Bu kez ünlü yazar ve akademisyen Ahmet Çiğdem, Haneke’nin Aşk‘ı üzerine attığı tweet’leriyle uzun uzun filmi izleyenleri ve izlemeyi planlayanları düşündürdü. İşte ünlü entelektüelin gözünden “Aşk”:
“Hayata ilişkin kaygılarımızı belirleyen şey, evrensel konsümarist duyarlı sosyal demokrat çevreci liberal angajmandan yana olmamız. Bu konum, Haneke’nin filminde (L’Amour), ömrünü bir Ally McBeal olarak yaşamak zorunda kalan ev kızının konumu. Biraz cinsiyetsiz bir konum. Çok duyarlı, santimaliteden ölür, barış ister, acılar olmasın ama işin ucundan tutmak konusunda ya güçsüz ya gönülsüzdür. Başkası yapsın. Filmi çok tutmamımızın nedeni, filmdeki çiftin, çok heroik bir şeyi, başkalarına ve dünyaya yığılmadan yapabiliyor olmaları. Yani, bizim acı çekebilecek soyluluğu sergilememize izin vererek kendilerini yavaş yavaş ortadan kaldırmaları. Bu yeterli bizim için. Eğer bize soyluluk yerine, sorumluluk davetiyesi çıksaydı, filmi çok beğenmiyor olacaktık. Tamam yanımızda bir emlakçıyla görünecek kadar kaba olmayalım; ama filmin son sahnesindeyiz. Bütün benliğimizle. Acı anılarımız var, yürek burkan hatıralar, ama bu ev bizim artık; yalnızız. Evrensel Ally McBeal’iz. Ama evin tapusu bizde. Filmin başarılı bir boyutu da, seküler bir biçimde, bütün bu acı, ölüm kalım, çoluk çocuk işlerini Tanrı’ya ve dine başvurmadan anlatabilmesi. Haneke’nin filmini dolayısıyla, bütün mittelklasse’yi rahatlatan, realist bir performans olarak görüyorum. Ayrıca filmin hastalığımı kötüleştirmekten başka bir işe yaramadığını da, öznel bir not olarak belirteyim.”