A password will be e-mailed to you.

Pedro Almodovar, yeni filmi “Aklımı Oynatacağım! (I’m So Excited!)”da, yarını belirsiz arızalı bir uçakta sıkışıp kalan yolcuların sıra dışı hikayesini anlatıyor. Almodovar’ın blouinartinfo’da yer alan röportajını, Ece Dericioğlu’nun çevirisiyle yayınlıyoruz.

Zekası, sivriliği ve müstehcen mizah anlayışıyla, İspanyol sinemasında tutkunun, açık sözlülüğün ve hoşgörünün simgesi haline gelen Almodovar’ın bu yeni filmi, onun 80’lerde “Tie me Up! Tie Me Down!”, “High Heels” ve bir klasik olan “Women on the Verge of a Nervous Breakdown” ile yakaladığı komedi köklerine dönüşünü temsil ediyor.

“Aklımı Oynatacağım!”, iki büyük yıldızınız Antonio Banderas ve Penelope Cruz’u yeniden bir araya getirdi. Yıllar içinde nasıl değiştiler?

Aslında Penelope’nin bir aktris olarak çok da fazla değiştiğini söyleyemem. Özellikle komedide muhteşem bir yeteneği var. Komedi ve drama karışımı filmlerde çok daha özel bir niteliğe sahip. Ona, çok uç ve acılı rollerde yer verebilirsiniz. Acı ne kadar derin ve insani olursa, rolünde o kadar iyi. Muhteşem bir kadın olmaya devam ediyor. Kamera onu seviyor, ben de… Antonio, benimle başladı ve çeşitli karakterleri oynadı. 80’lerdeki karakterler tutkularıyla hareket eden çok çılgın karakterlerdi. Benimle olan ilişkilerine gelince, pek değişmediler. Onlar benim ailemden gibiler.

Birçok filminizde olduğu gibi bu film de seks ve ölüm temalarına sesleniyor.

Bence seks ve ölüm ebedi temalar. Bu iki konu hakkında özgürce düşünmeye çalışıyorum. Seks, doğamızın bize karşılıksız verdiği az sayıda şeyden biri. Yönetebildiğimi düşündüğüm bir şey. Ölüm ise benim için daha zor. İnançlı biri değilim. Vaftiz edilmeme rağmen dini pratiklerim yoktur. Yani Tanrı’ya inanmam. Bu yüzden ölümle yüzleşirken gerçekten yalnız hissediyorum. “Matador”u yaptığım zaman bu konuyla bağımı keşfetmeyi denedim.  Keşfedebildiğimse; yaşamın bir parçası, cinsel hazzın bir parçası, cinsel haz ile bağlı olduğundu. Ama bir çocuk gibi hissediyorum. Döngünün neden bu şekilde olduğunu gerçekten anlamıyorum.

Tepeden bakan bir film yapmak için yola koyulmuşsunuz gibi gözüküyor ama filmde görünenin arkasında İspanya’daki kriz hakkında bazı düşünceler yer alıyor.

Filmde, İspanyol toplumuna bir benzetme var. Korku ve belirsizlik, bu iki his ülkemde tecrübe ettiğim ve İspanyol toplumunu temsil ettiğini düşündüğüm hisler.

Film, kariyerinizin başlangıç günlerine bir geri dönüş gibi nitelendiriliyor.

Aslında daha çok, film yapmaya başladığım 80’li yıllara ait. Franco’nun ölümünden sonra demokrasinin gelişiyle tecrübe ettiğimiz ifade özgürlüğünü ve gençliğimi geri almak istediğimi düşünüyorum. Filmi bitirdiğimde fark ettim ki 80’li yıllar boyunca yaptıklarıma saygı vardı. İspanya çok değişti. Kötü, artık çok daha kötü. Tüm dünya değişti. Madrid’de 80’lerin başında yaşadığımız atmosferi özlüyorum.

Uçaklarda çok fazla vakit geçirdiğinize eminim. Size ilham veren ne oldu?

Ben çok donuk bir yolcuyum. Konuşmam. Seks yapmam. Alkol ve ilaç kullanmam. Filmlerim hakkındaki birçok fikir; zamanda, mekanda ve coğrafyada hiçbir yerde bulunmadığım bu anlara aittir. Bu geçici uzaklık benim için çok elverişli. Uçakta yazarken çok zevk alıyorum.

İspanya’nın önde gelen film yapımcısı Luis Bunuel ile kıyaslanıyorsunuz ve yeni filminiz Bunuel’in klasiği “The Exterminating Angel” ile bazı benzerlikler taşıyor.

“Exterminating Angel” ve Bunuel ile kıyaslanmak istemiyorum çünkü zararlı çıkarım. “Exterminating Angel”ı tekrar izleme şansım oldu ve “Aman Tanrım!” dedim. Böyle bir sanat eserini tekrar tekrar izlemek inanılmaz. Onunla ortak unsurlar taşıyan bir hikaye olduğunu düşünüyorum. Birinde tek bir mekan, insanlar dışarı çıkamıyor. Bu, Bunuel’de çok daha enteresandı çünkü orada insanlar dışarı çıkamamalarının nedenini bilmiyorlar. Benim filmim daha az dahilik taşıyor. Burada, insanlar uçakta oldukları için dışarı çıkamıyorlar. Mesela, iki filmde de bir bakire yer alıyor. Bunuel’in filminde, karakteri Sylvia Pinal oynuyor. Bu akıl almaz bir bakire çünkü göz kamaştırıcı ve arzulanan biri. Benim filmimdeyse daha gerçekçi bir karakterdi, o kadar nefes kesici değildi. Aynı zamanda onun filminde biraz sürrealist bir seviye var. Karakterleri mazur göstermeye çalışmıyor. Bunuel ile aynı kültüre aitiz. Aynı aileye aitiz. Onunla kıyaslanmak hoşuma gider çünkü son yüzyılın eşsiz dahilerinden biri. Ben değilim. Hayatımın geri kalanında da olmayacağım.

 

Çeviri: Ece Dericioğlu

Bu röportaj, ilk olarak, 28 Haziran 2013 tarihinde blouinartinfo’da yer almıştır. Röportajın özgün metnine aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:

http://www.blouinartinfo.com/news/story/922672/qa-pedro-almodovar-on-im-so-excited

Daha fazla yazı yok
2024-11-21 19:53:00