74. Berlin Film Festivali’nde yarışan iki belgesel Viktor Kossakovsky imzalı Architecton ve Mati Diop imzalı Dahomey, diğer filmler arasından meselelerini sunmadaki netlikleriyle, lirik ve pür biçemleriyle sıyrılıyor. Kossakovsky çağdaş mimarinin dayanıksız beton bina aşkını, Mati Diop sömürgecilerin sanat yağmasını eleştiriyor.
Berlin’de yaşayan Rusya vatandaşı Kossakovsky’nin insanın doğaya yaptığı, sonra da kendisine yönelen tahribatı epik ve hipnotik görüntüler eşliğinde sunduğu film bizi düşündürüyor, kaygılandırıyor, üzüyor, fakat harekete geçirmiyor… Rusya’nın Ukrayna’ya saldırılarında yanmış yıkılmış devasa beton blokların görüntüleriyle açılıyor Architecton. SSCB döneminin simgesi haline gelen bu binalar, nüfusun önemli bir bölümüne alçakgönüllü yuvalar haline gelmişti…
Rusya vatandaşı olduğu için Ukrayna’ya giremeyen Kossakovsky tanıdığı kameramanlardan yardım almış bu görüntüler için… İnsanın insana açtığı savaştan, insanın doğaya açtığı savaşa geçiyor Architecton: Çimentoya ve başka yapı malzemelerine dönüştürülmek için dinamitlenen dağların görüntüsü dehşet veriyor. Daha da dehşet verici olan Türkiye’de 6 Şubat 2023 depremi sonrası yıkılmış kentlerdeki enkaz kaldırma çalışmalarının görüntüsü… Yönetmenin Türkiye’de yapımcı Anna Maria Aslanoğlu ile iş birliğini yaptığının da altını çizelim.
(Viktor Kossakovsky)
Kossakovsky, insanın yıkıcılığı kadar yapıcılığını da göstermek istediği için antik uygarlıkların kalıntılarını da görüntülüyor. Lübnan’daki Baalbek, insanın devasa kayaları nasıl işlediğine, üst üste koyarak sütunlar yükselttiğine bir kez daha şaşırtıyor bizi. Eski Yunanca archi usta anlamına gelir, tekton ise yapı… Batı dillerinin çoğunda mimar anlamında kullanılan architect kelimesi yapı ustası demektir. Kossakovsky’nin bu belgesel için iş birliği yaptığı mimar Michele de Lucchi ise bambaşka bir proje peşinde: Evinin bahçesine kaya parçalarından sınır çizerek bir daire oluşturuyor. Bu daireye insanların girmesi yasak! Köpekler ve atlar girebilir… Çimleri biçilmeyecek, içine müdahale edilmeyecek, sembolik bir doğa parçası. Kossakovsky, De Lucchi ile bu proje için işbirliği yaparken yaşadığı Berlin’de eski Tempelhof havalimanının bulunduğu boş alana gökdelenler ve alışveriş merkezi yapılmasını engellemek için yaptıkları kampanyadan etkilenmiş.
Nüfus kontrolsüz artar ve gezegenin bütün kaynaklarını tüketirken De Lucchi’nin Kossakovsky’nin sorularına verecek iyi bir cevabı yok: Niye 40 yıl ömrü olan binalar yapıyoruz? Güzelini, iyisini yapabilecekken neden sıkıcı ve dayanıksız kutular inşa ediyoruz? Neden şehirlerde de böyle dokunulmamış daireler yaratamıyoruz
Mati Diop’un Dahomey’i bir eve dönüş öyküsü… 1892 yılında Fransız sömürge kuvvetleri Afrika’daki Dahomey Krallığı’ndan yaklaşık 7000 sanat eseri yağmalamış. Belgesel, bunlardan 26 tanesinin 2021 Kasım ayında bugünkü Benin Cumhuriyeti’ne geri gönderilmesini konu alıyor. Büyük boyutlu eserlerin dikkatle kutulanması, kargolanması, sergilenecekleri müzenin restorasyonu, kutuların açılıp içindekilerin sınıflandırılması gibi işlemlerin arasında birden 26 numaralı eser dile geliyor! Kral Ghezo’nun gaipten gelen sesini duyuyoruz. Bir daha gün yüzü göremeyeceğini sanan Ghezo’nun tüyler ürperten sesi Belgeselde anlatılan olaydan bir yıl sonra vizyona giren Gina Prince-Bythewood imzalı Kadın Kral filmiyle bütün dünya Dahomey Krallığı’nı ve Ghezo’yu tanıdı. Tabii daha çok kadınlardan oluşan Agojie ordusunu ve kurmaca bir karakter olan ordu komutanı / kadın kralı…
Mati Diop, yağmalanan sanat eserlerinin eve dönüşünün yarattığı etkiyi enine boyuna irdeliyor: Adeta milli bayram havası esiyor Benin’de! Halk sokaklarda geleneksel giysileriyle şarkılar söyleyip dans ediyor, bayrak sallıyor, sergi açılışına göz kamaştırıcı resmi giysileriyle önemli şahsiyetler katılıyor… Toplumun tüm kesimlerinde haklı bir gurur ve sevinç var…
(Mati Diop)
Diop’un bütün olan bitene mesafesini koruyan gözlemsel belgeseli Abomey-Calavi Ünivesitesi’nde düzenlenen bir açık oturumla doruğa ulaşıyor. Heyecanlı gençler bu olayın bütün boyutlarını tartışıyor. Son derece çarpıcı belirlemelerde bulunuyorlar. Biri 7000 eserden sadece 26’sının geri verildiğinin altını çiziyor, bir başkası ne olursa olsun bu eserlerin sergilenmesinin kültürleriyle, kimlikleriyle bağ kurmasına hizmet ettiğini söylüyor; hala sömürgecilerin diliyle (Fransızca) konuştuklarını söyleyen bir öğrenci kültür ve kimlik meselesine noktayı koyuyor.
Architecton da, Dahomey de iyi sinema yapmak için ille de kurmacanın dolambaçlı yollarından geçmek gerekmediğini gösteren, içerikteki ‘temiz’liklerini biçimlerine de aktaran filmler.