Bir defter kapağında gördüğü arp çalan kız resmiyle başlayan sanat hayatı, 2009 yılında konser için gittiği Brezilya’dan dönerken talihsiz bir uçak kazasıyla son buldu. Dünyaca ünlü arp sanatçımız Ceren Necipoğlu anısına bu yıl ilk defa uluslararası bir festival düzenleniyor. 15 – 19 Ocak tarihleri arasında gerçekleşecek ‘Ceren Necipoğlu İstanbul Uluslararası Arp Festivali’ kapsamındaki dereceye giren yarışmacılar ödül gecesinde dünyaca ünlü sanatçılardan oluşan jüri üyeleriyle birlikte performans sergileyecekler. “Sanat ve müzik aşkı, gençlerle yol bulsun” diyen Ceren Necipoğlu’nun ablası ve festival kurucusu Ayşe İmre Tüylü ile bu anlamlı organizasyonu konuştuk.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ceren Necipoğlu’nun ablasıyım. İkimiz de Alman Lisesi mezunuyuz. Üstüne Boğaziçi Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği mezunuyum. Mühendislik üzerine çalışmadım, 26 sene bankacılık yaptım. Emekli olduğum günden beri kardeşimin adına bir müzik festivali organize etmeye çalışıyorum.
Kardeşiniz arpı nasıl seçti? Biraz çocukluğunuzdan bahsedebilir miyiz?
Bizim Ceren’le aramızda 5 yaş var. Biraz anaç bir tarafım olduğu için ona hem abla hem annelik yaptım. Annem küçükken Ceren’le ikimizi baleye götürürdü. Baleyle birlikte solfej eğitimi de almıştık. Solfej hocası anneme; “Cerenin kulağı çok iyi. Onu bir enstrümana yönlendirirseniz çok iyi olur” demişti. Bu arada annem ilkokuldayken Ceren’e bir müzik defteri almış. Defterin kapağında da arp çalan bir kız resmi vardı. Ceren onu görüp hayran olmuştu. O dönemde biz Pendik’te oturuyorduk, konservatuvar da Çemberlitaş’taydı. Bir enstrümana devam etmesi, gidip gelmesi zor. Sonra tesadüf ilkokulu bitirdiği sene konservatuvar Kadıköy’e taşındı. Ceren konservatuvarın sınavlarına girip direkt arpı seçti.
Peki evinize arp ilk ne zaman girdi?
Ceren başladıktan yıllar sonra, 1990 yılında arp eve girdi. Ceren Alman Lisesini konservatuvarla birlikte okudu. Alman lisesi de müziği çok destekleyen bir okuldur. Şimdi de bizim festivalimizi en büyük destekçilerinden… Okul, o dönem Ceren’i Almanya’da bütün Alman liseleri arasında düzenlenen ‘Jugend Musiziert’ (Gençler müzik yapıyor) yarışmasına soktu. Ceren üst üste 5 sene bu yarışmaya katıldı ve her sene üstün başarı ödülü aldı. Ondan sonra kendini geliştirmek için sürekli yurtdışındaki arp kongreleri ve festivallere katıldı. Böyle gittiği bir festivalde beğenmiş kendi arpını. Ondan sonra da babam o arpı İngiltere’den alıp getirdi.
Ceren Hanım’ın eve arp girdiğinde nasıl tepki verdiğini hatırlıyor musunuz?
Evet hatırlıyorum tabii! Hayali gerçek olmuştu Ceren’in. Çok sevinmişti. Çok büyük bir şeydi bu, onun için de bizim için de… Çünkü hakikaten onun hayatı; enstrümanı, sanatı ve öğrencileriydi. Onun için bir mihenk taşıydı eve arpın girmesi. O günden sonra da hep arp sesiyle hayatımız geçti. Çok güzel billur gibi bir sesi vardır arpın.
Yaş gününde anılacak
Kız kardeşinizin size bahsettiği bir hayali var mıydı?
En son Rio’ya gitmeden önce Eskişehir’de yaşıyordu. Anadolu Üniversitesi’nde öğretim görevlisiydi. İstanbul’dan uçakla Rio’ya gidecekti bize geldi. O zaman bana “Abla döndükten sonra maddi gücü yeterli olmayan ve sanat eğitimi almak isteyen çocuklara destek vermek istiyorum” demişti. Öğrencisi olan çocukları yarışmalara, festivallere her yere götürüyordu ve o çocuklar o yarışmalardan mutlaka ödülle dönüyorlardı. Ceren bu başarıların duyulmasını çok arzu ediyordu. Şimdi işte o küçük çocukların hepsi pırıl pırıl birer genç sanatçı oldu. Ece festivalde düzenleme komitesinde. Diğer öğrencileri Elif, Emel ve İlayda; 18 Ocak akşamı Ceren’in yaş gününde öğretmenlerinin anısına ona ithaf edilen eserleri seslendirecekler.
Bu projeye nasıl karar verdiniz ve neyi hedeflediniz projeyle ilgili?
