Faşo ile Kürdo Arkadaş Olunca Güizelleşir Dünya
"İnsana sadece insan olarak baktığında her şey çözülüveriyor." Sami Berat Marçalı
Her kitabıyla okurun kalbini yeniden çalan yazar Emrah Serbes ve üretkenliğiyle ışıldayan tiyatro İkinci Kat muhteşem bir oyun için bir arada: Üst Kattaki Terörist… Oyunu izlediğinizde asla gülmem dediğiniz şeylere gülecek, ilk kez göz göze geldiğiniz cümlelerle duygulanacak ve tatlı bir deneyim yaşayacaksınız. Neden mi? Çünkü ırklar, mezhepler, haritalar, bayraklar derken yaşamlarımızın doğal akışına kan sıçrattılar da ondan…
Emrah Serbes’in yazdığı hikâyeyi oyunlaştıran ve yöneten Samet Berat Marçalı ile bakın neler konuştuk…
Özlem Ünaldı: Emrah Serbes’le nasıl bir araya geldiniz?
Sami Berat Marçalı: Limonata’yı, Aut’u, Bulanık’ı yaptığımız dönem, sonraki sezonun programını yapmaya çalışırken elimizde yeterince metin olmadığını fark ettik. İyi metne ulaşmak için nasıl yollar izleyeceğimiz konusunda kafa patlatmaya başladık. Sonra aklıma şöyle bir fikir geldi; önemli olan hikâye! Güzel bir hikâyeyi uyarlayıp, diyaloglandırabileceğimizi düşündüm. İyi hikâye güzel sahnelenirse her zaman iyi bir şeye dönüşür. Birkaç sezon öncesinde de tiyatroda kendi aramızda yerli yazarları okuyup eserler hakkında konuşmaya başlamıştık zaten. Okuduğumuz ilk kitap Emrah Serbes’in Erken Kaybedenler’iydi ve çok sevmiştim. Kimi Sevsem Çıkmazı ve Üst Kattaki Terörist çok sevdiğim iki hikaye oldu: Özellikle Kimi Sevsem Çıkmazı çok sevdiğim bir hikaye olarak hala aklımın köşesinde duruyor… Bu hikâyeleri seçtikten sonra Emrah’ı arayıp tiyatroya davet ettik; geldi. Aut’u izledi ve oyun sonrası konuştuk; hikâyelerini oyunlaştırıp sahneye koymak istediğimizi söyledik, olaya nasıl baktığını sorduk. Bizi çok sevdiğini, bize güvendiğini söyledi ve ‘güle güle kullanın hikâyeleri’ dedi.
Özlem Ünaldı: Çok güzel!
Sami Berat Marçalı: Kimi Sevsem Çıkmazını Emre aldı, Üst Kattaki Teröristi de ben… Önce Kimi Sevsem Çıkmazı için çalışmaya başladık, kastı vs… Fakat uyarlama çalışmalarımız devam ederken Üst Kattaki Terörist öncelik kazandı.
Özlem Ünaldı: Hikayeyi tamamen sen mi uyarladın? Emrah Serbes uyarlama sürecine dahil oldu mu?
Sami Berat Marçalı: Hayır, hiç karışmadı. Tamamen ben yaptım uyarlamayı
Özlem Ünaldı: Bu senin yaptığın ilk uyarlama mı?
Sami Berat Marçalı: Evet. Çok zor bir şey olduğunu söyleyebilirim.
Özlem Ünaldı: Çok güzel olmuş, tebrik ediyorum. Tamamen okur ve seyirci gözüyle söylüyorum: İzlediğim kuvvetli uyarlamalardan biri.
Sami Berat Marçalı: (Utanarak) Teşekkür ederim.
Özlem Ünaldı: Kimi Sevsem Çıkmazı’na ne oldu peki?
Sami Berat Marçalı: O dönemde Emrah o hikâyenin film için uyarlanacağını söyledi, Üst Kattaki Terörist’e verdik kendimizi biz de…
Özlem Ünaldı: Sahnede oyunu baştan sona taşıyan 12 yaşında bir çocuk var… Hiç kolay bir şey değil…
Sami Berat Marçalı: Çocuk oyuncu bulmak dahi gerçekten çok zor. Bulduktan sonra çocuk oyuncuyla prova döneminde ve oyun çıktıktan sonra temiz çalışabilmek için özel bir gayret ve özen gerekiyor.
