A password will be e-mailed to you.

 

Özgür dünyada rock yapmaya devam. Neil Young konseri izlenimlerini Ezgi Altun yazıyor…

Dinlediğimiz ilk şarkısından bu yana mızıka sololarına ıslığımızla eşlik ettiğimiz, uyuyamadığımız akşamlarda ya da uyanamadığımız sabahlarda herhangi bir şarkısını fon müziğimiz yaparak günü atlattığımız Neil Young, temmuz yağmurları eşliğinde 68 yaşında nihayet İstanbul’a geldi. Ve bizlere 68’in sadece bir sayı olduğunu olağanüstü sahne performansıyla bizlere açık bir şekilde hatırlattı.

Neil Young’ı dünya gözüyle görmek yeterince tatmin edici bir deneyim olacakken, önden ısınma turlarını attığımız Büyük Ev Ablukada ve Midlake performansları da akşamı güzelleştiren detaylardan oldu. Teksaslı olmaktan ve Neil Young’ın hemen öncesinde çalmaktan oldukça gurur duyan Midlake (grup, bu iki gerçeği mütevazi tavırlarıyla sık sık tekrar etti.) şarkılarına pek eşlik edilmese de Bob Dylan’ın “I Shall Be Released” şarkısı ile dinleyicileri biraz daha hareketlendirip son şarkıları “Head Home”da gösterdikleri ağzımızı açık bırakan veda performanslarıyla sahneyi Neil Young’a bıraktılar.

Sahne artık elbette Neil Young & The Crazy Horse için hazırlanıyordu ve seyirciler yavaş yavaş sahne önüne doğru hareketlenmeye başlamıştı. Tüm bu hareketlenme içinde kitlenin Rush ve Pink Floyd t-shirtleri giymiş beyazlamış saçları eşliğinde biralarını yudumlayanları, işten çıkıp beyaz yaka gömleğiyle gelenleri ve bir de bizim gibi aylık akbilini basarak gelmiş öğrencileri kapsadığını görmek Neil Young’ın 50 yıllık kariyerinin ve bu kariyer boyunca bizlerle paylaştıklarının, müziğin esansında varolan şeyin ta kendisi olduğunu anlamak için yeterliydi sanırım.

Doğaçlamanın dibini gördüğümüz konserde 2 saate yakın bir süre boyunca aralıksız olarak sahnede kalan Neil Young & The Crazy Horse, bugün mutfaktan su almaya üşenen beni kendimle hesaplaşmaya götürdü elbette muhteşem performanslarıyla. Midlake’in “I Shall Be Released” coverından sonra, gecenin ikinci Bob Dylan coverı olarak Neil Young’tan “Blowin’ In The Wind” i dinledik.

Hemen sonrasında gelen “Heart Of Gold” sırasında biz faniler bu kadar duygu yoğunluğunu kaldıramayacağımızı düşünürken, The Crazy Horse sahneye geri döndü ve “Powderfinder” ile yolumuza devam edebildik. Gecenin sonunda “Rockin’ In The Free World” şarkısı esnasında her nakaratta seyirciyi aydınlatan ışık oyunu ile Neil Young konser boyunca bizimle pek konuşmasa da sanırım bizi yine de yanına davet ediyordu.

Dinleyicilerin alkışlarına kayıtsız kalamayıp dönen Neil Young & The Crazy Horse bize sadece son bir şarkı daha armağan ettiler o gece için: “Who’s Gonna Stand Up and Save The Earth?”

Konser boyunca Neil Young’ın üzerindeki Earth yazılı t-shirt ile bakışlarımız da bu şarkı eşliğinde yeniden anlam kazandı böylece. Neil Young & The Crazy Horse’u bir daha hangi yağmurlu gecede dinleriz bilmiyoruz ama o zamana kadar… Özgür dünyada rock yapmaya devam!

Daha fazla yazı yok
2024-11-25 06:47:42