Kardeşim için bir şeyler yapmak istiyordum. İki şey tetikledi; Pera Müzesi’nin müdürü Özalp Birol bize çok destek verdi. İkincisi de düzenleme komitesinden Lilian Tonella Tüzün. O da Anadolu Üniversitesi Arp Sanat Dalı Bölüm Başkanı, Ceren’in çok yakın dostudur. Lilian ona ithaf edilen eserlerle ilgili bir çalışma başlattı. Eski çağlarda sanatçılara pek çok eser ithaf edilir. Ceren’in kaza öncesi ve sonrası olmak üzere onlarca eserin Ceren’e ithaf edildiğini fark ediyor. Ondan sonra ‘İthaf edilen eserlerle Ceren Necipoğlu’ diye bir çalışma yaptı. Sonra Ceren’e eser ithaf eden bestecileri bir araya getirdi.
Bestecilerle eserleri nasıl besteledikleri üzerine konuşmalar yapıyorlar ve öğrencileri o eserleri icra ediyorlar. Bir bilimsel araştırma projesi bu. Görüşüp kalıcı, uzun soluklu bir şey yapmaya karar verdik. Bunun da Ceren’i doğru şekilde yansıtmasını istedik. Öğrendiğini paylaşarak öğrencileri geliştirmek misyonunu, gelecek nesillere nasıl taşırız diye düşündüğümüzde festival fikri ortaya çıktı. Çünkü içinde hem yarışma var hem konserler var hem ustalık sınıfları var. Bestecilerin workshop’ları ve dinletileri olacak. Gerçekten çok zengin, her saati dolu dolu bir program oluşturduk. İlk kez İstanbul’da uluslararası bir arp festivali düzenleniyor. Bu İstanbul’un sanat merkezi olmasına da büyük katkı sağlayacak.
Arpın meleği Ceren
Bu özel jüriden biraz bahsedebilir miyiz?
Artistik direktörümüz Florence Sitrük. Ceren Alman Lisesi’ndeyken Florence’la Almanya’da tanışıyorlar. Yani 13-14 yaşlarından beri birbirlerini tanıyorlar. Florence bizim için güzel bir jüri seçti. Amerika’dan gelecek olan var, İngiltere’den Fransa’dan, İtalya’dan, Polonya’dan Türkiye’den uluslararası çok kıymetli bir jüri listemiz var. Jüri başkanımız sayın Marielle Nordmann çok değerli bir arp sanatçısı. Kendisi Ceren için ‘Angel of harp’ (Arpın meleği) tabirini kullanmıştı. Hepsi birbirinden kıymetli piyanistler, flütistler, orkestra şefi ve arpistler var. Renkli pırıl pırıl bir jürimiz var.
Türkiye’de arp sizce bir enstrüman olarak yeteri kadar tanınıyor mu?
Kesinlikle tanınmıyor! Şunu da unutmamak lazım; birincisi arp hakikaten çok büyük bir enstrüman. Her yerde var olabilen bir enstrüman değil. Piyano da büyük bir enstrüman ama piyanoyu belli yerlerde daha sık görebiliyorsunuz. Arpı çalması da çok kolay değil. Büyük bir enstrüman olduğu için ilkokulu bitirince de ebat olarak da büyük olmanız lazım ki taşıyabilin, çalabilin, elleriniz uzansın en uçtaki tellere. Bence bu da bir etken. Bizim zaten bu festivalde amaçladığımız şeylerden bir tanesi de arpı daha geniş kitlelere tanıtabilmek. Aslında festivalle bu meleklerin enstrümanını tanıtmış olacağız.
“Hem arp hem oda müziği yarışmamız olacak”
Festivalde düzenlenecek yarışmaya sadece arp çalabilen gençler mi katılabiliyor?
Şimdi evet adı Arp Festivali fakat bizim iki farklı yaş kategorisinde solo arp yarışmamız olduğu gibi bir de oda müziği yarışmamız var. Oda müziğinde de arp olma zorunluluğu yok. İkili üçlü dörtlü, nefesli sazlar, yaylı sazlar olabilir. Klasik müzik enstrümanı olması şartıyla her türlü enstrümana açık. Oda müziği de çok kıymetli bir kategori. Hem arp hem oda müziği yarışmamız olacak.
Türkiye’deki tanınmış klasik müzik sanatçılarından destek gördünüz mü? Onlara bir şey söylemek ister misiniz?
Fazıl Say zaten festivalimizi biliyor ve sosyal medyasında paylaşarak bizi destekliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyemiz Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nu bize tahsis ediyor. Cemal Reşit Rey’in sanat direktörü çok değerli Cem Mansur sürekli bizimle ilgileniyor. Benim isteğim izlemeye gelsinler. Tüm sanatseverleri konserlere davet ediyorum. Festivalin yarışmalarını da izleyebilirler. http://www.cnharpfestival.com/ internet sitemizden konserleri inceleyip ücretsiz kayıt yaparak konserlere katılabilirler.