Söylemesi zor gezmesi kolay 9. Contemporary Istanbul sanat fuarı açıldı. Bu kez akıllardaki soru, sezonun artık ilk değil-art international’dan sonra- ikinci sanat fuarı olmanın getirdiği zorluklarla baş edip edemediği oldu. Ayşegül Sönmez’in ilk izlenimleri…
Hemen girişte Marlborough Gallery, Galeri Baraz’ın ex yerinde Ahmet Güneştekin’i sunuyor. Galeri Baraz’ın büyük sürpriziyse Ali Nur Velidedeoğlu’nun 1990’ların sonunda reklam kokuyor eleştirilerine hedef olan sergisinden bir seri ayakkabı yerleştirmesi. Ayakkabıların bazı sahibelerinin bugün çağdaş sanatın önde gelen aktrislerine dönüşmüş olması ilginç bir tesadüf mü? Belki de incelenmesi gereken sosyolojik bir çalışma olabilir.
Bu yıl Olcay Art’ta Devrim Erbil yerine Adnan Çoker’in son işlerine yer verilmiş. Çağla Cabaoğlu’na Beyza Boynudelik’in geri dönmesini görmek güzel. Volkan Aslan, Piartworks’deki işlerinde neon kullanmasıyla Fransız’laşmış. Art International’da da askı işinde neona başvurmuştu. Sevmiş olmalı.
Galeri Zilberman’ın en büyük süksesi her zamanki gibi Şükran Moral.
Moral’ın Hitler performansı gerçekten göz doldurucu.
Moral’ın teatral yeteneğini ilk kez bu kadar konuşturduğu iddialı işlerinden.
Sergilenme biçimiyle ilgili sorun olduğunu düşünmemek elde değil. Belki daha koyu ve fuarın genel ortamından kopuk bir kutu içinde mi sergilenmeliydi diyerek…
Dirimart her geçen yıl daha iddialı. Franz Ackerman’ın ustası olduğu soyutlamalarıyla, standına gösterdiği özeniyle aslında fuarın adeta en iyi "yabancı" galerisi olduğunu kanıtlıyor.
X-ist çok şanslı. O kadar iyi sanatçıları var ki…
Ali Elmacı yeter. Ansen Atilla da.
Bu yıl Ekin Saçlıoğlu’nun solosu da burada.
Fuarın en iyi işlerinden şimdiden söylemeliyim.
Özellikle altına bulanmış farklı canlılara ait kemiklerden düzenlediği yeni yaratıklarında, gözden düşmüş, artık olanın değerliye dönüşürken geçirdiği tüm maceraları anımsatan özgün bir his mevcut. Robert Mapplethorpe’un bazı işlerini de hatırlatan bir his bu.
Öte yandan da geleceğe dair büyük bir umut taşıyor bu yerleştirme.
Ali Elmacı’nın her geçen gün objektif’likten arındırdığı yeni- objektifliğine tanık olmak da bu yılki fuarın tavsiye edilir deneyimlerinden…
Aşağı katlara doğru uzanırken Nuri Bilge Ceylan’ın fotoğraflarının yer aldığı Akbank standında epey vakit geçirmek mümkün. Art International fuarında Dirimart’ın standında karşılaştığımız Nuri Bilge Ceylan’ın çağdaş sanat sahnesi deneyimi tüm hızıyla sürüyor yani…
Aslında onun çağdaş sanat sahnesi tarafından keşfi Milli Reasürans sanat galerisi yöneticisi Amelie Edgü tarafından olmuştu.
2008 yılındaki solo sergisiyle orada açtığı.
Fakat ölçek çok önemli.
Ceylan’ın çağdaşlığının altını büyük ebattaki işleri çizdi. Bunu da vurgulamak önemli.
Koyteynir ve fiş’li -plug in- sergileri, fuarın çoğulculuğunu hatırlatmak ve hayatta her şeyin satmaktan ibaret olmadığını, sponsorlardan ibaret olabileceğini göstermeleri açısından önemli.
Şaka bir yana fiş’lideki filmler ve koyteynırlarda 90’ar dakika boyunca süregelecek performanslar ci’ye dinamizm katmaları, izleyicideki Batılı galerilerden "ünlü resmi" beklentisi dikkatini dağıtması açısından elzem.
