Ayşegül Sağbaş, 11 Ocak–02 Şubat arasında Evlenmeden Olmaz / Not Before Marriage başlıklı sergisiyle Galeri Zilberman’da, Fadu serisini sürdürüyor.
Dikkat çekme kavramı, yozlaşan modern dünyada bile aynılığını koruyorken sanatçı Ayşegül Sağbaş’ın resimleri, anlatım tekniğini kültürler arası bir ortak dilde buluyor: Kadın bedeninin mahremleri…
Mahremiyetin en teşhire açığı, en merak uyandıranı, her daim güncelliğini en koruyanı… Kozmopolit kentin polifonilerinde buradalığını ispatlama kaygısı ile kendi özerkliğinde savrulan Fadu, yeni serisiyle çıkıyor karşımıza. Ayşegül Sağbaş’ın müzmin kadın karakteri Fadu, bu seride, kentin çoksesliliğinde yitip gitmemek, belki de kendi derinliklerinde kaybolmamak için, kendini fark edilebilir kılmakta buluyor çareyi.
Sanatçı karakterine, etine dolgun bedeninin sınırlarını zorlayarak edepsiz duruşlarla seksi imajı vermeye çalışıyor. Bunu asimetrik yakın kadrajlardaki saklı kalmışlıkla yakalıyor, özellikle son çalışmalarında kullandığı dantelli iç çamaşırlar ve jartiyerli çoraplar ile de perçinliyor. Sağbaş, her sergisinde kadrajlarını biraz daha daraltıp izleyiciyi Fadu ile biraz daha yakınlaştırıyor, Fadu’yu biraz daha köşeye sıkıştırıyor. Her eserde Fadu’nun mahremiyetinin ırzına biraz daha geçiliyor.
Sanatçının serileri ilerledikçe Fadu’nun alegorik bir müzmin karakter oluşu daha da belirginleşiyor, karakterin teşhirciliği, karakteristik bir özellik halini alıyor. İlerleyen serilerle beraber sanatçının kullandığı tekniklerde de değişimler ortaya çıkıyor. Fadu’nun prototiplerinden günümüz Fadu’suna doğru baktığımızda, sanatçının kullandığı teknik de, karakterin özüne yüklediği imgelemle aynı orantıda seyrediyor. Fadu’nun alegorik yolculuğunda masumiyet, yitirilen bir kavram halini alırken; karakterin bedenine uygulanan doku da yön değiştirerek ten yalın halde bırakılıyor. Fadu’nun tenini kaplayan çok renkli sıcak tonlardaki karmaşık dekolajlar, bu seri ile fona ve karakterin iç çamaşırlarına taşınıyor. Böylelikle dominant pürüzsüz doku, karakterin tenine taşınarak kalıplardan arınmış bir şekilde mahremiyet paylaşımına doğru açılmayı örüntülüyor. Sanatçının son işlerinde tercih ettiği şekil ve dokulardaki realist formlar, Fadu’nun kendi gerçekliğiyle yüzleşmesinin bir sonucu olarak düşünülebilir belki de. Karakterin özgünlüğü aslında kendinde –bedeninin benzersizliğinde- saklıyken giderek yitirdiği öz benliği, suni üretimlerdeki -göz boyayıcı, simli, albenili iç çamaşırları ile- dikkat çekicilikte arıyor kendini. Bu arayışın hala bir sonuca varamadığı, seksi iç çamaşırlarına karışmış olan çizgi film karakterleri sayesinde anlaşılır kılınıyor. Sanatçı, kadın bedeninin iç çamaşırları ile armonisindeki mahremiyeti afişe ederken seksi kadın bedeninde de hala dejenere olmamış kavramların varlığını koruduğu imajını veriyor.
Fadu, hizmet sektörünün bir elemanı olma heveslisi midir yoksa fark edilir bir eylemde bulunmak mıdır tek amacı? Tüketim kültüründe yitip giden metalardan saymak mıdır kendini? Yaftalanmış kavramlarda ötekileştirilen ilkel benliğinin izdüşümü suretini, elinden geldiği seksilikte sergileme çabası mıdır Fadu’nun vizyonu? Etnosantrik bir etiketlenmişliğin çaresiz kabullenilmişliği midir Fadu’nun cüretkarlığının sebebi? Bir meta olarak tüketim kültürünün elemanlarına karışmış Fadu, ilkel benliğinin esiri olmuş biyolojik kökenli dürtülerine yenik düşerek kendi özerkliğinin anaforunda savrularak yitip gidecek midir; yoksa yozlaşan ahlaki değerlerin doğurduğu yeni modern dünyada, ötekilerin egemenliğinde sıradanlaşarak çok sesliliğin kartelasında mı alacaktır yerini?