A password will be e-mailed to you.

Hazır Türkiye seçime kilitlenmiş ve partiler kadın adaylarıyla övünmek üzere atakta, Prof. Ayşegül Yaraman’ın Bağlam Yayınları’ndan çıkan son kitabı "Türkiye’de Kadınların Siyasal Temsili- Dişiliksiz Siyaset-"ini okumak şart. 

 Türkiye gündemi 7 Haziran 2015’te gerçekleşecek olan genel seçimlere kitlenmiş vaziyette. Geçtiğimiz hafta içinde milletvekili adaylarının açıklamasıyla birlikte, adaylar üzerinden partilerin seçim politikalarını anlayabilmek amacıyla birçok çözümleme de kamuoyuyla paylaşılıyor. Bu değerlendirmelerin en başındaysa adayların kadın/erkek dağılımı yer alıyor. Kadının siyaset arenasındaki temsili bir oran üzerinden değerlendiriliyor.

Peki bu biricik oran kadının siyasetteki ağırlığını belirlemek için yeterli mi? 7 Haziran seçimlerinin sonunda -eğer HDP barajı geçerse ve diğer partiler de geçtiğimiz seçimdeki performanslarını yakalarlarsa- parlamentoda en yüksek kadın temsiline ulaşacağımız konuşuluyor. %20’ler düzeyinde olacak bu oran uluslararası platformda nasıl bir anlam ifade ediyor?

Cumhuriyet tarihinde kırılacak bu rekor, parlamentodaki kadın temsili için yeterli mi? İşte bu soruların cevaplarıyla birlikte, Türkiye siyasetinin neden bir türlü kadınlaşamadığının röntgenini çeken Türkiye’de Kadınların Siyasal Temsili – Dişiliksiz Siyaset bu ay içinde Bağlam Yayınları tarafından yayımlandı.

Prof. Dr. Ayşegül Yaraman tarafından kaleme alınan araştırmanın 2. baskısı, Cumhuriyet’in ilk yıllarından başlayarak yakın tarihli seçim dönemlerini de kapsayacak şekilde genişletilerek raflarda yerini aldı. Araştırma, siyasetteki kadın temsilinin öncelikle nicelik ve buna bağlı olarak niteliksel sonuçlarını geniş bir tarih aralığında inceliyor. Kitabın alt başlığı olan Dişiliksiz Siyaset çağrıştırdığı çok anlamlılıkla dikkate değer bir algı yaratıyor. Dişiliksiz vurgusu, kimliksiz ve kişiliksiz kelimelerini çağrıştırıyor ve bu birleşime dişi kelimesiyle toplumsal olmayan, biyolojik cinsiyeti yüklüyor. Dişiden yoksun siyaset cinsiyetlerüstü olduğuna dair bir yanılsama yaratsa da her zaman egemeni temsil etmesiyle eril, tek tip olmasıyla da aslında kişiliksiz ve kimliksiz. “Türkiye, 2010 Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksine göre 134 ülke arasında 126. sırada. Siyasal katılımda 99.., eğitimde 109.’yuz.” “Meclisler açısından bakıldığında, Ruanda %63,8 kadın parlamenter oran ile ilk sıradadır. Onu Andora, Küba, Şeyseller ve İsveç izlemektedir. Türkiye bu sıralamada 101. durumdadır.” Yukarıdaki alıntılara bakıldığında Türkiye siyasetinde kadınlık durumunun pek de parlak olmadığı anlaşılıyor. Rakamlar durumun vahametini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor ama halihazırda bu temsiliyetsizliği günlük pratiklerimizde de fazlasıyla hissediyoruz. Fakat sonuçlar ne olursa olsun, süreçlerin değerini ve kazanımlarını değersizleştirmesi mümkün değil.

Yaraman’ın süreç odaklı çalışması da Cumhuriyet tarihinin başından son seçimlere kadar olan tarih aralığında, zaman zaman egemen ideolojinin yok saydığı, çeşitli manevralarla görünmez kıldığı ya da farklı gündemlerin altına saklayarak manipüle ettiği kadın hareketlerini arkeolog titizliğiyle gün yüzüne çıkarıyor.

Feminist geçinip sıra kadınları aday göstermeye geldiğinde ortadan kaybolan parti yöneticileri ya da bizzat kadın temsilcilerin eril dili sahiplenerek diğerlerinden ayrışmayan politikalarla top çevirmeleri gibi birçok tarihsel pratik renkli bir panorama/parodi yaratıyor. Konunun yine nicelik ve nitelik tartışmasına dayandığı son kertede, yazılı basındaki yansımalarla belgelenen seçim süreçleri bu tartışmayı farklı açılardan ve farklı kesimlerden gelen görüşlerle örüyor.

Araştırma, zaman zaman güçlü bir kadın hareketinin küresel konjonktürün rüzgârını arkasına alarak, basının gündem belirleme gücünden de beslenerek etkilerini meclise ve parlamenter siyasete yansıtabildiğini gösteriyor. Fakat bu üç sac ayağından biri eksik olduğunda kadının siyasal varlığı da sessizliğe gömülüyor. Yüz yıllık bu süreci ve yolculuğu iğneyle kuyu kazarak derlediği belgelerle ve akıcı üslubuyla paylaşan Yaraman’ın kitabı, tekrar ve tekrar egemen ideolojinin gerçek mücadelenin üstünü nasıl hızla kapatıp kendi yapay gündemiyle rotayı değiştirebildiğini gözler önüne seriyor. Tam da 2023’e hazırlanan Türkiye’nin ufkunu görmeye çalıştığı bu çalkantılı günlerde belirsizliği dağıtmaya birebir bir kitap.

 

[1] Yaraman, Ayşegül,Türkiye’de Kadınların Siyasal Temsili – Dişiliksiz Siyaset, Bağlam Yayınları: İstanbul, 2015, s.224.

[1] Age, s.12

Daha fazla yazı yok
2024-11-22 11:37:15