Güneşin parlayan ışığı bir dost yüzü ile eşleşirken gecenin karanlığı hala yaşanmaması gereken şeyleri çağrıştırmaktadır.
Dünyayı olduğu gibi değil de duyumsadığımız gibi adlandırmamız her şeye kişisel ve doğaüstü bir tanımlama getirir. Doğanın duygulanımın bir parçası haline geldiği ve artık diyalektik bir işleyişe sahip olmadığı bu anlatılar bir tür gerçeklik durumu ortaya çıkarıyor. Sevil Tunaboylu, yaşantısından yola çıkarak mekanın ve beraber yaşadığı insanların nasıl bir gerçeklik oluşturduğunu anlatmaya çalışır.
Tunaboylu, resimlerinde dünyayı öyle bir kendine uyarlar ki görünen herhangi bir şey onun bir parçası haline gelir. Bu dünya artık onun duygulanımı dahilinde işlemekte ve benliğinin bir parçası haline gelmektedir. Farklı mekanların ışığı ile aydınlanan bedeni bize biricik gerçeği göstermekte ve onun dışındaki her şeyin bu gerçeklik ile anlam bulduğunu dile getirmektedir. Mekanlar onun için bir duygulanım şekli ve bize yaşananlar hakkında bilgi verirken aynı zamanda yaşanacak olanı belirlemek için de bir öngörüye dönüşür. Güneşin parlayan ışığı bir dost yüzü ile eşleşirken gecenin karanlığı hala yaşanmaması gereken şeyleri çağrıştırmaktadır. Doğanın doğadışı bir işleyişe kavuştuğu ve nesnelleştiği bu kişisel anlatılar yaşamı algılanabilen ve anlatılabilen bir oluşuma dönüştürür. Kişisel olandan evrensel olana dönüşün gerçekleştiği bu anlatılar yaşamın kodlarına dair tüm bilgiyi barındırmaktadır.
Tunaboylu atölyesinde aklındaki şeyleri bir gerçekliğe dönüştürürken aynı zamanda bize yaşadıklarının diğer yaşantılarla olan etkileşimini de sunmaktadır. Bu yaşantı içinde eylemden çok durup bakma ya da görünme söz konusudur. Bedenin eyleme geçme karşısında durmayı ve kalabalığa karışmaktan sakınıp yalnız kalmayı seçmesi duyumu eylemden bağımsızlaştırma ve eylemin yaşam üzerindeki müdahalesi sona erdirme anlamına gelir. Bakış, anlatıya dair her şeyi sunmakta ve düşünüp eyleme geçmek için sebep bırakmamaktadır. Zamanın işleyişinin bir anlamının kalmadığı ve an ile sonsuzluk arasında kurulan bu bağ tek gerçekliğin yaşamak olduğunu bize gösterir ve bu gerçeklik olmasaydı nice olurdu dünyanın hali, sonbaharda kuruyan bir ot ve anlam bulmak için bir insan yaşamına muhtaç olacaktı.
Sevil Tunaboylu’nun ikinci kişisel sergisi “Aklımda” 20 Mayıs – 27 Hazıran tarihleri arasında Sanatorium’da izleyicisi ile kavuşmayı bekliyor