Korunan sinemalar da var
Engin Ardıç, bugünkü yazısında Paris'te hep yok olan eski sinemaları sıralamış da, korunan nice örnekten hiç ses yok. Bunlara en güzel örnek Louxor...
Engin Ardıç, bugünkü yazısında Paris'te hep yok olan eski sinemaları sıralamış da, korunan nice örnekten hiç ses yok. Bunlara en güzel örnek Louxor...
İKSV'nin şu anda (22 Mart, saat: 23.00) yaptığı açıklama:
"13. Istanbul Bienali’nin odak noktasını, siyasi bir forum olarak kamusal alan fikri oluşturuyor. 13. İstanbul Bienali, Şubat ayında başlayan “Kamusal Simya” başlıklı programı ve diğer tüm etkinlikleriyle, bağımsız ve özgür bir platform yaratmayı amaçlıyor. İstanbul Bienali’nin en önemli hedeflerinden biri, şiddet içermeyen her türlü eylem ve farklı düşünceye açık bir tartışma zemini oluşturmak. Farklı görüşlere ve diyaloga açık yapısıyla İstanbul Bienali, her alanda ifade özgürlüğünü desteklemeye devam edecektir. "
Cumartesi gününe ertelenen “Kamuya Hitap Etmek” etkinliğinin güncellenen programı ise şöyle...
10.00 Giriş: Fulya Erdemci ve Andrea Phillips
10.15 Şiir okuması: Fırat Demir (şair ve sanat eleştirmeni) ve Burak Fidan (yazar ve yayıncı) Ahmet Güntan şiirleri
10.30 Konferans: Adbusters Media Foundation (kültürel frekans bozucu) ve yayıncılar Darren George Fleet ve Pedro Inoue Sardenberg, Zihinsel Çevrenin Siyaseti
11.45 Sunum: Dan Hind (yazar), Kitlesel Medyadan Halk Medyasına? Teknoloji, Kriz ve Iletisim Siyaseti
12.30 Ara 13.30 Doğaçlama: Cevdet Erek (sanatçı ve müzisyen, İTÜ TM Konservatuarı ve Mimarlık Bölümü öğretim üyesi)
13.45 Konuşma: Robert Sember (ses-sanatı kolektifi Ultra-red’in üyesi, kamusal sağlık araştırmacısı ve yerel örgütleyici), Örgütlü Ses / Örgütlü Dinleyicilik: Kolektif Bir Pratiğe Doğru
İtalyan saray ressamı Fausto Zonaro'nun ölmeden önce yaptığı son tablo olan "Üç Güzeller"in 18-21 Nisan tarihleri arasında düzenlenen All Arts Fuarı'nda bir galeride sergileneceğini uzun zamandır biliyorduk, ama ani bir kararla bundan vazgeçilmesinin nedenini bilmiyoruz. Erotizmin dozu? Telif hakları? Ne olursa olsun ortalık fena halde sansür kokuyor!
Salt Beyoğlu'nda Duvar resminden korkuyorlar sergisi açıldı. Sergi, 1975 yılında başlıyor. 11 Eylül gecesi Kuşadası'nda çekilmiş bir fotoğrafla bitiyor. Fotoğraf Döne Otyam'a ait. Sergiye ismini veren sergi 12 Eylül darbesinden hemen önceki günlerde Görsel Sanatçılar Derneği üyelerinin yanı sıra edebiyatçı, sinemacı, tiyatrocu ve eleştirmenler gibi kültür aktörlerinden oluşan büyük bir grup kültür ve sanat şenliği için Kuşadası'ndadır. Yerel belediyenin davetlisi olan GSD'li sanatçıların açık havada duvarlara resim yapmaları, dönemin Aydın valisinin müdahalesiyle engellenir. “Duvar resminden korkuyorlar” yazılı pankartlarla gerçekleştirdikleri bir yürüyüşle valiliği protesto eden sanatçılar, Kuşadası meydanında büyük boy tuvallere resim yaparlar.
Santral İstanbul'un koleksiyonunun Maçka Mezat'ta devri sanat dünyasını ayaklandırdı. Vasıf Kortun, bu satışı durdurmak maksatıyla Twitter'da bir kampanya başlatırken Beral Madra bu satışın dışında bambaşka bir konuya dikkat çekti: Mimar Sinan Resim ve Heykel müzesinin tadilatı sırasında Antrepo'ya taşınan eserlerin akıbetini sorarak "bu kışı oradan geçiren resimlerden artık hiçbir şey olmaz", dedi. Bilgi Üniversitesi'nin kurucusu Oğuz Özerden, özverili çabalarıyla üniversiteye kazandırdığı koleksiyonunun müzayedede satılacağını gazetelerden öğrendi ve “üzgün” olduğunu açıkladı.