Özlem Ünaldı: Pedagojik olarak bir destek aldınız mı? Nasıl bir yol izlediniz çocuğu oyunculuk ortamında ruhen korumak ve verimli değerlendirebilmek için?
Sami Berat Marçalı: Desteğe ihtiyacımız oldu kesinlikle. Denizhan’a çok fazla yansıtmadan O’nu ve işin işleyişini korumaya alabilmek için yardıma ihtiyaç duyduk. Pedagog aracı ile iletişim kurmak yerine birebir gelişen bilinçli iletişimin hepimiz için daha iyi olduğunu söyledi. Bu öneri doğrultusunda hepimizin öncelikli hassasiyeti bu oldu…
Öncelikle çok zor bir rol olduğu için oyuncumuzu bulmamız 2 yıl sürdü. Kast direktörü Mine Güler’den yardım istedik. Mine bize ekrandaki projelerde çalışan bir çocuk oyuncuyu önerdi: Emirhan… Emirhan ikizi Denizhan’la beraber geldi görüşmeye; ikisi de çok yetenekli ve ikisi de çok zeki, harikalar. Emirhan tiyatro yapmaya sıcak bakmadı ve biz de Denizhan’la çalışmaya başladık. Aslında çocukla çalışmak bir yandan da çok kolay çünkü çocuk olduğu için zaten ‘oynuyor’; ‘oynama’ içgüdüsüyle yaşıyor. Denizhan benim çalıştığım en yetenekli oyunculardan biri. Sürekli ‘ne söyleyecek acaba?’ diye gözlerimin içine bakan bir çocuk… Muhteşem bir oyuncu algısı var, açıkçası ben 12 yaşımdayken ne yaptığımı hatırlamıyorum ama Denizhan her şeyin bilincinde görünüyor. Bu çok politik bir oyun ve Denizhan bu incelikleri anlayabiliyor.
Özlem Ünaldı: Sence bu oyunun Denizhan üzerinde bir etkisi oldu mu?
Sami Berat Marçalı: Kesinlikle oldu. Öncelikle oyunculuğa bakış açısı değişti. İkizi dizilerde oynadığı için çocuk gözüyle bakıldığında oyunculuğu ‘hemen büssürü para kazanılan ve ünlü olunan’ bir şey sanıyordu.
Özlem Ünaldı: Böyle sanan yetişkinlere de selam olsun. (Gülüşmeler)
Sami Berat Marçalı: Fakat annesinin de desteğiyle Denizhan’ın farklı bir yolculuğu oldu. Geçtiğimiz sezon sahnemiz değiştiği için hiçbir oyuncumuza para ödeyemedik ve Denizhan da para almadan çalıştı: Bu konuyla ilgili basit bir sorgulama dahi yaşamadı.
Özlem Ünaldı: Küçük bir tiyatro emekçisi!
Sami Berat Marçalı: Evet, aynen öyle… Bir de ekrandan farklı olarak seyircinin bütün beğenisini, sevgisini sıcağı sıcağına hissetme durumu Denizhan’ı büyüledi; gözlerimizin önünde bu süreci yaşıyor. Bu harika bir şey! Zamanla sahnenin ekrandan daha ‘önemli’ bir yer olduğunu hissetti. Elbette 12 yaşında bir çocuk; bütün bu duygularla güzelce baş etmesi için birlikte önlemler alıyoruz.
Özlem Ünaldı: Sahnedeyken de seyirciyle iletişimi süperdi… Bu oyunun filmini yapmayı düşünüyor musunuz?
Sami Berat Marçalı: Hayır.
Özlem Ünaldı: Neden bu soruyu soruyorum biliyor musun? Senin başka oyunlarını da izledim ve bu oyunda diğerlerinden farklı bir şey var: kalemin ‘canım biraz senaryo yazmak istiyor’ der gibi sanki… Sahneden sıçrayan bu sinema hissini neye borçluyuz?
