A password will be e-mailed to you.

Sanatatak yazarlarından M. Kemal İz, kendisine ait olmayan bir yazıdan yola çıkarak iddialarda bulunan Bedri Baykam’ın iddialarına yanıt veriyor.

Sayın Baykam,

Genç Sanat Dergisi’nin Haziran sayısında ve 02.07.2013 tarihinde kişisel web sayfanızda yayınlanan “Bulvar Tiyatrosu Kahramanlarına Toplu Yanıt” başlıklı yazınızda yer alan bazı bariz hataları düzeltmek adına bu yanıtı kaleme alma gereğini hissettim.

Yazınızda alıntıladığınız ve bana ait olduğunu iddia ederek, beni karalamaya çalıştığınız ifadeler aslında bana ait değil. Sanatatak’ın web sayfasında yer alan yazıları, dikkatlice incelediğinizde bunu siz de fark edebilirsiniz. 

“Gaflarını Unutturmak İsteyen Bir Genç” başlığı altında şöyle yazmışsınız:

[…] Kemal İz’in yazısında Hasan Bülent Kahraman’dan “Büyük Türk Foucault’su” şeklinde söz edilebilmesi, Türkiye’de bir önceki kuşağa saygısızlık ederek kendini parlatmaya çalışan yeni bir tipolojinin tezahürü. Bunu yaparak kendisine yazık ediyor. Yoksa Kahraman’ın kim olduğunu ve seviyesini zaten herkes bilir.
Gelelim benim hakkımda yaptığı seviyesiz saygısızlık denemesine: “Tümüyle kavramsal bir göndermeye sahip. Yani fazlasıyla suyu çıkmış, Post-Duchamp bir dönemde bir güzel sanatlar fakültesi öğrencisinin bile yapmayacağı, utanıp tenezzül etmeyeceği bir cin fikirliliğe dayanıyor. Hazır-yapım eserlerin ve günümüz sanatının ‘buluş’ mantığı fazlasıyla gına getirdiği için buraları kurcalayarak okuru yormak istemem açıkçası
.[…]

Tırnak içinde doğrudan alıntıladığınız ifadeler, Ali Şimşek’in, yine Sanatatak’ta yer alan “Kalpaklı Duchamp” (07.04.2013) adlı yazısında geçen ifadeler. “Murat Ülker, Tayyip, Silivri” ifadeleri de yine o yazıya ait ve orada yer alan ifadelerin benim yazımla hiçbir ilgisi yok.

Hangi yazara ait olduğunun farkında olmadığınız yazıya şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz:

http://sanatatak.com/view/Kalpakli-Duchamp/234

Benim, Sanatatak’ta yer alan ve  “Duchamp görseydi güler geçerdi” başlıklı yazımda ne Hasan Bülent Kahraman’ın, ne Recep Tayyip Erdoğan’ın ne de Michel Foucault’nun adı geçiyor. Dolayısıyla bana isnat etmeye çalıştığınız ifadelerin benimle hiçbir ilgisi yok. Benim yazımın bağlantısıysa şu:

http://sanatatak.com/view/Duchamp-gorseydi-guler-gecerdi/242
 
İki yazının da yakın zamanlarda, birbiri ardına yayınlanmış olması, Ali Şimşek’in yazdıklarıyla benim yazdıklarımın tarafınızdan karıştırılmasına neden olmuş olmalı. Sizden ricam, iki yazıya da kısaca göz gezdirmeniz ve alıntıladığınız ifadelerin aslında hangi yazara ait olduğunu görmeniz. 

Ancak siz, yazıların yayınlanmasından bir ay sonra bile yapmış olduğunuz hatanın farkına varmıyor ve hem hatanızda hem de suçlamalarınızda ısrar ediyorsunuz.

Şöyle yazmışsınız:

[…] İz, bu yazıdan bir ay kadar sonra, herhalde ayıp ettiğini düşünüp Mayıs ayında “fakülte öğrencisinin tenezzül etmeyeceği” bölümünü ve Kahraman hakkında söylediklerini çıkarmış. Bu sefer yerine ilk yazısı kadar uzun, bir “sanatsal eleştiri” eki koymuş. […]

Sözünü ettiğiniz bölümler ve ifadeler, benim yazımda hiçbir zaman yer almadı. Dolayısıyla zaten benim yazıma ait olmayan ifadeleri çıkarıp yerine, sizin ifadenizle, “’sanatsal eleştiri’ eki” de koymadım. “Ek” diye üstü kapalı olarak küçümsemeye çalıştığınız bölüm, benim yazımın zaten kendisiydi ve sizin, Cüneyt Özdemir’in 02.04.2013 tarihli 5N1K adlı programındaki ifadelerinizden yola çıkılarak yazılmıştı. Aslında bana ait olmayan; ama bana ait olduğunu iddia ettiğiniz ifadeler ise şu yazıda halen okunabilir.

