Mustafa Pancar’ın son solosu Yolun Kenarı, tuvalin ve boyanın dışındaki arayışlarından ziyade tuvalleriyle büyük ilgi ve takdiri hak ediyor. Ama acele edin çünkü serginin bitmesine 1 gün kaldı!
Mustafa Pancar, Hafriyat üyesi. Hafriyat artık yok. Pancar, beş yıllık bir aradan sonra Milli Reasürans sanat galerisinde. Bu galerinin dikdörtgen boşluklarında karşımızda. Pancar, sadece yağlıboya tuvaller yapmamış bu boşlukları doldurmak onların içine yerleşmek adına. Tam tersine farklı malzemelerle çeşitli yeni ilişkiler başlatmış. Bunların başında tel geliyor. Küçük karelerden oluşan şeffaf ağlarla deneyler gerçekleştirmiş. Bunun yanısıra kolajlar yapmış. Pancar’ın 1990’lardaki resimlerindeki gündelik hayat izlenimlerini hatırlatmakta kusur etmeyen kolajlar bunlar. Yıllar önce başta Aliye Berger’in ve pek çok kadın sanatçının erkek sanatçılar tarafından hapsedilmek istendiği çilekeş bir pratiğe kaptırmış kendini. Gündelik hayat izlenimlerini, resimleri tadında boyamamış. “Yapmış” bu kez. Bu yapma’ya dikkat.
Ali Şimşek’in ısrarla ‘resmin yetmediği’ dediği sularda yüzmek adına olabilir mi?
Bana göre Pancar bu sularda yüzmeyi denemek için hayli olgun ve yetkin. Ne kendi resimlerini anımsatmakta kusur etmeyecek elini yağlı boyaya dokundurmadığı resimlere ne de İrfan Önürmen’e göndermeyle söylersem pentel’lere ihtiyacı var. Üstelik tam da tuvalinde hem ihtiyacı duyduğu hem de üstünden sıçrama yapacağı engelleri bulmuşken…
Pancar için tuvalin boyutu sorundu. Hatta sorunsal. Ona kayıtsız kalmak isterken onu etkisi altına alan bir mekandı. Ki bu da aslında Pancar’ın resmini, ifadeciliğini yani uçarı ama kaçarı olmayışının belirlendiği yerdi. İlk kez Pancar’ı belki başka deneylere giriştiğinden, tuval boyutu konusunda uzlaşmacı buldum. Savunmayı bırakmış, Tuvaller de büyümüş, Büyüdükleri gibi gündelik hayat izlenimlerini konu etmiyorlar ama eder gibi yapıyorlar. Tarihi an’ları, eylem’in tarihini konu ediyorlar. Sanatçının o an’a ilişkin izlenim elde ederkenki hızda da aktarılmıyorlar.
Hayati anlar, yakın tarihimizde yaşadığımız en önemli anları ima ederek, onları çağırarak, irademizi devreye sokarak yürüdüğümüz, başımızı kaldırdığımız o anlar ve onlardan kalanlar yan yana, büyük tuvallerin içinde, çoğulcu ama anlatıcı olmayan bir birliktelik içinde yerlerini alıyorlar.
Bu büyük bir yenilik.
Tuval tıpkı birkaç kanallı bir video yerleştirmesi gibi parçalara bölünmüş. Belki de başlangıcı yani kökeni Araç Gereç solosundadır bu bölünmenin. Çünkü Pancar orada hikaye anlatmaktan tamamen vazgeçmişti. Son tuval resimlerinde ise bir adım daha ileri giderek boyamaktan adeta vazgeçmeyi göze alıyor. Farklı anları ve bu anların içerdiği erekselliği, serigrafileri andıran şekilde monokrom boyuyor. Monokrom anlar yanyana geldiklerinde hem geçmişi hem de ideal gelecek ihtimalini taşıyorlar. Hatta fotografik olanla da bir tür barış yapıyorlar. Instagram’da çeşitli seçeneklerle filtrelenen anlar gibi resimlikten vazgeçip üzerinde oynanmış fotografik anlar olmaya temayül gösteriyorlar
Dediğim gibi sanatçının resmi adına önemli bir estetik yenilik
En çok Monory’yi hatırlatıyor öte yandan bu resimler. Lyotard’ın Monory’sini… Ünlü filozof 1960’ların Fransız Yeni Realist akımının içindeki Monory’nin bölünmüş tuvallerinde ‘libidinal ekonomiler’ kuramının izlerini sürmüştü.
Mustafa Pancar’da libidinal olanın yerini kendi iradesini eline alarak yürüyen bazen tırmanan farklı renklerde dolayısıyla farklı zaman ve mekanlarda dolaşan insanlar alıyor.
Dünyayı değiştirebilecekler mi?
Orası müphem ama müphem olmayan bir konu bu anların boyayla “filtrelendiği” akrilik ve yağlıboya tuvallerde, başroldeki binaların “karton”dan kolaj olarak belirmelerinin an meselesi olduğu. O zaman şehrin, yaşananın, yaşamak istenilenin melez kimliği hem Pancar’ı elinden hep arzuladığı gibi muaf tutacak hem başlattığı yeni malzeme ilişkilerinde hak yerini bulacak.
Yol Kenarı / Mustafa Pancar
Milli Reasürans Sanat Galerisi