İki gün boyunca Zorlu PSM’de gerçekleşen Sónar Müzik ve Sanat festivalini izledim. Sizler için notlar aldım, tespitlerde bulundum. Buyrunuz. (Yarın Ozan Murat’ın #sonargünlük2017’si)
İstanbul’dan bir Barok geçti: Roisin Murphy
Elbette, bu kadar çağdaş bir festivali, çağdaş sanatla birlikte düşünmeden analiz etmemek olmaz. Kendini Müzik, Sanat ve Teknoloji olarak tayin eden festivalde aklıma sanat tarihinden ve günümüz çağdaş sanat sahnesinden pek çok isim geldi.
Özellikle Moloko’nun solisti olarak tanıdığımız Roisin Murphy, Cindy Sherman’ı aratmadı sahnede arkasına aldığı videolarıyla… Orta sınıf, melankolik Avrupalı kadın kılığına girdiği videolarına zıt sahnedeki canlı ve Şamanik halleri sanatçının sahne performansını katmanlı bir hale soktu. Sahne üzerinde giyip çıkardığı kıyafetleriyle, sahneyi Brechtyen anlamda gerçekliğin kırıldığı bir mekan olarak kullanan Murphy’nin şovunu bütün bunlar ışığında barok ilan etmek ona haksızlık olmayacak. Sherman’ın kadınları göndermeleri, bol lateks tulumu, disko topu şapkası, mavi eldivenleriyle Murphy konseri, popüler müziğin form arayışının avangard akarsulardan nasıl da tatlı beslenebildiğine güzel bir örnekti.
Soyutlama kazanmış. Nokta.
Sónar Festivali’nde bütün dev ekranların 165 dolarlık yazılımlı ya da değil, hep birlikte söylediği bir şey var. Bunu tespit etmek gerekiyor: Soyutlama kazandı. Lokal sanat tarihimizin en kanlı savaşı vardı ya. Figür annendir yok soyut babandır kavgası hani. İşte o kavga, küresel anlamda neticelenmiş diyebiliriz. Soyutlama kazanmış. Nokta. Ayfon altıyla bile çekilebilen olağanüstü güzellikte karelere inat, bu karelerin neden oluştuğu kazandı özetle. Bizi kuşatan gerçekliğin aslında hangi soyut birimlerden oluştuğunu tıpkı geçtiğimiz yüzyıl başı insan yavrusu gibi merak ediyoruz demek. Ve tıpkı geçtiğimiz yüzyıl sanatçısı tam bir kübist gibi bunu bu kez doğada değil bilgisayarda araştırıyoruz.
Ve günün kendi seslerini çıkarırken kendi imgelerinin de kendilerini temsil etmelerini sağlayan Sonar’da ağırlanan Rame- Acca Live, Shiro- Nonotak, Ryoji Ikeda,(Supercodex Live), Nosaj Thing bu sözlerim size.
Hepsinin gerçeklikten feragat eden ekrana yansıttıkları, müzikle birlikte gelişen görselliklerinde ortak bir yan var: Sesleri temsile çevirirken tıpkı sesi kulağa hoş gelmekten özgürleştirdikleri gibi temsiliyeti göze hoş gelmekten özgürleştirdikleri.
Marcel Duchamp, Man Ray’ın stüdyosunda Anemic Cinema’yı çektiğinde yıl 1962’ydi. Bence tüm Sonar ekranlarının biat etmekte kusur etmediği görsellik rahatlıkla bu iş olabilir.
Depeche Mode’la büyümemişlere Moderat
Moderat’ın gidebileceği uçlara gitmek yerine kendisini kulaklara fazla sevdirmesi gibi bir durumu gözlemlemek mümkündü. Sahnelerindeki o instagram için fazla uygun filtreleri de kanıt. Depeche Mode’la büyümüş biri olarak büyümemişlerdeki Moderat eğilimi anlaşılır.