(Bütün bunları konuştuğumuz adam tiyatronun elektrik süpürgesiyle ilgilenmek için kısa bir ara rica etti. Seviyorum alternatif tiyatroları, kalpten seviyorum! Bana okulu, bana sevmeyi, bana içten tiyatroyu hatırlatan harika adresler…)
Sami Berat Marçalı: Ben alaylı bir yazarım; akademik geçmişi olan bir yazar ve yönetmen değilim. Asıl temelim ve birikimim sinema üzerine. Bu da beni zaman zaman senaryo yazmaya yönlendiriyor. Profesyonel tiyatro yapmaya başladıktan sonra oyun yazmaya yöneldim. Hep bir sinema algısıyla düşünüp oyun yazıyorum. Tiyatro metnindeki trükleri yavaş yavaş öğrendiğimi söyleyebilirim.
Özlem Ünaldı: Sadece yazarken değil yönetirken de böyle bir dil seçtiğini hissediyorum. Aslında alternatif tiyatroların ‘sahnede sadeleşme’ ile ilgili bizi, oyuncuları özgürleştirdiğini hissediyorum. Oyunculuk eğitimimiz ve izlediğimiz çok sayıda oyunun bize ‘sahne oyunculuğu’ için dayattığı ‘insanlık dışı’ dilden kurtuluyoruz. Sadeliğin, sadece sinema için değil sahne için de cevher bir tercih olduğuna zamanla alışıyoruz galiba. Elbette proje gereği seçilen, özellikle tercih edilen disiplinleri ayırt ederek söylüyorum bunları… Bu yenilikçi etkinin özel ayaklarından biri de İkinci Kat…
Sami Berat Marçalı (Mahcup) Teşekkür ederim.
Özlem Ünaldı: Oyunda, hangi ırk için olursa olsun şoven milliyetçiliğin komik bir ergen isyanına benzetildiğini görmek beni çok mutlu etti. Ancak bu kadar tatlı bir dille anlatılabilirdi.
Sami Berat Marçalı: Bu aslında tamamen Emrah’ın başarısı. Benim yaptığım şey hikâyede neyin altını çizmek istediğime karar vermek oldu. Uzun bir hikâye değil aslında; neyi vurgulayacağıma karar verdikten sonra karakterleri ve hikâyeyi katmanlaştırırken sağlam bir yerden kuvvet alabilmiş oldum.
Özlem Ünaldı: Emrah Serbes tek bir küfürle, cümleyle net vuruşlar yapıp her şeyi anlatabilen bir yazar zaten. Hastasıyız. Sahnede bunu açıkça dile getirmek de senin başarın olmuş bence. İzlemek ve okumak arasında kilometrelerce fark var çünkü…
Provalar nasıl bir yolculuk yaşattı size?
Sami Berat Marçalı: Dramatugi çalışmalarımız sırasında milliyetçiliği, etrafında akıp giden hayat üzerinden, dış etkenlerin gücünden bahsederek tanımlama konusunda uzun uzun tartıştık. Benim için her şeyi kolaylaştıran bir bakış açısı var: İnsana sadece insan olarak baktığında her şey çözülüveriyor. Bu kolaycı bir tavır gibi gelse de bu kolaylığın özgürleştirici gücüne inanıyorum ben. İçinde öldürme isteği yanan milliyetçi bir çocuğun zamanla yumuşayıp özlem duyan, dostluk kuran bir çocuğa dönüşme süreci bu. Yumuşacık ve insani olmasını istedim.
Özlem Ünaldı: Emrah nasıl buldu oyunu?
Sami Berat Marçalı: Oyunda en çok sevdiği sahnenin, hikâyede olmadığı halde uyarlama sırasında benim yazdığım doğum günü sahnesinin olduğunu söyledi. Anlatmak istediği şeyin de tam olarak bu olduğunu söyledi; teşekkür etti… Bu benim için çok değerli.
Özlem Ünaldı: Oyunun etkisi çok yüksek. Nasıl geri dönüşler oluyor? Bazen bizi bile şaşırtan bir etki oluştuğunu görürüz ya iş özgürlüğünü ilan edince. Oldu mu böyle bir şey?
Sami Berat Marçalı: Azınlıkların sorunlarıyla yakından ilgilenen yazar arkadaşım Nayat Karaköse ile oyun hakkında konuştuk. Bu oyunun gezmesi gerektiğini söyledim O’na … Anlattıklarımızın zaten farkında olan seyirci profiline ek olarak, anlattıklarımızı hayatının tam olarak içinde yaşayan seyirci profiline, faşist yetiştirilmiş seyirci profiline ulaştırmayı çok istediğimi söyledim. Nayat bu oyunun her şeyin farkında olduğunu sanan seyirci için de çok önemli bir pencere olduğunu söyledi. Kendisi azınlıklar için gerçekten çabalayan, politik duruşu olan bir yazar olmasına rağmen, milliyetçi bir aile yapısıyla, bir şehit annesiyle ilk kez bu oyunda bu denli yakınlaştığını söyledi. İşte bu çok etkileyici bir geri dönüş oldu benim için. Çünkü hiçbirimiz savaşmak istemiyoruz; acılarımız çok benziyor birbirine.
