “otantik lezzet” arayışından ve bir tür oryantalizmden öteye geçemiyor.

Bu anlamda sevgili Beral Madra’nın Sinop üzerine yazdıkları, bir tür fazla “önemseme” taşıyor.

Sanatın dünyayı değiştireceği miti, Romantizmden, modernizme ve sosyalist gerçekliğe uzun bir soyağacına sahip. Elbette önemli; ama bir tür yeni bir mit inşa ederek “kutsal” sanatçı mitini pekiştiriyor.

Sert bir örnek olacak: Guernica savaşın şiddetini, figüratif ya da kitsch bir sembolist sanat yapıtından daha güçlü veremez maalesef. Guernica’yı politik yapan üzerine binmiş söylem zenginliğidir. Yani text…

Zaten dünyayı dönüştürmek ya da siyasal olanın kendisi öncelikle pratik ve eylemdir. Bunu hiç bir şey ikame edemez…

Zaten contemporary’nin temel sorunlarından biri de bu… Pratik olan politikayı söyleme ve yapıta tahvil etmek… İkame etmek!

Elbette dünyayı değiştirmede sanatın hiçbir rolünün olmayacağını söylemiyorum ben.

Bunu abartan bir sanat ve sanatçı mitine dikkat çekiyorum sadece… Yani sevgili Beral’in iyimserliğine ben de katılmak isterdim elbette… Ama olmuyor.

Bienal insanları AKP’den soğutmuyor!

Hatta, AKP’nin sürekli pişirmeye çalıştığı Entelektüel Beyaz Türkler veya seçkinler gibi mavralarına taşrada az da olsa malzeme veriyor… Acı ama gerçek!

 

Kızmayın ama öyle!

Daha fazla yazı yok
2024-12-22 12:20:11