Şarkı şarkı, My Blooody Valentine’ı 22 yıldır beklenen albümü mbv ile karşınızdayız.
Albüm şu anda canlı olarak www.mybloodyvalentine.com adresinde… Bu anonsla beraber My Bloody Valentine’ın sitesine hücum eden müzikseverler, tabii ki, kısa süre içinde server’ları çökerttiler. Yeni albümü internet üzerinden satışa sunmasının yanında YouTube üzerinden ücretsiz dinleme imkanı da sağlayan www.mybloodyvalentine.com kapalı kaldığı bir kaç saat boyunca sosyal medyada kızgın kitlelerin gazabına uğadı (hatta sitenin bir an önce açılabilmesi için Beyaz Saray’dan yardım isteyen bir online kampanya bile başlatıldı). Neyse ki durum bir kaç saat içinde normale döndü, ve yılın büyük ihtimalle en çok merakla beklenen albümü mbv hayranları ile buluştu. Buluşmasına buluştu da, ortaya çıkan ürün 22 senelik hasreti giderecek (hatta kimilerine göre affetirecek) kadar iyi mi? Bence değil. Peki kötü mü? Bence kötü de değil. Ama oldukça sorunlu.
Grubun lideri Kevin Shields bazı müzik eleştirmenlerine göre Brion Wilson ve Syd Barrett ile kıyaslanabilecek kadar sanatçı hassaslığına sahip bir müzisyen. Örneğin grubu haklı bir ikon haline getiren 1991 tarihli Loveless albümleri için yaklaşık 20 ayrı stüdyo kullandığı, ve sürekli ertelenen ve uzayan kayıt dönemleri yüzünden o zamanki plak şirketi Creation Records’u iflasın eşiğine getirdiği biliniyor. Yapımı iki sene süren Loveless, o zamanlar için gerçekten çığır açan bir albümdü.
Rock dünyasının ekspresyonist grunge fırtınası ile yıkıldığı bir dönemde son derece içe dönük, kişisel ve psikedelik bir müzik yapan My Bloody Valentine neredeyse tek başına shoegazer akımını yaratmıştı. Kevin Shields’ın bu mükemmeliyetçi kreativitesi Loveless’ın ardından oldukça uzun bir tatile çıktı, ve 1996’da yazmaya başladığını söylediği albüm ancak 2013’te ortaya çıkabildi. Sorun da tam burada başlıyor: Eğer 1996’da yayınlanmış olsaydı, bu albüm ile ilgili pek bir sorunum olmazdı. Zira mbv, Loveless’ın kaldığı yerden devam eden bir müziksel anlayışa sahip. Onun kadar yenilikçi olmasa da, My Bloody Valentine’ın trademark’ı olan derin ve karmaşık soundu ve efektleri (özellikle Shields’ın tremolo kolunu ustalıkla kullanarak elde ettiği "Glide gitar"ı) barındıran, üzerinde düşünmemizi, zaman harcamamızı gerektirebilecek bir albüm mbv.
Tabii ki 20 yıl beklentinin ardından gelen bir albümün az da olsa hayal kırıklığı yaratması kaçınılmazdı. Geçen her sene, çıkan her dedikodu beklentileri daha da yükselttiğinden, her dinleyici albümde mutlaka itiraz edeceği bir şeyler bulacaktı. Bunlar normal. Bence asıl sorun, albümün bir önceki ile arasında 20 yıl olduğunu belli edecek bir gelişim ve olgunluktan bir hayli uzak olması. Kevin Shields’ın arzuladığı yaratıcılık seviyesine yeniden çıkması çok vakit almış olabilir, ancak bu zaman zarfında müzik olduğu yerde durmadı, ve görünüşe göre mbv ile birlikte My Bloody Valentine günümüz müziğinin gerisinde kaldı.
Şarkı şarkı mbv:
She Found Now: Albümün açılış şarkısı adeta Loveless’ın açılış şarkısı olan Only Shallow’un biraz daha ağır ve gösterişsiz bir versiyonu. Müzikteki alttan alta yavaş yavaş kaynayıp fokurdayan gerilim bir yere varamadan şarkı sona eriyor. Tremolo bar efektleri ile şarkının detoneliğe gidip gelmesi her ne kadar rock müzik için hala orijinal bir fikir olsa da, My Bloody Valentine için bir klişe olmanın ötesine gidemiyor.
Only Tomorrow: Albüm ikinci şarkıyla az da olsa bir ivme kazanıyor. Bol bol gitar strum’larla bezenmiş bu parça bize grubun farklı bir yöne gidebileceği mesajını veriyor.
Who Sees You: Gene tremolo kolu efektlerinin cömerçe kullanıldığı bir şarkı. Tamamen Loveless etkisinde olması, dinleyiciye aşina olduğu etkiyi vermesi hem iyi hem de kötü. Artık üçüncü şarkıdayız ve artık albüm niyetini belli etmek üzere.
Is This And Yes: Güncelleştirilmiş My Bloody Valentine soundu ile idare ederiz artık derken, karşımıza gitarın hiç yer almadığı, synth akorları üzerine Bilinda Butcher’ın mırıldanmalarından oluşan, albüme neden konulduğu belli olmayan amaçsız bir beş dakika geçiriyoruz.
If I Am: Bence albümün en iyi şarkısı. Arka fonda gene boğuk, derinden gelen MBV soundu üzerine jazz/soul vokalli bu orta tempodaki parçadaki wah-wah gitarın kullanımı çok yerinde ve şarkıya alışılmadık bir hava katmış.
New You: My Bloody Valentine’ın yeni ve farklı bir tarz denemede en çok gayret gösterdiği bu şarkı pop müzik temeline oturtulmuş ve son derece aklı başında bir gidişata sahip. Ancak düz, keskin ritmli bu parça bence biraz uzun tutulmuş ve bir süre sonra sıkmaya başlıyor.
In Another Way: Strum gitarlar tekrar geri geliyor ancak vokal çizgisini takip eden melodileri ve her bir kaç saniyede tekrar eden üst oktav gitar atakları ile çekici olmaktan uzak.
Nothing Is: mbv’de beni en çok hayal kırıklığına uğratan şarkı bu olsa gerek. Grup burada sanki bir bestenin bir kaç saniyelik ara geçiş kısmını almış ve üç buçuk dakika boyunca art arda çalmış. 20 seneden sonra yeni albümlerinde sadece yer doldurması için yer verdiklerini düşünmekten başka bir şey gelmiyor aklıma. Bence hayranlarına yapabilecekleri en büyük ayıp.
Wonder 2: Albümün kapanış şarkısı Kevin Shields’ın kimsenin duymadığı ve yıllardır merak edilen “d’n’b/jungle” tarzında yapmış olduğu parçalardan biri olsa gerek. Arka planda olması gereken flanger efektli white noise bilhassa önde tutulmuş, bu da bence önde olması gereken jungle ritmini zar zor duymamıza sebep oluyor. Gene de albümde beğendiğim şarkılardan birisi. Zaten My Bloody Valentine’ın en başarılı yönü hiç deneysel olarak algılanmadan deneysel müzik yapabilme yetenekleri. Kısaca mbv beni oldukça hayal kırıklığına uğrattı, buna rağmen kendi başına kötü bir albüm değil. Müzik açısından yeterince doyurucu, güzel fikirler var fakat yılın en iyi albümlerinden biri olacağını hiç sanmıyorum.
Not : 3.0/5.0