Meseleyi tamamen tarihsel, kuramsal ve eleştirel olarak irdelemeye çalıştığım yazımda, şahsınıza ve geçmişinize ilişkin hiçbir siyasal ya da popüler göndermede bulunmadığımı görmeniz için yazımı bir kez daha okumanızı dilerim. Siyasal ya da popüler hiçbir ajandaya dayanmayarak tamamen sanatsal bir bağlamdan beslenmek, yazdığım yazımın temel amacıydı. Nitekim yazımın hemen ikinci paragrafında, bu amacımı açıkça belirtiyorum. Ne ki bu yolla, siyasete, piyasaya ya da popüler kültüre ilişkin göndermelerle bulandırılmamış kuramsal bir tartışma ortamının, sizin çalışmalarınız üzerinden, doğabileceğini ummuştum. Dolayısıyla, yine sizin ifadenizle, “Ergenekon Savcılarının bir benzeri” olmakla suçlanmamı gerektirecek hiçbir ifadenin yazımda yer aldığını düşünmüyorum. Aslında bana ait olmayan ifadeleri bana isnat etmek suretiyle, yanlış delillere dayandırdığınız suçlamalarınız arasında beni en çok üzen bu asılsız ve ironik suçlamanız oldu. Sırf yukarıdaki benzetmeniz dolayısıyla bile bir özrü hak ettiğimi düşünüyorum.

Yazınızın, “Ergenekon Savcılarıyla Paralel Giden Mantık” başlıklı bölümünde, şahsıma ilişkin son olarak şu ifadelere yer vermişsiniz: 

[…] Yanlız son bir cümlede İz’in hakkını vermem lazım: Daha sonra kendisi de rahatsız olup, Ülker sataşmalarını çıkardıktan sonra ortada kalan yazısı sanatsal bir irdeleme peşindedir. Sonuçta üstteki paragraflar da tüm bu sürecin sanatsal bir ifadeyle vermeye gerek gördüğüm tek cevabıdır. Sahte veya yalan siyasi bindirmeler veya “evlere şenlik” bir magazin entel dili değil, sanatsal bir üslup kullanılmıştır. Bu açıdan İz’e teşekkür ederim. […]

Sayın Baykam,

Yazımda, Murat Ülker’e ilişkin yalnızca bir atıf var; o da hemen yazının başında ve şahsınızla ilgili değil. Alıntının kaynağı da belli. Yazıda ortaya konacak tartışmanın öncesine ilişkin bir giriş niteliğinde olması amacıyla kullanılmış ve mesele orada kapatılmıştı. Onun dışında meseleye ilişkin hiçbir ifade ya da yorum yazımda yer almadı; dolayısıyla çıkarılmadı da. Ardından da sizin Radikal’de yer alan bir röportajınızdan yapmış olduğum bir alıntıyla yazıma devam ederek, amacımı zaten dile getirmiştim.

Yazımın geri kalanında da, sizin de altını çizdiğiniz gibi, “Sahte veya yalan siyasi bindirmeler veya “evlere şenlik” bir magazin entel dili değil, sanatsal bir üslup”la yazıma devam etmiştim. Siz de yazınızda, bana, bu açıdan teşekkür etmişsiniz. Keşke, söz konusu ifadelerin kaynağı konusunda daha dikkatli davransaydınız ve beni söz konusu ifadeleri yazımdan çıkarmakla itham etmeden önce, bu ifadelerin benim yazımda hiçbir zaman yer almadığını fark edebilseydiniz.   

Teşekkürünüz üzerine, ben de size “Rica ederim” demek isterim. Yapmış olduğunuz ve yukarıda yer verdiğim mesnetsiz suçlamalarınızın ardından, gerek Genç Sanat dergisinde, gerekse kişisel web sayfanızda, bu hataların giderilmesini rica ederim. Sanırım, benim yerimde olsaydınız, siz de benzer talepleri, farklı bir üslupla, dile getirirdiniz.

Bir Bulvar Tiyatrosu Kahramanı olarak Mustafa Kemal İZ

 


Bedri Baykam’ın “Bulvar Tiyatrosu Kahramanlarına Toplu Yanıt” başlıklı yazısı için:

http://www.bedribaykam.com/bb/makale_sanat_020713.html

 

Ali Şimşek’in “Kalpaklı Duchamp” başlıklı yazısı için:

http://sanatatak.com/view/Kalpakli-Duchamp/234

 

M. Kemal İz’in “Duchamp görseydi güler geçerdi” başlıklı yazısı için:

http://sanatatak.com/view/Duchamp-gorseydi-guler-gecerdi/242

 

 


 

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 15:21:15