Özlem Ünaldı: Milliyetçilerin klişeleşmiş küçümseme cümleleri var; ‘Her şey önünüze hazır gelsin istersiniz siz!’, ‘Çocukları ön saflarda kullanmaya bayılırsınız!’ falan gibi… Bu cümleler çok hassas ve tehlikeli cümleler olmasına rağmen, oyunda bizi güldüren ve içeriğini muhteşem bir dille reddeden cümlelere dönüştü. Kürt bir seyircinin bu cümlelere ilk kez güldüğünü gördüm. Helal olsun sana!
Sami Berat Marçalı: Bak bu da benim için çok değerli bir geri dönüş mesela…
Özlem Ünaldı: Kast nasıl oluştu?
Sami Berat Marçalı: Bu oyunda karakterlerin yaşını başını bir tarafa koyup gerçekten severek çalışacağım insanları bir araya getirdim. Provalarda yaş-karakter vs uyumu ile kaygı yaşayan oyuncu arkadaşlarım oldu fakat oyun çıktığında sadece güzel bir hikâye ve birbirini seven bir ekip vardı sahnede… İçime sindi…
Özlem Ünaldı: Sen bu oyunda en çok neyi seviyorsun? Sana ileride ‘Ah benim canım oyunum’ dedirtecek şey ne? Favori bir sahnen var mı?
Sami Berat Marçalı: Bu oyun şimdiden ‘Ah benim canım oyunum’ oldu bile. Bu oyunun prova sürecini de, gerçekten çalışmak istediğim insanlarla çevrili olduğum güzel atmosferini de, zamanlamasını da, etkisini de çok seviyorum.
Prömiyerimiz Berkin’in ölümünden 2 gün sonraydı. Hepimiz çok heyecanlıydık evet ama garip ve içinde çok şey tutan bir heyecandı…
Çocuğun ‘sıkıldım içerde Kürtçe konuşup bölücülük yapıyorlar’ dediği sahneyi çok seviyorum mesela, çok gülüyorum orada… ‘Kızılderililer bile Türk olduklarını kabul etti, siz kimsiniz!’ gibi lafları var çocuğun. Üniter devlet yapısını aslında ‘bilmeden bilen’ bir çocuk çok eğlenceli geliyor bana. Bak konuştukça bir sürü sahneyi sevdiğimi fark ediyorum. Eylem sahnesi çok özel bir sahne mesela; güzel bir Gezi göndermesi …
Özlem Ünaldı: Oyunun çok güzel bir zamanlaması olduğuna katılıyorum… ‘Haydi Gezi ile ilgili birşey yapalım’ diye çıkan projelerin büyük bir kısmını gerçekte yaşananlara karşı ağır bir hakaret gibi görüyorum ben mesela.
Sami Berat Marçalı: Yardımcı yönetmenimiz Canan’a bu oyunu Berkin’e adamak istediğimi söyledim. Bunu aramızda çok konuştuk; ‘doğru anlaşılır mı, reklam hissi mi yaratır’ diye… Sonunda bu kimseye duyurmadan, sadece prömiyer gecesi seyircimizle paylaştığımız bir adama oldu.
Özlem Ünaldı: Seyirci zaten bir şey söylemeye gerek kalmadan bu adanmışlığı ve oyunun hassasiyetini hissediyor bence. Teşekkür ederim…
Sami Berat Marçalı: Ben de…
ÜST KATTAKİ TERÖRİST
Öykü: Emrah Serbes
Uyarlayan-Yöneten: Sami Berat Marçalı
Oynayanlar: Denizhan Akbaba, Banu Çiçek Barutçugil, Bedir Bedir, Gözde Kocaoğlu
Dekor-ışık tasarımı: Sami Berat Marçalı
Efekt-Video: Onat Esenman
Fotoğraf: Gizem Bentürk
Afiş fotoğrafı: Gizem Bentürk, Ahmet Alp Babür