Hyperallergic yazarı Nevdon Jamgochian, Gezi sonrası sanat dünyasındaki farklılıkları sanatçılar ve galeri sahipleriyle konuştu.
Gezi’nin izinden İstanbul’a gelen ve sanatçılarla görüşen Jamgochian diyor ki Gezi sonrası Türkiye’de sanat, kiminle konuştuğunuza dayanarak, serpilmeye devam etmiş, eskisiyle aynı kalmış ya da yenilgiye uğramış olabilir.
Mixer Sanat Galerisi’nin müdürü Bengü Gün olumlu konuşuyor: “İstanbul’da sanat hakkında iyimserim – o yüzden bu işi yapıyorum. Gezi’den bu yana daha fazla insan sanatla ilgilenir oldu. Genç sanatçılar daha heyecanlı. Sanatçıların para kazanmak için değil kendilerini ifade edebilmek adına daha içten sanat yaptıklarını görüyorum.”
Adının açıklanmasını istemeyen bir belgesel film sanatçısı başka bir durumu dile getiriyor: “Öncesinde farklı düşünüyordum. Pek çok insan gibi ben de birileri otobüste Kürtçe konuştuğunda eleştiriyordum. Bağırıyordum onlara, Türksünüz Türkçe konuşun diye. Farklı insanlarla ilgili pek çok şeyi şimdi anlıyorum. Ermeni tarihi, Kürtler, pek çok farklı bakış açısı benim için artık kabul edilebilir.”
Ressam Beyza Boynudelik şunları söylemiş, gönderdiği e-mail mesajında: “Gezi protestoları ile birlikte yaşadıklarımızı sorguladığımız, ülkedeki siyasi havaya duygularımızla tepki verdiğimiz yeni bir çağ başladı. Benim kuşağım o ana dek apolitikti.” “Sevdiğimiz parklarımız ve ağaçlarımızla ilgili hükümetin tavrına ‘yeter’ dediğimiz, birlikte sesimizi yükselttiğimiz ve aynı zamanda ‘öteki’nin varlığını farkettiğimiz çok özel bir deneyim yaşadık hepimiz. Hükümetin adaletsiz ve acımasız tavrına karşı büyülü, şiirsel bir ruh halini paylaştık. Halkın yaptığı sanat ve mizah, olabilecek en samimi, en güçlü ve en önemli ifadelerdir diyorduk.”
Bahar Yurukoğlu da benzer görüşte; Gezi’den bu yana insanların daha donanımlı, ilgili ve daha fazla bilgi sahibi olduğunu söylüyor.
Gezi’nin etkileri ile ilgili İstanbul sanat camiasında daha karanlık düşünenler de var. Sekiz yıldır İstanbul’da yaşayan Yunan sanatçı Olga Alexopoulo pek çok sanatçının İstanbul’u terkedip yurtdışında sergi açmak istediğini söylüyor. Mana ve Elipsis dahil son zamanlarda kapanan galerilere dikkat çekiyor: “Galeri açılışları bazen şarap içilmesine karşı olan komşular tarafından saldırıya uğrayabiliyor. Artık sorun gerçekten de kendini sansürleme ki hükümetin Türkiye’li sanatçılara vize vermekte çıkardığı zorlukları düşünürsek bu da anlaşılabilir bir durum. “
Pek çok insan içinse Gezi’nin mirası biraz karmaşık. Ne iyimserim ne de kötümser diyor Özge Çelikaslan: “Eskiye oranla çok daha fazla insan Kürt sorunuyla, kamusal alan siyaseti ile ilgilenir oldu. Buradan iyi bir şeyler çıkabilir. Ayrıca Gezi’den bu yana yeni protesto biçimleri ortaya çıktı. Hükümetin vahşi kentsel dönüşüm politikalarına karşı kamusal alanı korumaya uğraşan ‘şehir savunma’ grupları var.” “Ne yazık ki burada çağdaş sanat kısıtlı, özelleşmiş ve oldukça ticari.”
Depo’nun proje koordinatörü Aslı Çetinkaya sanatçılar arasında ortaya çıkan kolektif ruhtan sözediyor; sanatçılar sosyal ve siyasi konularla daha çok ilgilenirken farklı sosyal gruplarla dayanışma geliştiriyorlar.
Türkiye sanatta kazanımlarından vaz mı geçiyor yoksa çok kültürlülük ve sanata açık yeni bir dünyanın temellerini mi atıyor? Ne olacağını kimsenin bilmediğini, ama Gezi’nin de henüz bitmediğini söyleyerek sonlandırıyor Nevdon Jamgochian yazısını.
Derleme, çeviri: Hale Eryılmaz
Yazının orijinali için: http://hyperallergic.com/180922/in-the-wake-of-gezi-taking-stock-of-istanbuls-art-scene/