Gypsy jazz dehası Django Reinhardt’ın Nazilerle imtihanını konu alan Django, hazin konusuna rağmen izleyicilere konser keyfi yaşatan mütevazı bir yapım.
Reinhardt’ın bestelerini, Manouche ve Roman müziği alanında 70’li yıllardan bu yana Avrupa’nın önde gelen topluluklarından Rosenberg Trio’nun seslendirdiği filmin öne çıkan yanı, müziğin insanlar üzerindeki etkisine odaklı olması. Ünlü müzisyenin hayatının en kritik döneminde geçmesinin yanı sıra Nazilerin neden ve nasıl caz düşmanı olduğunu da gösteriyor Django. Ancak filmin asıl sürprizi, Reinhardt’ın sadece bazı bölümleri bugüne ulaşabilen Requiem’ini nasıl bestelediğini anlatması ve Requiem’in bir kilisede seslendirildiği tek konseri canlandırması. Hristiyan inancı, filmde beklenmedik bir şekilde vurgulanıyor. Reinhardt’ın annesi Negros’un inançlı bir Hristiyan olduğunun altını dua ettiği ve Hz. İsa ikonunun önünde mum yaktığı iki sahneyle çiziliyor önce… Reinhardt’a İsviçre sınırındaki gergin bekleyiş sırasında bir kilisenin papazı destek oluyor. Onun kilisesindeki yenilenen orgda beste yapmasını sağlıyor. Bu durum, soydaşları toplama kamplarına götürülürken sağ kalan müzisyeni Requiem’ini yazmaya iten süreç olarak sunuluyor filmde. 2. Dünya Savaşı’nda toplama kamplarında hayatını kaybeden yaklaşık 600 bin Roman bu vesileyle filmde anılıyor.
Django, ‘topyekun savaş’ın başladığı 1943 yılında geçiyor. Müzik ortağı ve dostu Stephan Grapelli Londra’da yaşayan, kendisiyse yeni grubuyla Nazi işgalcilerin de aralarında bulunduğu Parislileri eğlendiren Reinhardt da deportasyon tehdidi altında… Almanya’da cazın yozlaşmış bir müzik türü olarak nitelendirilip yasaklanması için tartışmalar yapılması 1920’li yıllara uzanır. 1933’te Hitler fremdländisch / yabancı müziği prensip olarak yasakladı. Afrikalı Amerikalılar Ari ırktan olmadığı için swing ve blues negermusik / siyahmüzik olarak adlandırılıp ahlaka aykırı bulunuyordu, dinleyicileri dans etmeye, vücutlarını sallamaya ve birbirine yaklaşmaya teşvik etmeyecek tedbirler alındığı ölçüde savaş sırasında caz müziğine izin verildi.
Propaganda Bakanı Goebbels, Alman müzisyenler cepheye gönderildikçe işgal edilen ya da müttefik ülkelerden toplulukları moral konserleri için Almanya’ya getirtmeye başladı. Roman olduğu bilinmesine rağmen üstün yeteneği takdir edilen Django Reinhardt’ın hayatını kurtaran da Almanya turnesi planı oluyor… Bu turneden sağ çıkamayacağını düşünen Reinhardt, filmde Fransız direnişçisi sevgilisinin de teşvikiyle İsviçre’ye geçmek için karısı ve annesiyle sınırda bir kasabaya gidiyor, burada akrabası olan bir Roman obasının yakınında yaşıyor… Son derece demode bir entrikayla Nazileri konser vererek oyalarken direnişçilerin sabotaj yapmasını sağlıyor!
Cecile de France’ın canlandırdığı, bir ortaya çıkıp bir kaybolan sevgilinin, Nazi subayların, sınır geçme macerasının, Roman karakterlerin beyazperdede vaktinde yaratılmış, artık ezberlediğimiz klişelerden ibaret kalması filmin derinleşmesine fırsat tanımıyor, ne yazık ki. Nazilerin müzik ‘nizamname’sinin getirdiği sınırlamaların gülünçlüğü ve konser sahnelerinin enerjisi dışında Django izleyiciyi dramatik açıdan etkileyemiyor, ama müziğin gücüyle kavrıyor.
Tanrılar ve İnsanlar’ın yönetmeninden
İlk kez yönetmen koltuğuna oturan Etienne Comar’ın bugüne dek en büyük başarısı senaristi olduğu Tanrılar ve İnsanlar adlı filmin Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü kazanmasıydı. Tanrılar ve İnsanlar Fas’taki bir manastırda yaşayan, köylülere kol kanat geren din adamlarının köktendinci teröristler tarafından katledilmesini konu alır. Berlinale’nin açılışını yapan filme imza atması, Comar’ın bundan sonraki filmlerini de majör festivallerde izleyeceğimizi garantiliyor.