A password will be e-mailed to you.

Luiz Lane, Londra’dan yazıyor. Önce Tate Modern’in kapısında göstericilere alkışlarıyla destek veriyor sonra kendisini Prenses pastasıyla ödüllendiriyor.

 Londra’ya gelmişken Timeout London’ın şehrin en iyi 10 pastası arasında saydığı "Princess Cake"i tatmadan dönemezdim. Ne yalan söyleyeyim o keki Tate Modern’deki göstericileri izleyip onlara alkışlarımla destek verdikten sonra daha bir hak ettim. Yüzleri görünmeyen gösterici resmen Tate Modern’i işgal etti. Etmekle kalmadı 25 saat içeride müzenin BP’yle olan sponsorluk anlaşmasını iptal etmesi için mücadale verdi. Ne polis geldi ne bir şey. Takdir ettim. Bize örnek olmalı diyerek kekime doğru sürüklendim.

On pasta arasından neden özellikle bunu hedef aldın diye sorarsanız pastayı yapanın İsveçli olması derim. Bu senenin başında trend belirleyiciler ağız birliği etmişcesine İskandinav mutfağını işaret etmişlerdi. Akdeniz ve İtalyan yemekleri hakimiyetinin zayıflayacağını, kuzey mutfağının rafine ve yeni tatlarının yükseleceğini tahmin etmişlerdi. Bir İsveç kafesi olan Bageriet, Londra Covent Garden’da dar bir ara sokakta gizlenmiş durumda. Ararken sadece haritalara gömülmek yerine arada bir havayı da koklamanızı tavsiye ederim.

Beni son anda yanlış yöne dönmekten alıkoyan, havadaki tarçın kokusu oldu. Burnumun dikine gittim ve Bageriet’i buldum. Aynı anda en fazla on kişinin sığabileceği ufaklıkta bir mekan. Dümdüz beyaz duvarlar, süssüz ahşap raflar, masalar, sandalyelerle sakin bir dekorasyona sahip. Kapıya, duvara, lambaya değil pastalara, kurabiyelere ve tatlılara odaklanmanızı sağlıyor. İsveçli yönetmen Ingmar Bergman’ın filmlerindeki gibi bir üsluptan söz edilebilir. Gösterişsiz ama etkili. Ayrıntılara önem verilmiş ve herşey direkt konuyla bağlantılı. Bageriet’de konu pasta. Prenses pasta yumuşacık bir kek, böğürtlen reçeli, taze krema, vanilyalı pastacı kreması (custard) ve marzipan katmanlarından oluşuyor.

İsveç’de de eskiden kadınların gün yaptığını örgü örüp kahve içtiğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Ingmar Bergman’ın annesi muhtemelen gün yapmıyordu. O yüzden Bergman olmuş kesin.

Eskiden gün’lerinde yediden az çeşit ikram eden veya tekrara düşen ev hanımları ayıplanırmış. Bageriet’in kuruluşunda işte bu gelenekten gelen pasta, kek gurusu bir anne ve anneanne var. 

Londra’ya yolunuz düştüğünde prenses pastanın tadına bakmak için şartlarınızı zorlayın derim. Çünkü artık hiçbirimizin evinde yedi çeşit kek, pasta pişmiyor diye de üzülmeyin. Nice Bergman’ların çıkışı yakındır.

Ve bilen tanıyan kimse varsa söylesin: Nuri Bilge Ceylan’ın annesi bahse girerim kek pişirmiyordu.

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 18:14:36