Judy Chicago’nun California çölünde çektiği film
Rame – Acca Live’ın glitch işlerinde Pipilotti Rist’i erken dönem videolarıyla birlikte Judy Chicago’nun 1970 yılında California çölünde yaptığı filmi hatırlamadan edemedim.
En unutulmaz hikaye Honnen’de yaşandı
Bu arada Red Bull sahnede Ah Kosmos gitar çalarken Drama sahnesini dolduran hep bir ağızdan Honnen söyleyen gençlerin, 1980’ler Amerikan korku filmlerindeki mezuniyet sahnelerini andıran halleri en unutulmaz festival karelerindendi. Instagram deyişiyle söylersek hikayesiydi.
Clark’ın Modernizm düşü göre dansçıları
Clark’ın sert djliği için saat dokuz buçuktu. Erkendi. Ama yine de ellerinde üçgenler dans eden dansçıların bir başka parçada Afrikan peruklarla yüzlerini kapatışları, Dada performanslarını çağıran dinamik dansları, pre-modernite gelenekleri, imgeleri, kostümleri, maskeleri yücelten modernizm düşünü görüyor olmaları heves vericiydi.
Floating Points en sevdiğim konser oldu
Şahsen ne Nina Kraviz ne Moderat ya da HVOB benim Sonar’da gözdem Floating Points’di. Ve onun ışıklı finaliydi. O elektro şok tadındaki ışık banyosu.
Sonar Festival’de kimler Xenakis’in Çocuklarıydı?
Shiro -Nonotak tamamen Xenakis çocukları olarak anılmalı. Xenakis’in meşhur hiperbolik mekana uyarladığı müzik deneyimini, Shiro- Nonotak’ın hiç de fiziksel mekan inşa etmeden iki dev projeksiyon dikdörtgeniyle halletmiş olmasının yılın 2017 olmasıyla bir ilgisi var. Yarattığı mekanla uyumlu ama çalınması ve dinlenmesi zor müziğin, Xenakis’in dışladığı duygusallığa da sahip olmaması peki ya.
Evet Dubai, evet otel lobisi, evet fuaye evet hijyenik: Sonar@ZorluPSM
Açıkcası aramızda kamuoyunda da bunu konuştuk. Zorlu PSM’in Sónar İstanbul’a nasıl kusurlu bir ev sahibi olduğunu, olacağını, olmasaydı keşkeyi… Lakin 48 saat bitip de eve geldiğimde belki de artık bir taraftım. Epey bir süre dışarıda soğukta Zorlu AVM’nin dış mekanındaki içi su dolu süs havuzuna yansıyan Jamies yazısının oynayışını seyrettikten sonra. Tam arkamdaki inşaatı bitmemiş gökdelenin önünden geçen martıya baktıktan sonra.
Reina katliamı sonrası, içi dışına çıkan, içinin sürekli kazıldığı ya da patlatıldığı, iştahlı, obur iş makinelerle dolu, ağzı açık kepçesine Galata kulesinin dibinde bile yakalandığın bu distopik şehirde, Barcelona’daki gibi bir Sónar tecrübesi yaşanamaz. Yaşanması hayal bile edilemez. Bu evet Dubai, evet otel lobisi, evet fuaye evet hijyenik ve nispeten güvenlikli ortamın ne var ki bir ruh hali yaratmadığı da söylenemez. Farklı bir şahsi deneyim yaşatmadığı.
Bu deneyimin çok daha ferdi, geçmiş yüzyılın Woodstock toplumsallığına karşı bireysel bir deneyim olduğu. Burnumuzun dibi ve gözümüzün önünde gerçekleşen onca felaket, dram, vahşete rağmen kulaklıklarımızla çekildiğimiz odalarımız değil de, o kulaklıklarımızla yalnız başımıza olmayı hayal ettiğimiz güzel otel odalarına benziyor Sónar@ZorluPSM. Evet güvenli, sıcak, temiz tuvaletli ve kesinlikle bize ait değil!