Biz de Jones’un eleştirilerini Marina Abramovic’in öğrencisi Nezaket Ekici’ye sorduk. Ekici’nin Jones’a söyleyecek çok sözü var. Şöyle ki… *
– Jonathan Jones makalesinde, Milo Moiré’nin “PlopEgg” çalışmasını örnek alarak Performans sanatının günümüzdeki durumuyla ilgili yorumlarda bulunuyor. Anlaşılan Jones, günümüz performans sanatını örnek aldığı tek bir çalışma temsil ediyormuş gibi algılıyor. Bu eşitlemeyi kabul etmek mümkün değil çünkü Moiré’nin çalışması etkileyici olmakla birlikte sanatsal kıstaslarla bakıldığında çok güçlü bir çalışma değil.
– Jones, olayı bir adım daha öteye taşıyıp bizi, Marina Abramovic gibi sanatçıların 1970’lerde ortaya koydukları birkaç güçlü performanstan sonra performans sanatında en ufak gelişme olmamış argümanını kabule zorluyor. Bu argüman rahatsız edici olduğu gibi adil de değil. Argümanı ciddiye alacak olursak Marina Abramovic’in 1970’lerden sonra yaptığı çalışmaların bile işe yaramaz olduğunu söylememiz gerekir ki bu, düzgün düşünen herhangi bir sanat eleştirmeni açısından kabul edilemez.
-Moiré’e dönecek olursak, Jones’un getirdiği çalışmanın çok zayıf olduğu yolundaki eleştiri elbette doğru.
Performansı canlı izlemediğimi belirtmeliyim (Jones izlemiş midir emin değilim); ancak fikrinden ve internetteki (Spiegel TV) açıklamasından yola çıkarak çalışmayı, sanatsal açıdan güçlü ya da farkedilir olmaktan alıkoyan birkaç zayıf nokta görebiliyorum.
-Öncelikle Moiré, sanatın nasıl doğduğunu, bir sanat eseri doğurmanın nasıl bir şey olduğunu göstermek istediğini söylüyor (Internet: Spiegel TV söyleşisi). Buna bakacak olursak, farklı mantık düzeylerini karıştırdığı aşikar. Bir yanda, vajinasıyla çalışmak suretiyle “doğurma gerçeğinden” bahsederken diğer yanda, sembolik olarak sanat dünyaya getirmekten bahsediyor.
-Burada bizi “saçmalığa” götüren bir çelişki söz konusu çünkü nihayetinde iki benzemezi karşılaştırmış oluyor.
-Dahası, neredeyse onulmaz biçimde ifade düzeylerini karıştırıyor. Bir yanda, çıplak halde vajinasıyla çalışarak kelimenin tam manasıyla cinsellik ifadeleri ortaya koyuyor. Diğer yanda, başarısız bir biçimde sanat oluşturmaya çalışıyor. Bu iki ifade düzeyi (cinsel ve sanatsal) öyle birleşiyor ki seyircinin ikisini birbirinden ayırt etmesi olanaksızlaşıyor. İzlerken kafalarda hep şu soru dolanıyor: acaba cinsel bir anlamı mı var yoksa sanatsal mı?
-Tabii ki, sanatsal değer açısından çalışmanın esasen yeni bir şey içermediği kolayca görülüyor. Jackson Pollock’un aksiyon resimlerinde zaten var olanın imitasyonundan öteye gidemiyor; bana göre Carolee Schneemann performanslarından esinlenmiş. İçinde bir gerçeklik ya da bir ruh göremiyorum.
-İfade edilen cinsel içeriğe bakacak olursak bu yan etkinin, çalışmanın bu günlerde birkaç medyada tartışılmasının ana sebebi olduğu çok açık. Bu durumda, sanat değil cinsellik satıyor.
* http://www.sanatatak.com/view/Jonathan-Jones-Performans-Sanatini-Yerden-Yere-Vurdu/838