Tiyatro sanatçısı ve yazarımız Özlem Ünaldı, Afife Jale’nin sahneye çıkış yıldönümünde ona bir mektup yazdı…
Sevgili Afife Jale…
Bu mektubu sana 2013 yılından yazıyorum…
2013 yılında Türkiye’ de bir kadın oyuncuyum. Nereden başlasam bilemiyorum…
Öncelikle haberin olsun; yıllardır değerli isminle gelen ödüller sahiplerini buluyor ve bu yılın adayları da açıklandı…
Ah Afife! Sen 1919’ un 22 Nisan gecesi, Kadıköy’deki Apollon Sineması’nda (sonraki Hale, şimdiki Reks) Emel rolünü oynayarak sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadını olduğundan bu yana neler oldu neler…
Kadınlar sadece sahneye çıkmakla yetinmedi; tiyatronun her yerindeyiz. Tiyatro kuranından, dramaturguna; yazarından, dansçısına; tasarımcılarından, ışıkçılarına kadar kadınlarla zenginleşti tiyatromuz… Şimdi genel anlamda ‘tiyatro’ da neler olduğunu anlatıp kafanı hiç şişirmeyeceğim…
Sana önce kötü, sonra iyi haberleri vereceğim Usta… Müsaadenle… Şikayet diyorum: Canımızı acıtan öyle çok şey oluyor ki… Evet, yıl 2013 ve evet her yerde görevdeyiz Afife… Sahnede ‘edep yerlerimiz’ görünüyor diye, yine ‘sanatçı’ olan eski sevgilimizden dayak yedik bu yıl… Bu yıl ‘masraf olmasın yeter’ diyerek provalara, oyunlara, turnelere çıktık… Hakkımızı savunduğumuz için kenara, köşeye atıldık…
Politikacıların belirlediği repertuvarlarda hapsolduk bu yıl… Tiyatro’ nun kendi içinde faşizan bir iş olduğunu biliyorduk ama şimdi sadece tiyatro değil ‘tiyatroya sözü geçen herkes’ faşizmle dünyaları dar etme çabasında… Biliyor musun, oyunlar sansüre uğruyor? Biliyor musun, bayat mı bayat bir oyun, sırf yazarı kazanmaya devam etsin diye, sırf arkasında büyük yerlerden destek var diye, sahnede zorla tutuluyor… Kurumsal tiyatroların içeriğine delicesine baskı uygulanıyor:
Öyle ki; tiyatrolar sürekli kapatılmakla tehdit ediliyor. Bu tehdit seyircimiz başta olmak üzere, sayısız oyuncunun, teknik ekiplerin, yazarların, çocukların, ağaçların ve hayatımızın üzerinde sürekli geziniyor. Sabrı taşan özel tiyatrolardan kapananlar, kapatılanlar oldu.
Bu yıl çıkmış bazı oyunlar, sahne bulamadığı için çıktığı yerlere geri döndü Afifeciğim… Dekorasyon dergilerinden koparılmış sayfalara benzeyen dekor tasarımlarına, çılgınca para harcanırken; heyecanlı projeler geri çevrildi… Kadın, erkek farkı olmaksızın her oyuncu sürekli işsizlikle savaşıyor. Biz şimdi, tam da bu yıl, her zamankinden daha da çok, bu ülkenin fakirleriyiz.
Yolculuklardan, sinema-tiyatro salonlarından, festivallerden ve daha çok şeyden mahrum kalıyoruz…
Televizyon sektörünün uğradığı sarsıntının ardından, herhangi bir şekilde ‘ünlü’ olan kişiler, prestij yakalayabilmek için sahneye koştu; tiyatro da televizyon gibi ‘ünlü’ peşinde koşmaya başladı Afife… Direnmeyi bıraksa, tutku olmasa çeker gider insan başka diyarlara, oralara geldik Afife…
Yolun başındaki sanatçıların hevesini gursağında bırakan adice Bizans oyunları gırla gitti; hem de bu tehlikeyi yaratanlar, yaşını başını almış, sözü geçen büyüklerimizden geldi Afife… Birbirimize girdik usta, birbirimize: eylemlerin başını çekip, ilk çekip gidenler oldu…
Sanatsal süreçler yaşanmadan, bilgiyi geride bırakarak sahnelenen oyunlar oldu; yeni bir kavrama idrak etmeden, sahnede kavram kargaşası yaratan oyunlar oldu. Şöyle ki; sırf estetik duruyor diye kullanılan müzikler, danslar, oyuncular sahnelere doldu…
Seyirciyle bağı tamamen koparan ‘entelektüel’ eserler, anlaşılmamalarıyla sağda solda övündüler… Ve daha birsürü… Elbette birçoğumuz vazgeçmedi… Çekhov’ un da dediği gibi: ‘Bizi çalışmak kurtarır’… Çalışıyoruz… İyi haberlerim de var sana: Küçüklü, büyüklü çok sayıda sahne açıldı.
Genç oyuncu, yönetmen ve yazarlar kendilerini sahneye attı. Çok sayıda örnek var ama taze, taze bazılarını söyleyeyim: Beyoğlu’ nda bir sahnede, bir travestinin sıradan bir gecesini izledik; hem de yan apartmanda aynı olayın ‘gerçekten’ yaşanma olasılığıyla.
Deneyimli sanatçılar, genç sanatçılara yol gösterdi; elele risklere girildi. Şahane değil mi! Cesurca adımlar atanlar oldu; bütün kıtlığa rağmen elini taşın altına koyanlar oldu… Türkiye’ nin her köşesinde seyirci, oyunlar seyredebildi. Kürtçe oyunlar sahnelendi, ödüllendirildi.
Yeni, yeni kalemler; yeni kelamlar etmeye başladı. Sevindin değil mi? Sendikalar güzel başlangıçlar yaptı… Dünyada yol almış tiyatroları festivallerde ağırladık, oyunlarımızın bazılarını başka memleketlere gönderdik. Çok sayıda dünyalı hoca ile çalıştık.
Dansçılarla, müzisyenlerle, teknolojiyle, sinemayla, edebiyatla kardeş oyunlarımız oldu… Ve daha bir sürü… İşte böyle Afife; eksiğiyle, gediğiyle sana her şeyi yazıp haberdar etmek istedim… Sürç’ i lisan ettiysem affet usta…
Şimdi böyle bakınca güzel haberler az gibi görünüyor değil mi?
Endişelenme: Bu haberlerin içini çabalarımızla, ümidimizle ve en değerlisi renkli öfkemizle doldurup; el yapımı bir gemiyle tiyatro denizinde yola çıkıyoruz… Çünkü tiyatro bizim babaevimiz… Sevgiyle ve saygıyla… Her şeye rağmen huzurla uyu usta…