İlk performans Ali Emir Tapan’dan geldi. Küçük bir yanlış anlaşılmaya dair işinde Tapan, fuar ortamından bizi tamamıyle kopartacak bir deneyimi amaçlıyordu. Beyaza boyanmış gitar, anfi ve müzisyen Utku Öğüt’ün müziğe müdahalesiyle bunu başardığı pekala söylenebilir.
Her fuara nice fiş’li sergiler, koyteynırı bol projeler diliyorum.
Öte yandan bazı markaların çağdaş sanatla "kol kola verme" çabalarını takdir etmek imkansız.
Çağdaş sanatı rahatlıkla araçsallaştırdıkları projelere dönüştürmüş olmaları hayal kırıklığı konusu.
Bir ressamla "el ele" vererek onun işlerinden tabak çanak yapmak sanata destek vermek anlamını taşımıyor maalesef.
Bu 1980’lere özgü "kol kola verme"lerden, "el ele verme"lerden, imzalı objelerden bir an evvel sıyrılarak yeni dünyaya ait taze stratejilerle sanata destek vermek gerekiyor.
Öte yandan fuarda yılların galerisi Galeri Nev’den müzelik bir adıma tanık olmak ne güzel…
Hale Tenger’in 1992 yılına ait işleriri fuara çıkarmak çok takdir edilesi doğrusu.
Tenger’in vitesleri iktidarın fallik tüm uzantılarının yönlerini işaret ederek hem politik hem psikanalitik kalabalık bir trafiği tarifliyorlar.
Murat Morova, İnci Eviner ve Tayfun Erdoğmuş’la Galeri Nev her zamanki yerinde güçlü kadrosuyla.
Art On Gallery’de Kemal Seyhan’ın son dönem soyutları sadece kendisine işaret eden ve kendisi olmakta olgunlaşmışlıklarıyla, malzemelerinin de katkısıyla yoğun bir ilgiyi hak ediyorlar.
Editions bölümü de ilgi çekici itiraf etmek gerekirse… Günümüz fuarlar savaşında yerinde bir varoluş stratejisi gibi görünüyor. Sınırlı sayıda üretilen özel edisyonların yaygın dağıtımını sağlamayı planlayan CIEditons’a sonra yine döneceğiz.
Pazar’a kadar tekrar fuar izlenimleriyle görüşmek üzere…
Dikkat dikkat!!!
-Rampa’daki Nilbar Güreş’lerin "şık"lığı düşündürücü.
-Müzisyen Moby de fuarda. Emmanuel Fremin Gallery’deki Moby fotoğrafı sanatçının Masumlar serisinden. 11 Eylül sonrasına ilişkin işlerinden. Moby’nun işleri de kesinlikli müziği gibi.
-Milk Gallery’de Burak Şentürk’ün ilustrasyonlarına dikkat dikkat!
-Banksy’yi çerçeveleyip ayağımıza getirmekle ünlü Londra’dan her yıl ci’ye katılan Andipa bu yıl neredeyse bir solo yapmış Slinkachu’ya… Slinkachu da bunun üzerine belki Gezi’yi konu edinmiş. Fes üstünde Türk bayrakları, kocaman bir gaz bulutuyla.
-Sıtkı Kösemen’in Design Week’teki portrelerine doyamamıştım ki Sanatorium’da da bir portresi çıktı karşımıza. Kösemen, portre fotoğrafçılığında olgunluk çağında. Muhakkak görün!
-PG Gallery, Çınar Eslek’i ekibe dahil etmiş. Sevindik. Fuar sergisinde Ayşegül Süter’in hem fişli hem jestüel işlerinden oluşan düzenlemesi heyecan verici. Takibe alıyoruz Süter’i.
-Empire Projects’in kadrosunda yok yok. Galeriden taşıdığı koltuklarıyla standı da kusursuz. Bu sene fuarın bize keşfettirdiği isim hem Şekerbank Açık Ekran’daki videosu hem de buradaki işleriyle Görkem Ergün. Ergün’ü takip alıyoruz.
-Bulgaristan’dan fuara katılan Stephan Stoyanov Gallery’ye şans tanımalı.
-St. Petersburglu galeri Savina’nın duvarlarına Makedonyalı sanatçısı Dalibor Trencevsky’nin müdahalesi hijyenik fuar duvarı kavramını yıpratması açısından ci adına güzel bir tavır.
Sanatatak TV’nin Contemporary İstanbul 2014’te çektiği röportajları izlemek için aşağıdaki linke tıklayınız:
click=”target=’_blank'”>http://sanatatak.com/Sanatatak-Contemporary-Istanbulda