Avrupa'nın en iyi business ve tasarım oteli ödülü dahil birçok ödül alan Mama Shelter Otel, Paris ve Marsilya'dan sonra İstanbul'da açılıyor. Club Med'lerin kurucusu Fransız Trigano ailesi tarafından ilki Paris'te açılan Mama Shelter'ın üçüncü şubesi Şubat 2013'te İstiklal'de açılacak. 81 odası bulunan Mama Shelter Istanbul, otel-restoran-bar olarak servis verecek. İstanbul'da tasarım, konsept, mutfak ve eğlence anlayışı ile bir ilk olacak Mama Shelter Istanbul, dünyanın en önemli tasarımcılarından Philippe Starck tarafından dizayn edildi. Mama Shelter'ların menüsünü ise 3 Michelin yıldızlı şef Alain Senderens hazırladı. Otelin tasarımı için ünlü tasarımcı çok yakında İstanbul'a geliyor.
Norveç'te, Oslo'da yaşayan Danimarkalı yazar ve sanatçı Matias Faldbakken'in PORTRAIT PORTRAIT OF OF A A GENERATION GENERATION başlıklı heykel sergisi 23 Mart'a dek Brüksel'de, Wiel Contemporary Art Center'da.
"Matias Faldbakken'in on parmağında on marifet... Romancılığıyla Avrupalı okuru sarsmakla kalmıyor, enstalasyonları ve heykelleriyle Avrupa ve Amerika'nın en iyi kurumlarında sergiler de açıyor. " sanatatak
Abigail R. Esman Türkiye sanat ortamını adeta bir mahrumiyet ortamı ilan ettiği yazısıyla büyük dikkat çekti. Sosyal paylaşım sitelerinde oryantalist ilan edildi çok geçmeden... On yıldır Türkiye sanat sahnesiyle özel olarak ilgilendiğini ifade eden gazeteci ilk kez suçlamalara yanıt verdi:
"Türk sanat sahnesini 10 yıldır izlemekteyim. Büyük bir heyecanla, nasıl geliştiğini görebiliyorum ama son zamanlarda geleceği hakkında endişelerim var. Dolayısıyla söylediklerim, yıllardır Istanbul Contemporary'ye gelip gidişlerime, yeni müzeleri, sanatçı atölyelerini, galerileri, özel koleksiyonları ziyaretlerime ve yaptığım konuşmalara -galericiler, sanatçılar ve koleksiyonerlerle- dayanıyor. Çok az sayıda önemli Türk sanatçısı yazıda "sanat tarihinin sürekliliği" diye adlandırdığım şeyin genel akışı içinde yer alıyor; ilginç resimleri var, Ama bunlar ille de uluslararası sanatın nabzını tutuyor değil ya da küresel düzeyde olan bitene, küresel eğilimlere karşılık geliyor değiller. İşlerin çoğu felsefi ya da tarihsel olarak yoğun olmaktan daha çok dekoratif."
Esman'ın Artinfo.com'da çıkan yazısında Türkiye çağdaş sanat sahnesiyle şu değerlendirmelere yer veriyordu:
" ...dünya çapında tanınmış sanatçıların işlerinin seyrek görüldüğü ve bunların çoğunun ticari mekanlarda değil yalnızca müzelerde bulunduğu bir kentte, Hirst sergisiyle ilgili haberler büyük dikkat -ve aynı şekilde bir dolu spekülasyon- topladı. -Marlborough ve Lehmann-Maupin gibi yabancı dev adların Türk sanatına sızmasından zaten rahatsız olan bazı galericiler bu serginin Gagosian işgalinin ilk adımları olmasından endişe duydular (bunun tersi olduğunu öğrenince sevinecekler). -Diğer bir deyişle, İstanbul'un Hirst pazarını -Gagosian bağlantılı veya onsuz- kurtarıp kurtaramayacağı, en azından serginin sonuna dek belirsizliğini koruyor. -Ama kesin olan bir şey var ki İstanbul'da bir Damien Hirst sergisi, Türk sanat pazarını bazı bakımlardan kurtarabilir.
Uzun süredir kendi üretimiyle sınırlı kalan, galerileri kadar müzeleriyle de taşralılaşmış Türkiye sanat sahnesi uluslararası çağdaş sanatı keşfetmek ve benimsemek üzere daha yeni yeni gelişmeye başladı. Konuştuğum Türkiyeli sanatçıların büyük bir çoğunluğu, bırakın Picasso, Titian ya da Rembrant'ı, tek bir orijinal Warhol, Hirst ya da Rothko görmemişler. (Eserler buraya, Türkiye'ye gelmediği gibi, sanatçıların kendileri de Avrupa'daki müzelerin koleksiyonlarını görmek için Avrupa vizesi almakta zorlanıyorlar.)
Öyleyse bu ülkedeki işlerin çoğunun (tabii ki tümü değilse de) tamamen dekoratif ve sıklıkla yutturmaca olduğu ve bir zamanlar sanatçı Rihard Hambleton'ın harika bir biçimde ifade ettiği gibi "sanat tarihinin sürekliliği" ile ilgisi olmayan şeyler olduğuna şaşmamak gerek.
Koleksiyonerler de aynı şeyden muzdarip -vize başvurularında sanatçıların pek azının sağlayabileceği sağlam bir gelir kaynağını gösterebildikleri için yurtdışına seyahat konusunda daha rahat olsalar da; gerçekte ülke dışına her fırsatta çıkılmıyor."